Cuma, 19 Ramazan 1445 | 2024/03/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İhanetinizin Boyu Dağları Aştı

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

İhanetinizin Boyu Dağları Aştı

Haber

Astana formatında “Beşinci Türkiye-Rusya Federasyonu-İran Üçlü Zirvesi kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan; Suriye'de siyasi çözüm umutlarını yeşertecek önemli kararlar aldık. Suriye'nin toprak bütünlüğüyle siyasi birliğinin korunması hususunda hepimizin de aynı hassasiyete sahip olduğunu bir kez daha teyit ettik.” (16.09.2019 ntv.com.tr)

Yorum

Müslümanların başındaki iki lider ve azılı kâfir Putin’in aynı karede oldukça dostane ve samimi pozlar vermesi Müslüman olan herkesi muhakkak rahatsız etmiştir. Akıllarında ABD planı, kalplerinde onları memnun etme hevesi, ellerinde yüzbinlerce masumun kanı olan zalim ve kâfir yöneticilerin kanlı ellerini sıkarken yüzlerin gülüyor olması arsızlığın, yüzsüzlüğün son noktası olsa gerek. İhanetinizin boyu dağları aştı. Rezil ve rüsvaylığınız, aşağıların aşağısına ulaştı.

Suriye Devrimi boyunca kâfirler, planlarından hiçbir zaman ödün vermediler. Her ne kadar farklı zaman dilimlerinde planlarının icra edilme süreçlerinde üslup değiştirseler de hedef edindikleri mevcut nizamın korunması, devamı yönündeki planlarını her zaman kırmızıçizgi olarak korudular. Sahada muhaliflerin çok güçlü reaksiyon gerçekleştirdikleri dönemlerde kafirler, buna mukabil önce masaya çağırma oyunlarıyla siyasi basiretten yoksun gurup liderlerine, bir takım vaatlerde bulunarak devrime ihanetin kapısını araladılar.

Sahada ve masada etkisiz hale getirilen muhalif gruplar, bunun karşısında gücü ve hakimiyeti her geçen gün artan zalim rejim... Şüphesiz bugünkü sürecin yaşanmasında sahada fiili bir şekilde her türlü silah ve insan kaynağı ile zalim rejime destek veren İran ve Rusya’nın yüzbinlerce masum Müslümanı hedef gözetmeksizin katletmesi, şehirleri harabeye döndürüp yaşanmaz hale getirmeleri etkili olmuştur. Yine yukarıda da ifade ettiğim gibi siyasi basiret yoksunu grupların geri çekilmeleri veya tahkim edildikleri sınırlarda çakılı kalmaları da bu yıkım sürecine sebep olmuştur.

Aynı şekilde Türkiye’nin, özellikle gruplar üzerindeki siyasi, iktisadi, demografik baskısı sahadaki grupları dağıtırken diğer taraftan, Suriye’ye ABD planları çerçevesinde gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla devrimin pusulasının yitirilmesine sebep oldu. Evet, bu üç ülke, Suriye’de ABD hesabına taşeronluk görevini neredeyse eksiksiz bir şekilde icra ettiler ve etmekteler.

Aşama aşama kaydedilen planlar çerçevesinde masaya çağrılan gruplar, siyasi ve askeri olarak pasifleştirildi. Böylece muhalif grupların siyasi rolleri tamamen Türkiye tarafından temsil edilir oldu. Askeri olarak da bu muhalif gruplar ya lağv edildiler ya rejime boyun büktüler ya da Türk ordusuyla hareket etmek suretiyle varlığı yokluğu belirsiz bir hale geldiler. Bu süreçlere girmeyen yapılar ise tamamen terörist olarak görülüp bunlarla mücadelenin planları icra edilmekte. Şu an, gerek bu üç ülke gerekse de zalim rejim için tek tehdit, İdlib ve çevresinde boyun bükmeyen yapılardır. Görünen o ki, buradaki düğümü ABD adına yine Türkiye çözecek. Şu ana kadar çatışmasızlık bölgesi, gerginliği azaltma bölgesi, gözlem noktaları, ateşkes süreçleri İdlib çemberinin gittikçe daralmasına sebep oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, elini daha fazla taşın altına koyma isteği, bu bölgedeki yapıların dağıtılmasına yönelik çok daha aktif bir görev üsteleneceğinin işareti olsa gerek.

