Pazar, 11 Zilkâde 1445 | 2024/05/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Böyle Bir Anayasa Taslağı İle mi Nusret Bulacaksınız?!.. İslam Tamamen Bundan Beridir!

Devlet Başkanı'nın, geniş bir ajitasyona ve destekçilere ve muhaliflere kadar Mısır sokaklarının bölünmesine yol açan yeni anayasayı ilan etmesiyle birlikte herkesi şaşkınlığa çevirmesinin ardından, kurucu meclis yeni bir anayasa yazılmasını hızlı ve hummalı bir şekilde sonlandırmış ve "maraton" oturumunda hızla oylanmasını onaylanmıştır... Hem de bu ilan edilen yeni anayasa gereğince anayasanın sonlandırılması için verilen zaman aralığının iki ay daha uzatılmasına rağmen, bu zaman diliminden ve kitlelerin dolup taşmasından beri tüm hızıyla devam etmiştir... Sanki bu anayasa taslağı, İslam'ın tatbik edilmesi ve Mısır'ın İslamî kimliğinin korunması savaşında "aslanın ağzından" kapıp kaçırılıyormuşçasına!! Bununla birlikte o, daha önceki ana maddelere hiçbir şekilde muhalefet etmemekte, dahası İslam'a aykırı olan maddelerin ifadesinde, hatta numaralandırılmasında bile bir değişiklik yapılmamıştır! Her ne kadar bazı maddelerin ifadeleri, şeriattaki sahih ifadelerin benzeri olsa da onun alınması, İslam akidesine dayalı olarak değil bilakis demokratik çıkarlara göre olmuştur. Dolayısıyla bizler, bu anayasayı tamamen reddederek, -nasihatin vacip olması ve beraat-ı zimmet babından- aşağıdaki hususları açıklarız:

Birincisi: Anayasa taslağının birinci maddesinde, "Mısır Arap Cumhuriyeti'nin demokratik bir rejim" olduğuna karar verilmiştir. Bu İslam'a aykırıdır. Çünkü demokratik cumhuriyet rejiminin, Ortaçağ'da aydınlar ile Kilise arasındaki acı çatışmanın ardından Avrupa'da ortaya çıkan akidesi dini devletten ayırmaktadır. Ayrıca bu akide, egemenliği halka vermektedir. Yani yasamayı insana vermektedir... Dolayısıyla istediği gibi haram ve helal kılmaktadır!! Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:  إِنْ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلَّهِ "Hüküm sadece Allah'a aittir." [Yûsuf 40]

İkincisi: Anayasa taslağının ikinci maddesi, "İslam şeriatının ilkelerinin, yasamanın ana kaynağı olduğunu" ve İslam şeriatının "ilkelerinin", "hükümler" olmaksızın zikredilmesinin, insanın yasa koyması için kapıları ardına kadar açtığını söylemektedir. Dolayısıyla yorumladıkları gibi "ilkeler", onların anladıkları üzere İslam'ın "kesin temelleri" olup, zannî hükümler bir tarafa hadler ve birçok benzerleri gibi kesin hükümler buna dahil edilmemektedir. Dolayısıyla bizler, kesin ve zannî hükümleriyle birlikte İslam'ın tam olarak tatbik edilmesini talep ediyoruz. Zira bunların tamamı, tabi olunması gereken şeri vaciptir. "Şeriatın ana kaynağının" şeriat olmasına gelince; bu, feri bile olsa diğer kaynakların varlığını engellememektedir. Buda bizzat yönetimde Allah'a ortak olmaktır!!

Üçüncüsü: Anayasa taslağının dördüncü maddesinde, özellikle de el-Ezher, davet ve cihad yoluyla İslam'ı taşımak İslamî Devlet'in vaciplerinden iken İslamî daveti taşımayı bir sorumluluk yönü olarak belirlemektedir. Halbuki Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ve ondan sonraki halifeler, bu devletin liderleri olmaları vasfıyla bu farzı yerine getirmişlerdir. Dolayısıyla onun, bir öğretim kurumuna aktarılıp hasredilerek cihad farzının ilga edilmesi caiz değildir.

