Logo
Bu sayfayı yazdır

Türkiye'nin Çocuklarının Tacize Uğramasında ve Kaybolmasında Birincil Suçlu Laik Kapitalist Sistemdir

بسم الله الرحمن الرحيم

8 Nisan'da Kars'ta iki gün kayıp olan 9 yaşındaki Mert Aydın önce tecavüz edilip, ardından başına taşla vurulup ve elle boğularak öldürülmüş olarak bulundu.

Hiç şüphesiz Türkiye'de Mert gibi vahşice saldırıya uğrayıp cani bir cinayete kurban giden çocukların sayısı, her ne kadar halen daha istatistiklerle belirtilmemişse de, azımsanmayacak kadar çoktur. Kaldı ki, bir tane çocuğun bile başına böylesi bir olayın gelmesi, Müslümanlar olarak kabul edemeyeceğimiz ve arkasındaki sebepleri araştırmamızı gerektirecek bir durumdur. Gerçekleri araştırıp ve sahih bir çözüm için çalışmak üzerimize farzdır.

Türkiye, dünyada çocuk istismarı ve özellikle çocuğun cinsel istismarı sıralamasında üçüncü. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de çocuğa karşı işlenen cinsel taciz, saldırı ve istismar suçları ile ilgili davaların sayısında 2008'den 2013'e kadar olan 5 yıllık süreçte %400 oranında artış yaşanmış. Uzmanların ifadelerinin, Şefkat-Der'in raporunun ve Adalet Bakanlığının verilerine göre, adli mercilere yansımayan olaylar da göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye'de 2012'de en az 660 bin cocuğuk cinsel taciz ve tecavüze maruz kalmıştır.

Bu suçlar sadece sokaklarda, görünmeyen köşelerde değil aynı zamanda devletin sorumluluğuna düşen alanlarda da görülmektedir. Örneğin son beş yılda ıslah evlerinden ve büyük cezaevlerinin sübyan koğuşlarından 250 tecavüz vakası adliyeye yansımış. Sadece 2009 yılında, sırf medyaya yansıdığı için adliyeye ulaşmış, yatılı pansiyonlu okullarda, çocuk yuvalarında ve Yatılı ilköğretim Bölge Okulları'nda (YİBO) personel, müdür yardımcıları, öğretmenler ve esnaf tarafından işlenmiş olan cinsel istismar olaylarının sayısı 200 civarında.

Bununla birlikte, Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 27 bini geçti. İçişleri Bakanlığının son paylaştığı veriye göre 15 bin 900 çocuk kayıp. Ancak Yakınlarını Kaybetmiş Aileler (YAKAD) ise kayıp çocukların sayısının 30 binden fazla olduğunu söylüyor. Rakamlardaki farklılıklara rağmen, kaybolan çocukların sayısında büyük artış olmuştur (2008'den 2011'e kadar %123 artış olmuştur ve aynı dönem içinde sadece 5974 çocuk bulunmuştur). Ayrıca en çarpıcı olan ise kayıpların neredeyse %65'inin kız çocuklarından oluşmasıdır. Kayıp çocukların sayılarına dair veriler kurumdan kuruma değişiyor ve Türkiye'nin tıpkı kadına yönelik şiddette olduğu gibi bu konuda da sabit ve güvenilir bir veri bankası yoktur.

Ayrıca çocukları kapsayan adli vakalarda da hızlı artış var. TÜİK araştırmasına göre, dört yılda neredeyse 677 bin çocuk hakkında işlem yapıldı. 2008'de bu sayı neredeyse 133 bindi. Aynı zamanda çocuk yuvalarından kaçışlar da had safhaya ulaştığından, bu çocukların kaçışlarını engellemek için rehabilitasyon merkezleri yapılması bile planlanıyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 13-18 yaş arasındaki çocukların evden kaçmalarının başlıca nedenleri olarak, gönül ilişkisi, aile baskısı, macera hevesi ya da iş bulma ümidi belirtiliyor. Bu sebepler, gençlerimizin İslam sistemi ve değerlerinden yoksun yetişmelerinden, bilhassa İslami içtimai nizamın yokluğundan kaynaklanmaktalar. Bu ise bir yandan onların anne-baba saygısından yoksun yetişmelerine, diğer yandan da, şahsi ihtiraslarının ve hayallerinin peşlerinden koşturmak üzere, ailelerini terk etmelerine iten bozuk bir rısk anlayışına yol açmıştır.

