Logo
Bu sayfayı yazdır

بسم الله الرحمن الرحيم

Viyana Konferansının Amacı: Suriye’ye “Laik, Demokratik, Çoğulcu Sistemi” Dayatmak ve “Terörle Mücadele” Adında Raşidi Hilafet Devletinin Kurulmasına Çağıranlar İle Mücadele Etmektir

30 Ekim 2015 Cuma günü, Avusturya’nın başkenti Viyana’da Suriye’deki duruma bir çözüm bulmak amacıyla genişletilmiş ikinci toplantı düzenlendi. Toplantıya Amerika’nın liderliğinde 17 ülkenin temsilcisi yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği de katıldı. Katılımcılar yayınladıkları sonuç bildirgesinde, muhalefet ve Suriye hükümetini siyasi süreç için diyalog masasına davet ettiler. Bu siyasi sürecin güvenilir, kimseyi dışlamayan, mezhepçiliğe dayanmayan yeni bir hükümetin kurulmasına, ardından yeni bir anayasa ve seçimlerin yapılmasına götürmesi gerektiğini ifade ettiler. Ayrıca ülke genelinde bir ateşkes çağrısında da bulundular. İki hafta sonra tekrar bir araya gelmek üzere yeni bir tarih belirlenmesi için de anlaştılar.

Bu konferansa bakan kimse, bazı detaylar dışında 2012 yılında düzenlenen Cenevre konferansından temelde pek farklı olmadığını görür. Sahadaki siyasi ve askeri durumu yakından takip edenler, iki konferans arasında sahada büyük bir farklılıkların olduğunu görecektir. Cenevre Konferansı’nda Amerika’nın acelesi yoktu. İnsanları öldürmek ve devrimi yok etmek için ajanı Beşşar’a yeşil ışık yakmıştı. Bölgedeki ajanları yoluyla da askeri ve siyasi olarak onu desteklemişti. Beşşar’ın tüm katliamlarına göz yumdu. Ancak Beşşar, Suriye halkının iradesini kıramadı, onları boyunduruk altına alamadı. Katliam ve yıkımlarını her yönüyle desteklediği İran ve Rusya da bu konuda başarısız oldu. Bu yüzden Obama, Suriye rejiminin ani düşüşünün beklendiği açıklamasını yapmak zorunda kaldı. ABD, Rus ve Avrupa çevreleri, Suriye’nin düzenli ordusunun ani çöküşünden, bu yılın sonundan önce dağılmasından ve doğacak boşluğu İslamcıların doldurmasından korktular. Başkente yakınlığı nedeniyle Şam kırsalında elde edilen zaferler onları daha da korkuttu. Bu yüzden silahlı muhalif güçlerin başkenti ele geçirmelerini önlemek için ABD tarafından belirlenen kırmızı çizgilerin aşılmaması için dizginler çok daha fazla sıkılaştırıldı. Ardından Amerika ve onun ajanını kurtarmak için Rusya doğrudan müdahale etti. Böylece İran’ın başarısızlığı örtbas edildi. Rusya’nın Suriye’deki Müslümanlara karşı düzenlediği hava saldırıları, IŞİD ile mücadele bahanesi altında yapıldı. Rus hava saldırıları, rejimin koruduğu ve başkent düştüğünde rejimin de düşmesi anlamına gelecek bölgelere odaklandı, Deraa ve Şam kırsalı gibi.

Burada Müslüman savaşçıların, bu saldırganlık karşısında sergiledikleri efsanevi duruşa da değinmek kaçınılmazdır. Onların bu kahraman duruşu, uluslararası güçleri ivedilikle Viyana Konferansı düzenlemeye sevk etmiştir. Oysa Rusya’nın acımasız hava saldırılarının devam etmesi ve rejimi çevreleyen bölgelerin geri alınması, Halep’in işgal edilmesi planlanıyordu. Ama başarısızlık, tarafları böyle bir konferans düzenlemeye mecbur etti. Hâlbuki konferans sonrasında yapılan açıklama, hükümetin kurulmasından ve bir anayasa konulmasından söz ediyordu... Ne konuşulduğundan bahsetmiyordu. Ancak konferansın önderi John Kerry ve onun “yardımcısı” Lavrov, 22 Ekim 2015 Perşembe günü yaptıkları açıklamada, bu gizliliği ifşa ettiler. Kerry tarafından yapılan açıklamada “Uluslararası dört ülke, demokratik, laik, çoğulcu ve birleşik bir Suriye konusunda anlaştılar” denildi ve “Suriye’de barışçıl çözümü reddeden gruplar ile mücadele etmek gerektiğini.” vurguladı. Bu, Müslüman Suriye halkına dayatılacak eski yeni rejimin, laik ve Allah’ın dinine aykırı olacağı ve bunu reddeden tüm gruplar ile mücadele edeceği anlamına gelmektedir. Biz biliyoruz ki Suriye’deki Müslümanları birleştirici bir proje olarak Raşidi Hilafet için çalışmak ve davet etmekten başka çare yoktur. İşte biz savaşın amacının, bu ilahi projeyi çökertmek olduğunu biliyoruz:

يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”[Saff 8]

 

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’ş Şam Müslümanları!

 

Kâfir Batının sizin geleceğinize ilişkin yok haritasını çizmek ve yönetim sisteminizi belirlemek için nasıl çalıştığını görebiliyor musunuz? Yönetim sisteminizi, laik demokratik sistem olarak belirlemek için var gücüyle çalışıyor... Siz, kâfir Batının ajanı mücrim Beşşar’ı nasıl desteklediğini, işlenen tüm katliamlara rağmen onu hayatta tutmak için ona her imkânı sunduğunu görebiliyorsunuz. Bilinmektedir ki Beşşar tarafından işlenen bu katliamlar, efendisinin yaktığı yeşil ışık sayesindedir... Sizi desteklediklerini iddia eden Müslümanların hükümdarlarına gelince, sizin kanınız ve kurbanlarınız üzerinden adım adım efendilerinin çıkarlarını gerçekleştirmek için yürüdüklerini açıkça görüyorsunuz... Siz, kâfir Batının, sorunu Beşşar’ın akıbeti ve geleceği olarak sınırlandırarak, onu müzakere ve çözümün temel ekseni yaparak laik demokratik rejimi dayatma hedefinden bizi yanıltmaya çalıştığını görebiliyorsunuz.

 

Ey İslam’ın Payitahtı Biladu’ş Şam Müslümanları!

 

Amerika ve Rusya iki başlı şeytandır. O ikisini barış ve güvenliğinizin baş mimarı olarak kabul etmek makul müdür? Ne zamandan beri koyunları kurtlar otlatır oldu? Çözüm, düşmanlarınızın elinde değil, sizin elinizdedir. Çözüm, uluslararası hukukta değil, dininizde saklıdır. Çözüm, düşmanlarda değil, Allah katındadır. Zayıf olduğunuza dair söylemlere sakın kanmayın. Aksine siz, Allah ile güçlüsünüz. Dosttan ziyade düşman bunu çok iyi biliyor. Bu ceberut rejimin önünde aslan kesildiniz. Bu yüzden başarısız olmuştur. Kindar İran müdahalesi karşısında kahramanca durdunuz. Sizin efsane kararlılığınız karşısında İran, bir kilometre bile ilerleyemedi. İşte şimdi de başlangıcından itibaren Rus müdahalesini boşa çıkarıyorsunuz. Rusya’nın sadece uyduruk askeri zafer açıklamaları ile yetinmesini sağlıyorsunuz.

Sizin bu direnciniz, Batı ve Doğunun korku kaynağı oldu. Çünkü onlar, sizi kahraman yapanın Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya olan imanınız olduğunu biliyorlar. Siz çocuklarınız, babalarınız, anneleriniz ve kardeşlerinizin Allah katında şehit olmalarını umut ediyorsunuz. Evleriniz tahrip edilip hayatınız mahvolsa da Allah’ın cennetini arzuluyor ve onun azabından korkuyorsunuz. Ancak bizim düşman karşısında zafer elde edebilmemiz için tek eksiğimiz var. O da İslam akidesinden fışkıran açık ve net bir proje benimsemektir. Kuşkusuz bu da bugün yaşadığımız ceberut yönetimden sonra kurulacak olan ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inmüjdelediği Raşidi Hilafet projesidir. Gelin, bağlanmamız farz olan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inmetodu üzere yürüyelim. Kamuoyu olduktan sonra Hilafeti kurmak için bizi kucaklayan halk ile gücümüzü birleştirelim. Hizb-ut Tahrir, İslam ümmetine muteber Şeri kaynaklardan çıkarılmış Hilafet Devleti için bir anayasa taslağı sunmuştur. Bu taslak bugün özellikle de Raşidi Hilafet Devleti, Suriye halkı ve bütün İslam ümmetinin genel talebi olduktan sonra Allah Rasûlü’nün etrafında birleşen Ensarlar gibi bir Ensar’a muhtaçtır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ “De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah’ı tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.”[Yusuf 108]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti


H. 18 Muharrem 1437
M.  Cumartesi, 21 Kasım 2015

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.