Dördüncüsü: Anayasa taslağının beşinci maddesinde, "Egemenlik, onu koruyup savunan halka ait olup halk, otoritenin kaynağıdır" metni geçmektedir. Dolayısıyla bu madde, "Mısır Arap Cumhuriyeti'nin demokratik bir rejim" olduğunu söyleyen birinci maddeyi teyit etmektedir. Zira demokraside de "egemenlik halka ait olup halk da otoritenin kaynağıdır." Dolayısıyla kanun koyucu ve yasamada güç sahibi halk olduğu gibi uygulayıcı ve uygulama yetkisi olan da halk olmasının yanı sıra meşru, etkili ve bağlıyıcı olan yasa gücü de halk olmaktadır. Dolayısıyla da yargıç-hakim ve yargıda güç sahibi halk olup halkın hüküm verdiği hususlar olmadıkça ne yasa nede kendisiyle yargılanılan mahkeme olur. O halde Allahuteala'nın şu kavli nerede kalmaktadır:

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ "Allah ve resulü, bir işe hükmettikleri zaman mümin bir erkek ve mümin bir kadına kendi işlerinde artık seçme hakkı yoktur." [el-Ahzâb 36]

Beşincisi: Anayasa taslağının altıncı maddesi, -devletin nizamı olan- demokratik nizamın, "şura ve vatandaşlık ilkelerine" dayalı olduğunu açıklamaktadır... İslam'da şura, akide ve nizam olarak demokrasiden farklıdır. Zira demokraside, kanunların ve hükümlerin alınıp alınmayacağını oylayan insandır. Şura ise şeri hükmün mubah olarak getirdiği işlerde görüş almak olup bizzat şeri hüküm üzerinde oylama yapmak değildir! Dolayısıyla bu iki husus arasında büyük bir fark vardır!!

Anayasa taslağında, buraya sığdıramadığımız İslam'a aykırı olan diğer birçok maddelerin olması da cabası. Dolayısıyla yeni anayasa taslağının, hem esas hem de tafsılî olarak İslam'a aykırı olduğuna dair bu kadar istidlal yeterlidir. Ne aç bırakan nede doyuran, dolayısıyla da ne İslam ile hükmeden nede herhangi birinin izinden yürüdüğü "uyumlu" ifadelerin olması da cabası! Ayrıca bu yeni anayasa, bizim için ne İslamî bir ekonomik sistemi ne İslam esası üzerine yargılama ne İslamî bir öğretim sistemi nede İslam'a davet esası üzerine bir dış siyaset belirtmektedir!

Bizi şaşırtan ise şudur: Ümmeti harekete geçirecekleri ve kendisini savunmak için meydan okuyacakları böyle bir anayasa mıdır?! Ne kadar da kötü hüküm veriyorlar!

Ey Müslümanlar, Ey Kenane-Mısır Halkı!

Mevcut siyasî kriz, önlerinde ve arkalarında hala devletin birçok mafsallarına hükmeden ve hala çözmeye, iptal etmeye ve engel olmaya devam eden  "helak olmuş rejimin güçlerinin" olduğu bir tarafta sözde İslamî akımların diğer tarafta da laik akımların olduğu muhtelif güçler arasındaki çatışmanın bir sonucudur. Buda bu fasit rejimin içeriden değiştirilmesinin imkansız olduğunu bilakis temelden ortadan kaldırılması ve helak olmuş anayasası, eski-yeni anayasası ve fesat saçan kalıntılarıyla tamamen silip süpürülmesi gerektiğini kanıtlamaktadır. Dolayısıyla ümmetin hali, sadece onun yerine İslam'ı kamilen tatbik edecek İslamî Hilafet Sistemi'nin kurulmasıyla düzelecektir. Böylece alemlerin Rabbi razı olacak, Müslüman olsun gayrimüslim olsun bütün insanlığı onunla nimetlendirecek ve dünyanın dört bir tarafına refahı yayacaktır.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler sizleri, bizimle birlikte bu azim farzı gerçekleştirmeye davet ediyoruz. Peki o halde icabet edecek misiniz?

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti


H. 18 Muharrem 1434
M.  Pazar, 02 Aralık 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER