Logo
Bu sayfayı yazdır

بسم الله الرحمن الرحيم

Ulus Devletin Ekonomik Politikasının Başarısızlığının Bedelini Gabes Halkı mı Ödemek Zorunda?

Tunus’ta art arda başa gelen yönetimler için, Gabes halkının yaşadıkları hiçbir zaman bir öncelik olmadı. 1972’de şehirlerine bir kabus gibi çöken Kimya Kompleksi yüzünden ülke genelinde en yüksek kanser oranına sahip olmaları, sayısız hastalıkla boğuşmaları, yöneticiler için hiçbir şey ifade etmedi. Bölgede solunum ve cilt hastalıkları, doğuştan anomaliler, böbrek ve karaciğer sorunları ile kemik erimesi vakaları korkunç boyutlara ulaştı. Kompleksten yayılan zehirli buharlar, artık öğrenciler arasında toplu boğulmalara sebep oluyor. Üstelik bu tesis, bölgenin tarımını, balıkçılığını, turizmini ve eşsiz deniz vahasını da tamamen yok etmiş durumda. Ortada böylesine korkunç bir felaket varken, peş peşe gelen hükümetler, tesisin kalmasında ısrar etmişlerdir. 29 Haziran 2017’de aldıkları kendi kararlarını bile uygulamaktan aciz kalmışlardır. Tek sığındıkları bahane tesisini ekonomik getiri ve sağladığı iş istihdamıdır. Belli ki onlar için para, insan hayatından çok daha değerlidir. İnsan yaşamının maddi menfaatlerden öncelikli olduğu temel ilkesini belli ki görmezden gelmektedirler. Oysa Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

لَزَوَالُ الدُّنْيَا أَهْوَنُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ قَتْلِ مُسْلِمٍ“Şüphesiz dünyanın yok olması Allah katında Müslüman bir kişinin öldürülmesinden daha ehvendir.”

Devletin halkını koruyamaması, Avrupa Birliği’nin fonladığı Gabes fosforik asit üretim tesislerini iyileştirme projesi gibi sözde çevre projelerinin asıl amacını gözler önüne sermektedir. Bu projelerin tek hedefi, Avrupa ülkelerinin ihtiyaç duyduğu maddeleri karşılamak üzere bu kirletici fabrikaların varlığını kalıcı hale getirmek ve bu sayede Avrupalıları olumsuz etkilerden korumaktır. İşte bu durum, fosfat ve türevleri gibi servetlerimiz üzerindeki egemenliğimizi sorgulamamıza neden olmaktadır. Bir enerji bakanının, üretim ve pazarlamanın yabancı şirketlerin kontrolünde olduğunu ve onlarla ‘güven’ esasına dayalı çalıştıklarını itiraf etmesi, Gabes sorununun sadece bir teknik arıza değil, derin bir siyasi egemenlik krizi olduğu kanıtlanıyor. Devlet, yabancı şirketlerin esiri olmuş durumda. Ülkemizin iradesinin özgürleştirilmesi ve karar alma gücünün geri alınması, ancak Batı’nın çıkarlarına hizmet eden bu dayatılmış Batı sisteminden kurtulmakla mümkündür. Bu kurtuluş ise, sömürgeci güçlerin dayattığı düşünsel temelleri terk edip; egemenliği Şeriat’a, otoriteyi ise Ümmet’e veren inancımızın temellerine dönmekle gerçekleşecektir. Şeriatın temellerine dönüldüğünde ancak çıkarlarımız doğru anlaşılacak, önceliklerimiz doğru belirlenecek, otorite ümmet ait olacak, böylece ümmet de kendisini felaketlere sürüklemeyecek ve dininin hükümlerini uygulayacak bir lidere (Halifeye) biat edecektir.

