Logo
Bu sayfayı yazdır

İRAN REJİMİ BEKLENEN HİLAFETİ VURMAK İSTEYEN AMERİKA'NIN BİR ARACIDIR

بسم الله الرحمن الرحيم

29.06.2014

YAZAN: ŞERİF ZAYED

 

İçerisinde bulunduğumuz ayın 22 sinde İran Devrim Muhafızlarına yakın (Fars) haber ajansı IŞİD olarak bilinen Irak-Şam İslam Devleti örgütünün İslami bir hilafet kurma rüyasının Batı tarafından desteklediğini ifade eden ilginç ve tuhaf bir haber yayınladı. Ajans elbette İran'ın Hilafet'e bakışında söz etmemekte. Haberin ilginç ve tuhaf olan yönü şudur: Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılmasının ardından geçtiğimiz asrın başlarında, Batılı siyasi bakış açısıyla kaleme alınan Sykes-Picot projesinin başarısız olması karşılığında yıkılan Hilafet Devleti'nin yeniden kuruluşunun Batı tarafından desteklendiği iddia edilmektedir. Bu gerçekten oldukça tuhaf ve şaşırtıcı. Zira dar görüşlü birtakım kimseler hariç herkes çok iyi biliyor ki İran rejimi, İslam dünyasındaki diğer rejimler gibi ümmete karşı engelleyici bir rolü yerine getiren Batı'nın stratejik bir hazinesidir. Durum bu iken nasıl olur da Batılı kâfir devletler Sykes-Picot projesinden vazgeçer? Yani İslam dünyasının bölgeleri arasında bir ittihad nizamından ziyade çok açık net bir şekilde vahdet nizamı olan Hilafet lehine ümmeti parçalama projesinden vazgeçer?!

Tabii ki biz (Fars) haber ajansının İran devletinin Hilafet projesi karşısındaki tutumunu bize açıklamasını beklemiyoruz. Zira malumdur ve tarih de buna şahittir. Bu nedenle İran devletinin hilafeti karalaması, Batı tarafından kurulmaya çalışıldığı ve bunun için de plan yapıldığı değerlendirmesinden hareketle Batı ile ilişkilendirmesi şaşırtıcı değildir. Avrupa'yı kuşatan, Viyana surları önlerine kadar ilerleyen Hilafet Devleti eliyle ölümcül darbe alan Avrupa'nın böyle bir şey yapacağına herhangi bir kimsenin inanması aşırı derecede saflık olur. Ki bundan sonra Batı, bu devleti yok etmek için cehennemi bir sürece girmiş, Araplardan ve Türklerden devşirdiği kimi hainlerin yardımıyla 1924 yılında bu devleti yıkmayı başarmıştır. Öyleyse bu haber ajansı aynı Batının Hilafeti istediği, daha doğrusu desteklediği gibi bir yalanı ümmetin zihinlerine yerleştirme çabasında. Hilafet yıkıldığı zaman İngiliz Dışişleri Bakanı olan Lord Curzon'un sarfettiği: "Türkiye'nin işini bitirdik, bugünden sonra artık bir daha ayağa kalmayacak... Çünkü biz onun iki temel kuvvetini yıktık ki bunlar, İslam ve Hilafet'tir" sözü, nasıl olur da ümmetin zihinlerinden silinir?

Biz (Fars) haber ajansının, devrimde Humeyni'yi destekleyip ümmete bunun bir İslami devrim olduğu vehmini verdiği zaman olduğu gibi, Amerika tarafından düzenlenen ve ümmetin daha önceden de düşmüş olduğu tuzağa düşmesin diye ümmeti uyarmak istediği ihtimalini çok uzak görüyoruz. Zira İran devrimi ile Amerika gerçekte İran'da uşak bir rejim ortaya çıkarmış ve ajanlık İngiltere'den Amerika'ya doğru yön değiştirmişti. Ders alabilmemiz ve sahte görünümlerle oluşturulan tuzaklara düşmememiz gerekir. Yoksa mücrim Beşşar rejimine karşı Amerika'nın muhalifleri desteklediğine inanmamız fecaat olur.

Onlarca yıl boyunca İran rejimi "büyük şeytan" ve "şer ekseni" söylemleri altında Amerikan uşağı olduğunu gizlemeyi ve birinci sınıf siyaset yorumcusu sayılan kişiler de dahil, ümmetin evlatlarından birçoğunu aldatmayı başardı. Birileri İran devriminin zafer sarhoşluğunda boğulurken Hizb-ut Tahrir ilk andan itibaren İran rejiminin ve sözde İslam cumhuriyetinin vakıasını kavramış, derin siyasi tahlillerle ve bölgedeki siyasi durumu dakik bir şekilde takip etmekle, devletlerarası siyasete özel bir zaviyeden, muayyen bir bakış açısı ile bakarak İran'ın durumunu ifşa etmişti. Hizb-ut Tahrir, kapalı kapılar ardında nelerin cereyan ettiğini keşfederken, kimileri gerçek vakıayı reddeden beyhude yönlendirmeler içeren açıklamalarla oyalandılar.

"Büyük şeytan" Amerika, "Amerika'nın şer ekseninin üçüncü ülkesi saydığı" İran'ı; Irak, Suriye ve Lübnan'da görevlendirdi, birtakım sorumluluklar yükledi. Özellikle Suriye'de; rejimin silahlandırılması, para sağlanması, eğitim desteği verilmesi ve savaşa iştirak gibi birtakım görevleri doğrudan doğruya İran gerçekleştirdi. Hatta neredeyse Beşşar Esed, herhangi bir değeri olmayan, Amerika'nın bir başka uşak ile değiştireceği güne kadar koltuğunu koruyan bir görüntü haline geldi. Amerika'nın Irak işgali de bundan farksızdır. Nitekim Amerika, Irak'ı parçalama projesini yürütmesi için işi İran güruhuna havale etmiştir. Öyle ki sekteryan Maliki eliyle bu güne kadar Amerika ve İran ikilisinin de razı olduğu şekilde iğrenç rejiminin gölgesinde yaşamdan kovmak için geçtiğimiz yıllar boyunca Sünnilere her türlü baskı yapmasına izin verilmiş ve parçalanma sürecinde neredeyse sona gelinmiştir.

İran'ın Amerikan ajanı olduğu gerçeği, gözleri görebilen tüm basiret sahipleri nezdinde açığa çıkmaya başlamış ve görüntü artık iyice netleşmiştir. İran konusunda halen daha yerinde saymaya devam eden kimseler ise şu soruya cevap vererek bu karışıklığı giderebilirler: Irak'ta yaşanan sorunun çözümü için İran'ın olaya müdahil olmasını isteyen Amerika'nın Suriye'de İran'a düşman olduğuna inanmak nasıl mümkün olur? Ayrıca geçtiğimiz 4 Haziran günü ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Beyrut ziyaretinde geçirdiği birkaç saat boyunca Suriye meselesinin çözümünde Hizbullah'tan yardımcı olmasını istememiş midir? Bizzat sorunun bir parçası olanlar, nasıl olur da sorunu çözebilir ki? 27 Haziran Cuma günü Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf: "Washington, İran'ın Suriye'nin aksine olduğunu düşünüyor" açılamasını yaptı. Yani Tahran'ın kapsamlı bir hükümet kurma yönünde adımlar atması halinde Irak'ta istikrarın sağlanmasında bir rol üstlenmesi mümkündür, demek istiyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin siyasi işlerden sorumlu yardımcısı Hamid Ebu Talibi ise şöyle demekte: "Irak'ın karşı karşıya kaldığı durumla ilgili olarak İran ile Birleşik Devletler arasında diplomatik yardımlaşma fırsatı bulunuyor." İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise 14 Haziran tarihinde yaptığı basın toplantısında şunları söylüyordu: "Birleşik Devletler'in Irak'ta IŞİD'e karşı bir savaşa girmesi halinde Tahran, onunla işbirliğini düşünecektir."

Amerikan-İran ilişkileri ile ilgili olarak yaşanan gelişmeler konusunda, İran devrim rehberi Ali Hamaney 28 Haziran'da Irak'ta yaşananları: "Bu, Şiilerle Sünniler arasındaki bir savaş değil, aksine teröristlerle terör karşıtları arasındaki bir savaştır" şeklinde tanımlayarak "teröre karşı savaş" kavramını kullanması oldukça enteresandır. Amerika'nın İran rejimi için kullandığı terör kavramı, aynı türden bir teröre dönüştürülmekte ve İran'ın en üst makamı Amerika tarafından Irak'ta tesis edilen baskı rejimine karşı ayaklanan ümmetin bir grubunu terörist olarak nitelendirebilmektedir.

Öyleyse biz (Fars) haber ajansının haberinden, "İslam Cumhuriyeti"nin, kuruluşundan bu yana kendisine verilen rolün gereğini yaptığının ilanı olduğunu anlıyoruz. Başka bir ifadeyle bu, başta Amerika olmak üzere, Batı'yı kendi evinde yok edecek olan Hilafet projesine karşı mızrağın ucunun gösterilmesidir. İran rejimi, sahip olduğu ayrıcalıklarla, Batı sömürgeciliğine ait bir projedir ve ümmet tarafından kucaklanan Hilafet projesini Batı sömürgeciliğine ait bir proje gibi göstermek istemektedir. Ümmet ise tüm iplerini parçalayarak bu düğümü çözmek zorunda. Çünkü bir kez daha aldanma lüksü olmayan İslam Ümmeti, gerçek düşmanının ve bölgedeki araçlarının kimler olduğunu bilmek zorunda. Hilafet projesinin gerçek sahipleri, herhangi bir İslam devleti kurmak istediği zaman Amerika'nın tuzağına asla düşmemeli. Amerika uzun bir süredir, bir Sünni-Şii çatışması istemekte ve bunun gerçekleşmesi için çabalamakta. O halde Raşidi Hilafet için çalışanlar, hakiki mücadelelerinin, Amerika'ya, sömürgeci kafir Batı'ya ve beslemeleri olan Yahudi varlığına karşı olduğunun bilincinde olmalıdırlar.

مقالات  - 2014/06/29م

الكاتب: شريف زايد

 

في الثاني والعشرين من الشهر الجاري نشرت وكالة أنباء (فارس) الإيرانية المقربة من الحرس الثوري، خبرا غريبا عجيبا مفاده أن الغرب يدعم حلم تنظيم الدولة الإسلامية في العراق والشام والمعروف بـ(داعش) بإقامة الخلافة الإسلامية. بالطبع فإن الوكالة لم تقل لنا ما هو موقف النظام الإيراني من الخلافة، والغريب العجيب في الخبر القول بأن الغرب يدعم العمل لقيام دولة الخلافة كتعويض لفشل مشروع (سايكس - بيكو)، الذي رُسم بأقلام منظري السياسة الغربية في أوائل القرن الماضي في أعقاب القضاء على الدولة العثمانية. وهو غريب عجيب لأن من المعلوم سوى عند قاصري النظر أن النظام الإيراني كما غيره من الأنظمة في العالم الإسلامي كنز استراتيجي للغرب يقوم بدور معوق للأمة. فكيف تتخلى اليوم دول الكفر الغربية عن مشروع (سايكس - بيكو)، أي عن المشروع التفتيتي للأمة لصالح الخلافة التي من أهم بديهيات نظامها الوحدة وليس الاتحاد بين أقطار العالم الإسلامي؟!.

طبعا نحن لسنا في حاجة أن تبين لنا وكالة (فارس) موقف الدولة الإيرانية من مشروع الخلافة لأنه معروف ومعلوم والتاريخ شاهد عليه، ولذا فليس مستغربا أن تحاول الدولة الإيرانية تشويه الخلافة وربطها بالغرب باعتبارها هدفا للغرب يسعى إليه ويخطط له. وإنه لمنتهى السذاجة أن يصدق أحد أن الغرب الذي تلقى ضربات مميتة على يد دولة الخلافة التي حاصرته في أوروبا، ولكنها توقفت عند أسوار فينا، ليبدأ الغرب من بعدها مسيرته الجهنمية للقضاء على تلك الدولة، لينجح بمعونة بعض الخونة من الترك والعرب في هدم دولة الخلافة العثمانية سنة 1924م، فإذا بتخرصات وكالة (فارس) تريد أن تلقي في أذهان الأمة أن هذا الغرب نفسه يريد بل ويدعم إعادة الخلافة. وكيف لهذا الكلام أن يمحو من أذهان الأمة ما قاله اللورد كرزون وزير خارجية بريطانيا الذي هُدمت الخـلافة في عهده عندما قال: «لقدْ قضينا على تركيا، التي لنْ تقومَ لها قائمةٌ بعدَ اليومِ... لأننا قضينا على قوتِهَا المتمثلةِ في أمرينِ: الإسلام والخـلافة».

ونحن نستبعد أن تكون وكالة (فارس) تريد تنبيه الأمة من الوقوع في فخ نصبته أمريكا من قبل ووقعت فيه الأمة، يوم دعمت أمريكا الخميني في ثورة أوهمت الأمة حينها أنها ثورة إسلامية، وهي في الحقيقة قد أنتجت نظاما عميلا لأمريكا في إيران فتم تغيير جهة العمالة من بريطانيا لأمريكا. لنتعلم الدرس ولا ننخدع بالمظاهر الكاذبة فنصدق أن أمريكا تدعم المعارضة ضد نظام المجرم بشار.

لقد استطاع النظام الإيراني لعقود مضت أن يخفي عمالته لأمريكا تحت ترداد مقولات الشيطان الأكبر ومحور الشر، وانطلى ذلك على الكثيرين من أبناء الأمة بما فيهم من يعتبر نفسه محللا سياسيا من الطراز الأول. لقد استطاع حزب التحرير من اللحظة الأولى أن يدرك واقع النظام الإيراني وجمهوريته الإسلامية المزعومة، بينما غرق البعض في نشوة النصر للثورة الإيرانية، كشف حزب التحرير بعمق تحليلاته السياسية، ومتابعته الدقيقة للوضع السياسي في المنطقة ونظرته للسياسة الدولية من زاوية خاصة ومن خلال وجهة نظر معينة. فكشف ما يجري تحت الطاولة بينما التهى البعض بتصريحات عنترية جوفاء يكذبها الواقع. وما كان يجري في السابق تحت الطاولة بدأت اليوم تنكشف خيوطه في وضح النهار.

لقد قامت أمريكا (الشيطان الأكبر) بتلزيم إيران (الدولة الثالثة في محور الشر حسب التصنيف الأمريكي)، قامت بتلزيمها العراق ولبنان وسوريا. وبالأخص سوريا التي تدار بشكل مباشر من إيران تسليحا وتمويلا وتدريبا وقتالا، بل نكاد نجزم أن بشار أسد ما هو إلا صورة لا قيمة لها، سوى حفظ الكرسي لحين إيجاد عميل أمريكي آخر. ولا يختلف الأمر كثيرا في العراق الذي احتلته أمريكا لتسلمه لجماعة إيران ليديروا لها مشروعها التفتيتي للعراق الذي ربما وصل إلى نهايته من خلال الضغط بكل ما هو متاح في يد المالكي الطائفي الذي عمل طوال السنوات الماضية على دفع السنة دفعا لرفض العيش في ظل نظامه الخبيث المرضي عنه أمريكيا وإيرانيا حتى الساعة.

لقد بدأت عمالة إيران لأمريكا تتكشف لمن كان على بصره غشاوة، وأصبحت الأمور واضحة، وعلى من لا يزال يراوح مكانه أن يحل هذه المعضلة المتمثلة في الإجابة على السؤال التالي: كيف يمكن التصديق بأن أمريكا تعادي إيران في سوريا بينما هي تطلب منها التدخل لحل المشكلة العراقية؟!، ثم ألم يطلب كيري في زيارة الساعات المعدودة لبيروت في الرابع من يونيو الجاري من حزب الله أن يساعد في حل المشكلة السورية، فكيف يكون من هو جزء من المشكلة أن يكون في نفس الوقت جزءاً من الحل؟ وفي يوم الجمعة 27 يونيو الجاري أوضحت المتحدثة باسم الخارجية الأميركية ماري هارف أن: "واشنطن ترى أن إيران على النقيض من سوريا"، أي أنها يمكن أن تلعب دورا بناء في استقرار الوضع في العراق إذا اتخذت طهران خطوات في اتجاه تشكيل حكومة شاملة فيه. وكان حميد أبو طالبي النائب السياسي في مكتب الرئيس الإيراني حسن روحاني قد قال: "أن هناك فرصة للتعاون الدبلوماسي بين إيران والولايات المتحدة الأميركية حول التطورات التي يتعرض لها العراق". وكان الرئيس الإيراني حسن روحاني في 14 يونيو الجاري صرح في مؤتمر صحفي: "أنه في حال تدخلت الولايات المتحدة في القتال ضد تنظيم (داعش) في العراق فإن طهران ستفكر في التعاون معها".

والأغرب في التطورات الجارية على صعيد العلاقات الأمريكية الإيرانية استخدام مصطلح (الحرب على الإرهاب) من قبل مرشد الثورة الإيرانية على خامنئي يوم السبت 28 يونيو، حيث اعتبر ما يجري في العراق: "بأنه ليس حربا بين الشيعة والسنة، بل هي حرب بين الإرهابيين ومعارضي الإرهاب".

 

فالإرهاب الذي كانت تصف به أمريكا النظام الإيراني تحول بقدرة قادر إلى إرهاب من نفس النوع يصف به أعلى مرجع إيراني فصيلاً من الأمة ثار على نظام القمع الذي أسسته أمريكا في العراق!.

إذاً ما نفهمه من كلام وكالة (فارس) هو إعلان جهوزية إيرانية للقيام بالدور الذي كانت تعد له منذ تأسيس (الجمهورية الإسلامية) فيها، وهو أن تكون رأس حربة تشهر في وجه مشروع الخلافة الذي يقض مضاجع الغرب وعلى رأسه أمريكا، فالنظام الإيراني الذي هو مشروع غربي استعماري بامتياز، يريد أن يصور للأمة أن مشروع الخلافة الذي احتضنته الأمة ما هو إلا مشروع غربي استعماري، وعلى الأمة أن تحل تلك العقدة الواهية الأطراف الممزقة الحبال، لأنها لا تنطلي على الأمة الإسلامية التي أدركت من هو عدوها الحقيقي ومن هم أدواته في المنطقة. وعلى أصحاب مشروع الخلافة الحقيقي ألا يقعوا في الفخ الأمريكي عندما تقوم الدولة الإسلامية، فينجروا لصراع سني شيعي تريده أمريكا وتسعى له منذ أمد بعيد. وعليهم أن يدركوا أن معركتهم الحقيقية هي مع أمريكا والغرب الكافر المستعمر وربيبتهم دويلة يهود.

 

 

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.