Devletin bu konulara yönelik almış olduğu tedbirler, istismara uğrayan çocuklara rehabilitasyon merkezleri açmak, istismara uğrayan çocuklara adli, tıbbi ve psikolojik yardım vermek amacıyla Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM) kurmaktır. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü çocukların kaybolmasının önüne geçmek ve kaybolma durumunda yapılması gerekenlerin bilinmesi için internet sitesinde uyarılarda bulunuyor. Hatta çocuklara karşı cinsel taciz suçlarının alt sınırı 3 yıldan 15 yıla yükseltildi. Ancak tüm bunlar sorunun boyutuyla baş etmekte başarılı olamadılar.

Hakikaten de 90 yıldır, bu Ümmet, kendi toplumuna bulaşabileceğini aklının ucundan bile geçiremeyeceği vahşetlerin her türlüsüne maruz kalmıştır. İslam'ın hükmü Ümmetin üzerinden kaldırıldıktan sonra, onun değerlerini hiçe sayıp, içi boş insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları kisvesi altında beslediği kapitalist laik yaşam tarzı işte bu Ümmeti en düşük toplumsal ve ahlaki seviyeye ulaştırmıştır! Laiklik, dinî değerleri ferdî tercih meselesine indirgemiş ve toplumsal hayattan uzak, evlere ve camilere hapsetmiştir ve fertleri, Allah Subhanu ve Teala'nın kurallarına uymak yerine, şehevi arzularını tatmin ederek şahsi hürriyetlerini ifade etmeye teşvik etmiştir. Bu ise hem çocuklar için hem de yetişkinler için tehlikeli bir ortam hazırlamıştır. Müslümanların, İslam'ın üstün değerlerinden uzaklaşmalarına ve Allah Subhanu ve Teala'nın iman edenler için koymuş olduğu hadlerini aşmalarına yol açmıştır. Halbuki bu değerler ve hadler, her ameli için Rabbine hesap vereceğinin bilincine sahip, erdemli ve Allah korkusuyla donatılmış asil şahsiyetleri meydana getirmektedirler. Allah Subhanu ve Teala şöyle buyurmuştur:

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا

أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا

"Heva ve hevesini (kendi istek ve arzularını) kendisine ilâh edineni gördün mü? Sen mi onun vekili (veya savunucusu) olacaksın? Yoksa onların çoğunu (söz) işitiyorlar veya akıllarını kullanırlar mı sanıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidirler, daha doğrusu onlar (gittikleri) yol bakımından daha şaşkın (ve sapıktır)lar." (Furkan : 43-44)

Çocuklarımız daha ne kadar ıstırap çekmek zorundalar??? İslam nizamının yer yüzünden kaldırılmasıyla birlikte, Allah Subhanu ve Teala'nın kanunları sayesinde bu Ümmete sunmuş olduğu rahmeti ve koruması da ortadan kalkmıştır. Bugün İslam dünyasındaki Müslümanların çoğunluğu artık Kur'an ve Sünnetin öğretileriyle küçük yaştan beri eğitilip terbiye edilmiyorlar. Aksine fertleri heva ve heveslerine itaat etmeye iten yozlaşmış laik liberal bir sisteme maruz kalmaktalar. Teşvik ettiği bu bozuk değerlerle başlarına musibetleri musallat ettikten sonra da, bu tehlikeli system, abes bir şekilde bir avuç cezalar ve siyasetler uygular ki, bunların elbette toplum içinde ahlaksızlığa ve suç işlemeye karşı hiçbir tesiri olmaz. Bunun içindir ki, bu kapitalist laik system Türkiye'ye ve tüm diğer İslam beldelerimize musallat olduğu müddetçe, Müslümanlar evlatlarını korumaya muktedir olamayacaktırlar! Aksine böylesi kötülükler gün geçtikçe hiç şüphesiz artacaklardır.

Bu korkunç realiteden kurtulmak için, İslam'ın mü'minlerden talep ettiği gibi, tekrar üstün ve asil değerlerimizi ve şahsiyetlerimizi besleyecek olan Allah Subhanehu ve Teala'nın ve O'nun Rasulu Muhammed Mustafa (sav)'in nizamını İslam beldelerimize tekrar geri getirmekten başka çıkar yol yoktur. İşte bunun için ancak Raşidi Hilafeti geri getirmek, sadece çocuklarımız için güvenli bir ortam oluşturmakla kalmayacaktır, fakat yozlaşma ve ahlaksızlığın içinde yer almak yerine, bunlardan uzak duran ve onlara karşı mücadele eden parlak Müslüman nesiller yetiştirecektir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyuruyor:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيم ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ

Muhakkak ki, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık. Ancak inanıp salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir vardır. O halde artık sana dini ne yalanlatabilir? Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir? (Tin 4 - 8)

Hizb ut-Tahrir Medya Ofisi Adına
Ummu Khalid

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.