Dün, zalim Suriye rejimine karşı olduğunu, Esad’lı bir süreci kabul etmediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan; bu hamasi söylem ve kurnazlıkla muhalifleri yollarından, hedeflerinden şaşırttı. Bugün ise gerçek niyetleri olan yeni anayasa, siyasi birliğin korunması, yani rejimin korunması gerektiğini açık bir şekilde deklare etmesi, yalan ve aldatma üzerine inşa edilen siyasetini göstermiştir. Sahada ve masada taşeronluk görevini eksiksiz icra eden bu üç ülke yöneticileri, sürecin sahibi olan ABD’ye nihai çözüm ve onay için yani Cenevre masası için şartların hazır edildiğini ortak bir dille beyan ettiler. Görünen o ki, bu ayın sonunda gerçekleştirilecek BM toplantısında, üç ülkenin mutabık kaldığı taslak, ABD’ye sunulacak. ABD’nin plana onay vermesiyle Cenevre masası kurulup, yeni anayasa ve siyasi süreç çok daha ileri bir aşamaya evirilmiş olacak. Tabii İdlib meselesi çözülene dek nihai bir siyasi sürecin tamamlanması mümkün gözükmüyor. Belli ki ABD, Fırat’ın doğusunda oluşturduğu PYD yapısını sağlamlaştırana kadar süreci uzatma yollarına başvuracak.

Türkiye bir taraftan sınırlarını sözde terör unsurlarından korumanın hesaplarını yapıyor, diğer taraftan terör dediği unsurlara her türlü desteği veren ABD ile ortak devriye, güvenli bölge garabetini ortaya koyuyor. Yine her konuşmada mültecilerin Türkiye’ye olan maliyetini dillendiren Erdoğan; hem Türkiye’deki mültecilerin buradan çıkarmanın hesabını yapıyor, hem de yeni bir göç dalgasının önüne geçmek için İdlib meselesini biran önce çözmek istiyor. Fakat ABD siyasetinin bir karış dahi dışına çıkamayan bu yöneticiler, bu meselede de planın sahibinin takdir ettiği zamanı beklemek zorunda kalacak.

Ne hazindir ki bir milyona yakın Müslümanın katili olan Rusya ve İran yöneticilerinin ülkemiz idarecileri tarafından en üst düzeyde karşılanıp, kendilerine muhalif olan Müslümanları terörist ilan edip insanlıktan, kanın durmasından bahsetmeleri gerçekten utanç vericiydi. Bunca yıkım ve katliamın failleri masum ve haklı görüldüğü, katledilen ve zulme maruz kalanların suçlu görüldüğü zalim bir düzen. İktisadi çıkarların akıtılan kandan değerli görüldüğü, siyasi menfaatlerin her şeyin üstünde tutulduğu, efendileri olan devletlere hizmet için birbiriyle yarışan liderlerin ne ümmete ne de insanlığa zarardan başka verebilecekleri hiçbir şey yoktur. 8 yıl boyunca canlarını, kanlarını zalim rejimin devrilip yerine İslam ahkâmının hayat bulması için feda edenlerin kanları, ümmete ihanet eden lider ve yöneticilerin elleriyle heba edilmekte. Demokratik siyasi süreç, yeni anayasa, siyasi otoritenin devamı gibi planları onaylamak, dillendirmek, katkı vermek zalim ve kâfirle aynı istikamette yer almaktır.

Bu ümmet, muhakkak problemlerini hakkıyla çözecek İslam Nizamını, ümmetin işlerini Allah korkusuyla sevk ve idare edecek Raşid Halifeleri çıkaracaktır. İşte o gün zalim ve kâfirler korkuyu, mazlum ve mustazaflarsa cesareti tadacaklar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ahmet SAPA

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER