حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SR–BA–2025–MB–TR–11 |
H. 16 Zilka’de 1446 M. Çarşamba, 14 May 2025 |
Sakın ha! ABD Yaptırımlarının Kaldırılması, Egemenliğin Kaybedilmesi ve Yahudilerle Normalleşme İçin Bir Girizgâh Olmasın!
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Eş-Şara, çarşamba günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen Körfez-ABD Zirvesi marjında Amerikan mevkidaşı Donald Trump ile bir araya geldi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın da hazır bulunduğu görüşmeye, Suudi basınına göre Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da video konferans yoluyla katıldı.
Beyaz Saray, çarşamba günü Riyad’daki buluşmada ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed Eş Şara arasında gerçekleşen konuşmanın bir bölümünü paylaştı. Beyaz Saray’dan edinilen bilgiye göre Beyaz Saray Sözcüsü yaptığı açıklamada, Başkan Trump’ın Eş Şara’yı “İsrail” ile İbrahimi Anlaşmalar’a katılmaya davet ettiğini bildirdi. Trump ayrıca, Washington’un ‘terörist’ kabul ettiği Filistinli grupların Suriye’den çıkarılmasını ve DEAŞ’ın geri dönmesini engellemek için Amerika’ya destek verilmesini talep etti.
Buna karşılık, Eş Şara, Trump’a Amerikan şirketlerini Suriye’nin petrol ve doğal gaz sektörüne yatırım yapmaya davet ettiğini bildirdi.
Trump, dün salı günü ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları sonlandırma kararı aldığını duyurdu.
Yaptırımlar konusuna gelecek olursak, her vicdanlı insan elbette Suriye halkının ekonomik yükünün hafiflemesinden (eğer gerçekleşirse) dolayı memnuniyet duyacaktır. Ama biz yine de Yüce Rabbimiz’in şu uyarısını hatırlatmadan yapamayacağız:
مَّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ“Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler.” [Bakara 105] Suriye halkına yönelik yaptırımların devam ettirilmesi, başlı başına büyük bir adaletsizlikti. Eski rejim ortadan kalktığına göre, bu haksızlığın sebebi de kalmamıştır. Dolayısıyla, yaptırımların kaldırılması, İslam düşmanlarının Şam halkına bahşettiği bir lütuf değildir! Unutulmamalıdır ki, Trump ve Batı, karşılıksız hiçbir şey vermezler. Onların Suriye’den istediği şeyler, doğrudan egemenliğimizi dokunan konulardır. Bu talepler, güvenlik, siyasi ve ekonomik alanlarda birçok tavizi içeriyor. Bağımlılık, ‘İbrahimi Anlaşmaları’, Yahudi varlığı ile normalleşme, ‘aşırılık ve terörle mücadele’, inancımıza yabancı laik bir yönetim ve anayasa dayatılması, ülkenin kaynaklarının bizim değil, sömürgecilerin çıkarları doğrultusunda kullanılması gibi meseleleri de kapsıyor.
Bilindiği gibi İslam ülkelerindeki laik rejimlerin yöneticileri, Amerika’ya hizmet etmek, onu hoşnut etmek, kendi çıkarlarını korumak ve iktidarlarını sürdürmek için ‘yatırım’ adı altında ümmetin yüz milyarlarca dolarını çarçur etmektedir.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi İbn Selman, tıpkı Suudi Arabistan’ın zenginliklerini ve kaynaklarını peşkeş çektiği gibi, Suriye’nin de zenginliklerini ve kaynaklarını peşkeş çekmeye çalışmakta, sahip olmadığı hakları hak etmeyenlere devretmektedir. Oysa bu kaynaklar ve diğer kamu malları Müslümanlarındır. İslam Hilafeti bunları işletecek ve gelirini vatandaşlarına paylaştıracaktır. Petrol, gaz ve madenler gibi kamu mülkiyetleriyle ilgili birilerine imtiyaz tanınması veya anlaşma yapılması caiz değildir.
