Logo
Bu sayfayı yazdır


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS–BA–2025–MB–TR–09 H. 29 Ramazan 1446
M. Cumartesi, 29 Mart 2025

Varrak Adası, Rejimin Düşmanı Haline Gelirse!

Bu artık klasikleşmiş bir senaryo: Despot rejimler, artık sadece siyasi tutuklular ve Müslüman düşünürleri değil, çürümüş kapitalist çıkarlara ve hegemonya projelerine karşı çıkan herkesi hedef alıyorlar! Varrak Adası’nda yaşananlar, yalnızca güvenlik güçleri ile halk arasında yaşanan bir çatışma olarak görülemez; bu olaylar, Mısır’da ve pek çok İslam ülkesinde yaşanan yapısal sorunların minyatür bir yansımasıdır. Zira İslam ülkelerindeki iktidarlar, halkın kalkanı ve koruyucusu olması gerekirken, onları ezen bir demir yumruğa dönüşmüşlerdir.

Peki Varrak Adası’nda neler oluyor?

Nil’in mavi sularıyla çevrili o küçücük toprak parçası Varrak Adası, yıllardır süren zorunlu göç dayatmalarına karşı direnen yerliler ile Mısır rejimi arasında bir mücadele sahnesine dönüşmüştür. Rejim, rejim yandaşı iş adamları ve emlak baronlarından oluşan bir avuç asalak yararına dev yatırım projeleri için adayı boşaltmanın peşinde. Buna karşılık ada sakinleri ise, hakkaniyetli bir karşılık veya insanca bir yaşam alternatifi sunulmadan, karanlık bir geleceğe terk ediliyor.

Özetle manzara şu:

Ada boğucu bir kuşatma altında. Temel ihtiyaç maddelerinin adaya girişi yasak!

Adanın 12 evladı, sırf evlerini terk etmedikleri için keyfi olarak gözaltına alındı.

Polis artık halkın polisi değil, baskı rejiminin sopası haline dönüştü!

Zorla tahliye politikalarının kurbanı olmayı reddeden ada halkı, destansı bir direniş sergiliyor.

Zorla yerinden etme hem hukukî hem de şeri açıdan bir suçtur. İslam’a göre toprak, sahiplerine aittir; zorla gasbedilemez veya haksız yere el konulamaz Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ أَخَذَ شِبْراً مِنْ الْأَرْضِ ظُلْماً فَإِنَّهُ يُطَوَّقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ سَبْعِ أَرَضِينَ“Kim bir karış toprağı haksız yere alırsa, kıyamet günü yedi kat yer onun boynuna dolanır.” Mısır rejiminin Varrak Adası’nda yaptığı, insan haklarına açık bir saldırı ve İslam’ın hükümlerine apaçık bir ihanettir! Çünkü bu rejim,

1-    İnsanların topraklarını gasp etmekte ve silah zoruyla evlerini terk etmeye zorlamaktadır.

2-    İnsanların meşru insanca yaşam haklarını ellerinden almakta ve adil alternatifler sunmadan onları yerlerinden etmektedir.

3-    Korumakla yükümlü olduğu halka baskı uygulayarak devleti kendi vatandaşlarının düşmanı haline getirmektedir!

Tüm bunlar, şer’an haram ve büyük bir cinayettir, çünkü İslam, yöneticiyi halkın çıkarlarını korumakla sorumlu tutar, onları yok etmekle değil!

Peki Varrak halkını sürgün etmek kimin çıkarına?

Rejimin ‘adanın geliştirilmesi’ ve turistik/yatırım bölgesine dönüştürülmesiyle ilgili öne sürdüğü gerekçeler, tamamen bir aldatmacadan ibaret! Asıl amaç, toprakları asıl sahiplerinden temizleyip, hükümet ve rejimle sıkı bağları olan nüfuzlu iş adamlarına ve yatırım şirketlerine peşkeş çekmektir!

Bu hiç de yeni bir şey değil! Mısır’da daha önce de benzer operasyonlar yapıldı, örneğin:

  • Sina sakinleri, terörle mücadele gerekçesiyle zorunlu göçe tabi tutuldu. Ancak uygulamanın arka planında, bölgeyi demografik olarak boşaltmaya yönelik ve Yahudi varlığının güvenlik çıkarlarıyla örtüşen stratejik planlar bulunmaktadır.
  • Kahire’de bazı mahalleler, milyarlarca dolarlık emlak projeleri için boşaltıldı. Halkın bir kuruş fayda görmediği bu projeler, iktidar sınıfı ve nüfuz sahipleri tarafından kapışıldı.
  • Kamu varlıkları satıldı, ulusal kaynaklar özelleştirilerek değerinin çok altında yabancı yatırımcılara peşkeş çekildi. Mısır halkı ise her geçen gün daha da yoksullaştı ve marjinalleşmeye maruz kaldı.

Öyleyse Varrak Adası’nda yaşananlar bir ‘kalkınma’ değil, zorla gasp operasyonudur! Bu, İslam coğrafyasındaki işbaz rejimlerin uyguladığı açlık ve zulüm politikalarının bir uzantısıdır. O rejimler, sömürünün kara çarkından başka bir şey döndürmezler!

Asker de polis de halkı korumak için var! Zulme hizmet etmek için değil! Ne yazık ki Mısır’da – diğer Müslüman ülkelerdeki gibi – güvenlik güçleri, halkın haklarını savunmak için değil, yozlaşmış sistemin ve onun çıkar çevrelerinin bekçiliğini yapmak için varlar!

Ordu neden Varrak halkını korumuyor da, iktidarın jandarmalığını yapıyor?

Bu askeri güç neden Mısır’ın gerçek düşmanı olan Yahudi varlığına karşı değil de kendi halkına karşı kullanılıyor?

Ordu ve güvenlik güçlerinin görev tanımlarındaki bu sapma, rejimin yozlaşmışlığının açık bir göstergesi! Bu durum, sözde yönetimlerin aslında ümmeti temsil etmediğini, aksine ona ihanet ettiğini kanıtlıyor.

İslam, halkına zulmeden veya topraklarını gasbeden yöneticiyi asla tanımaz! Böylesi bir zalimi, emanete ihanet eden bir hain, iktidarı gasp eden bir haydut ve meşruiyetini yitirmiş bir zorba olarak kabul eder! Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ “Cihadın en üstünü zalim sultana karşı doğruyu söylemektir” Mısır rejimi bu denli zulümler işleyip, güvenlik aygıtını bir avuç yozlaşmışın çıkarlarını korumak için kullanıyorsa, o halde Mısır halkına düşen, bu rejimi devirip yerine haklarını koruyacak, İslam’ın adaletiyle hükmedecek gerçek bir İslami yönetim getirmektir.

Gerçek çözüm, sızlanmalarda veya sistemin insafına sığınmakta aranmamalı. Asıl çare, bu çürümüş yapıyı temelden değiştirecek köklü bir dönüşümü gerçekleştirmekte yatmaktadır.

1-    Mevcut durum kabullenmemeli ve bu suçlara karşı her türlü meşru yolla mücadele edilmelidir.

2-    Sorunun yalnızca Varrak Adası’yla sınırlı olmadığı, tüm ülkeyi yağma ve talan mantığıyla yöneten rejimde yattığı bilinmelidir.

3-    Bu acılara son vermek, insanların haklarını korumak ve aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmetmek için İslamî bir yönetimin kurulmasına çağrıda bulunulmalıdır.

4-    Ordu ve güvenlik birimleri, zalimlerin ve suçluların hizmetinde olmak yerine ümmetin safında yer almaya çağrılmalıdır.

Varrak Adası’nda yaşananlar, Mısır halkına ve tüm İslam ümmetine karşı işlenen sistematik bir suçtur! Halkını sürgün eden ve baskı altında tutan bu rejim, aynı zamanda Yahudi varlığına karşı cihadı yasaklayan ve Batı’nın çıkarı için yoksullaştırma ve açlık politikaları güden işbirlikçi bir rejimdir!

Ey Mısır halkı! Zulme ve zalime karşı sessiz kalmayın. Zilleti kabul etmeyin. Dininiz, toprağınız ve onurunuz için harekete geçin.

إِنَّ اللهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمْ“Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” [Rad 11]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.