Yetkililer, yaşanan bu ciddi sonuçlar, halkın öfkesi ve meşru protestoları karşısında, köklü çözümler üretmek yerine güvenlikçi politikalara sığınmışlardır. Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti olarak biz, krizin sağlık, psikoloji, çevre ve toplum açısından daha da derinleşmesi üzerine şu hususların altını önemle çiziyoruz:

1- Kimya Kompleksi’nin ekonomik katkısı ve getirisi ne olursa olsun, halkın sağlığı her zaman maddi kârdan önce gelmektedir. Bu yüzden devlet, zararı ortadan kaldırmak için hemen müdahale etmelidir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:

مَنْ ضَارَّ ضَارَّهُ اللَّهُ، وَمَنْ شَاقَّ شَاقَّ اللَّهُ عَلَيْهِ“Kim zarar verirse Allah da ona zarar verir, kim zorluk verirse Allah da ona zorluk verir.”

2- Başarısız politikaların faturası Gabès ve halkına kesilip bir de üstüne haksız yere ihanet yaftası vurulması zulmün ta kendisidir, büyük bir zulümdür. İktidar, halka gözetme ve işlerini gütme görevinde açıkça sınıfta kalmıştır; çözüm ve ıslahat getirmek yerine tek bildiği yola, yani baskı ve şiddete başvurmuştur. Belli ki, insanın haysiyetli ve güvenli bir yaşam sürmesinin tek garantisinin Allah’ın kanunları olduğunu ya unutmuş ya da unutmuş gibi gözükmektedir.

3- Ümmetin kaderini düşmanlarının eline bırakmak ve onların ekonomik/siyasi projelerine bel bağlamak, gerçek egemenliğin anlamını yok eder, ülkeyi yabancıların kontrolüne sokar. Oysa İslam bunu kesinlikle yasaklar! Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَن يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” [Nisa 141] Bu bağımlılıktan kurtulmanın tek yolu, egemenliği Şeriat’a, otoriteyi de ümmete ait kılan İslam akidesi temelinde siyasi kararın yeniden tesis edilmesiyle mümkündür.

4- Kâr ve fayda odaklı kapitalist paradigma çerçevesinde çevresel krizin çözülmesi imkânsızdır. Bu çevre sorunun tek gerçek çözümü, İslami yönetimdir, Raşidi Hilafettir. Hilafet öncelikle halkın sağlığını korumakla, sanayi tesislerini yerleşim yerlerinin dışına taşımakla ve çevreyi kirletmeyen temiz üretim sistemlerini dayatmakla yükümlüdür. Çünkü Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:

فَالْإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ“İman çobandır ve güttüklerinden sorumludur”

Ey yeşil Tunus halkı! Bugün Gabes’te yaşanan ve halkın hayatını cehenneme çeviren çevre kirliliği, pis kapitalist düzenin doğal bir sonucudur; bu düzen, çıkarcılık üzerine kuruludur ve bu yüzden tek dertleri üretimi artırmak olan dünyadaki zorba güçleri korumaktadır.

Çevreyi saran bu pislik, kapitalist açgözlülüğün eseridir. Bu açgözlü kapitalist sistemden kurtulmanın tek yolu, Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hidayetini takip etmektir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

لَا ضَرَرَ وَلَا ضِرَارَ“Zarar vermek ve zararla mukabele etmek yoktur” Ebu Zer’den rivayet edildiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

عُرِضَتْ عَلَيَّ أُمَّتِي بِأَعْمَالِهَا حَسَنِهَا وَسَيِّئِهَا فَرَأَيْتُ فِي مَحَاسِنِ أَعْمَالِهَا الأَذَى يُنَحَّى عَنِ الطَّرِيقِ وَرَأَيْتُ فِي سَيِّئِ أَعْمَالِهَا النُّخَاعَةَ فِي الْمَسْجِدِ لاَ تُدْفَنُ“Ümmetimin iyi kötü bütün amelleri bana gösterildi. İyi işlerinin içinde, gelip geçenlere eziyet veren şeylerin yollardan kaldırılmasını da buldum. Kötü amelleri arasında da mescitte temizlenmeden bırakılmış balgamı gördüm.”

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti


H. 27 Rabi’-ul Âhir 1447
M.  Pazar, 19 Ekim 2025

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.