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın gözünü bile kırpmadan Trump’a verdiği yüz milyarlarca dolar, eğer Müslümanların refahı ve ilerlemesi için harcansaydı, İslam coğrafyasına büyük bir kalkınma getirebilirdi.
Bugün Suudi Arabistan’da yaşananlar, hafife alınamayacak ve sessiz kalınamayacak kadar kritik bir gelişmedir. Amerika’nın ruh halini ve düşünce yapısını tanıyanlar, Trump’ın zihniyet ve yaklaşımını bilenler, bu durumun ciddiyetini ve vahametini anlayacaktır. Trump, halkların zenginliklerini sömürmeyi ve Amerikan egemenliğini pekiştirmeyi tek önceliği haline getirmiş bir kapitalisttir.
Amerika’nın, Yahudi varlığıyla normalleşme anlaşmalarını dayatma çabalarına boyun eğmek ve İbrahimi anlaşmalarını dayatmaya çalışmak, büyük bir risktir ve kabul edilemez bir adımdır. Buna asla boyun eğmemeli, tüm gücümüzle karşı koymalıyız. Zira Filistin davası, bir inanç ve din meselesidir; tüm Müslümanların bir meselesidir. Hiçbir şekilde, eğri büğrü bir iktidar koltuğu uğruna bu davadan taviz verilmesi kabul edilemez. İktidarını korumak için bu yola sapanlar, halkın gazabıyla yüzleşecektir!
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın küstah politikalarına, Müslüman ülkelerin yöneticilerinin yaptığı gibi boyun eğmekle, ‘evet efendim’ demekle, Müslümanların varlıklarını ve egemenliklerini peşkeş çekmekle, emrettiklerini yapmakla karşılık verilemez. Bu tür politikalar karşısında İslami değerlerden ve şeriattan kaynaklanan ideolojik bir duruş sergilemeli; Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmamalıyız.
Suudi Arabistan’da, Bin Selman’ın katılımıyla ve Suriye’deki yeni hükümet üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olan Erdoğan’ın onayıyla yaşanan gelişmeler, büyük bir tehlikenin habercisidir. Devrimin zorlu yıllarında Erdoğan’ın politikalarını yakından görmüş olan bizler, bizi sürükledikleri bu riskli durumu ve içine düşürdükleri derin tuzağı tüm çıplaklığıyla biliyoruz. Ülkemizi nasıl sattıklarının ve özellikle petrol ve gaz gibi kaynaklarımızı nasıl yağmalayacaklarının farkındayız. Bu zenginlikler halkın ortak malıdır ve hiç kimsenin bunlar üzerinde keyfi bir tasarrufta bulunma hakkı yoktur.
Gazze ve Filistin’de halkımıza soykırım yapan, kutsallarımızı işgal eden, Mescid-i Aksa’yı gasp eden Yahudi varlığı ile normalleşmek ve ‘İbrahimi Anlaşmaları’na katılımı kabul etmek hem büyük bir felakettir hem de Allah ve samimi kulları nezdinde büyük bir suçtur.
Yaşananlar tüm boyutlarıyla son derece ciddi bir meseledir. Bu sürece dâhil olmaktan kaçınmalı, aksine reddederek insanları olası risklere karşı uyarmalıyız. Özellikle tarafların, geçmişte devrimimiz ve Suriye’ye karşı kurdukları kumpaslar ve devrime kürtaj yapmak için oynadıkları roller göz önüne alındığında, onların bu adımlarının nelere mal olabileceği gün ışığı gibi açıktır.
Ey Şam diyarındaki samimi Müslümanlar! Durum gerçekten çok ciddi! Uyanık olmalı ve dikkatli davranmalıyız. Şehitlerimizin kanlarına ve halkımızın, eski rejimin enkazı üzerine İslami yönetimi kurmak için yaptığı fedakârlıklarına ihanet etmemeliyiz. Pişmanlığın hiçbir fayda etmeyeceği o gün gelmeden önce, dökülen kanların ve verilen fedakârlıkların kıymetini bilmeliyiz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Suriye Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: +8821644446132 Skype: TahrirSyria www.tahrir-syria.info |
E-Mail: media@tahrir-syria.info |