- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Yahudi Varlığına Karşı Orduları Harekete Geçirmek ve Onun Kökünü Kazımak Dışında Bir Çözüm Yoktur
Haber:
"İsrail, birkaç füzenin hedefi olmasına yanıt olarak Güney Lübnan'ı bombaladı" (El Cezire Net, 22/3/2025)
Yorum:
Yahudi varlığının Lübnan'ın işgal altındaki Filistin sınırına yakın bir bölgeden fırlatılan üç ilkel roketin ardından Fransa, Amerika ve diğer büyük ülkeler bombardımanı kınayıp eleştirmiş ve Yahudi varlığı da buna onlarca baskınla karşılık vererek güney ve Bekaa halkından altı kişinin ölümüne ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Yahudi varlığı İran partisi ile yaptığı son anlaşmayı bozmasına ve anlaşmanın mürekkebi bile kurumadan ateşkese uymamasına rağmen, o zamandan şu ana kadar bombalıyor, yıkıyor ve öldürüyor; bilakis Lübnan'dan tamamen çekilme taahhüdünde bulunmamakta, ordusunu beş noktada konuşlandırmaya devam etmekte, sonra o ilkel roketlerle bombalanmasının ardından Lübnan'a karşı şiddetli bir şekilde karşılık vermiştir. Burada aşağıdakiler üzerinde durmak gerekir:
Birincisi: Bu varlık Birleşmiş Milletlere başvurmadığı gibi eleştirip kınamamış, aksine demir yumrukla karşılık vererek bombalamış, öldürmüş ve yok etmiştir; dahası anlaşmayı bozup işgale, bombalama ve yıkıma devam ederek Birleşmiş Milletleri ya da Lübnan'la yaptığı anlaşmayı garanti eden büyük devletleri umursamamıştır. Bu nedenle bunun çözümü demir yumruktur; çünkü demir ancak demirle yok edebilir; bu yüzden Yahudi varlığına karşı tek çözüm, onun kökünü kazımak ve saldırganlığını püskürtmek için özellikle Ürdün ve Mısır orduları olmak üzere orduları harekete geçirmektir.
İkincisi: Bu varlık antlaşmaları bozma konusunda atalarının yolunu takip etmektedir; ayrıca Lübnan'la yapılan anlaşmayı bozduğu gibi aynı şekilde Suriye'yle 1974'te yapılan anlaşmayı da bozmuş, Suriye'de bombalamış, yıkıp öldürmüş ve hala da devam etmektedir. Aynı şekilde Gazze'de de bunu yapmaya devam etmiştir; zira anlaşmayı ihlal ederek Gazze halkına yönelik soykırımı yeniden başlatmış, Birleşmiş Milletleri ve uluslararası sözleşmeler olarak bilinenleri hiçe sayarak çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere yüzlerce insanı dakikalar içinde yakıp öldürmüştür.
Üçüncüsü: Büyük devletlerin ya da Birleşmiş Milletlerin Yahudi varlığının saldırganlığına karşı durduğunu hiç görmedik; aksine onu silah ve medya ile desteklediler ve suçlarını da meşrulaştırdılar. Dürziler, Nusayriler ve Hıristiyanlar gibi küçük etnik gruplara yönelik sahte ağlamalarını da unutmayalım.
Dördüncüsü: Bazı Arap ülkeleri, hiç Allah'tan utanmadan çekinerek kınayan ve eleştiren bir tutum sergilemiştir; her ne kadar bu varlıkla ilişki kesilmiş olmasa da aksine bazı ülkeler, bu varlığı açıkça desteklemiş, Gazze halkının kuşatılmasına ve açlığa mahkûm edilmesine ortak olan BAE’in Ruveybidası ve Mısır'ın Firavun'u gibi suçlulara ev sahipliği yapmaktadırlar.
Yukarıda geçenlere dayalı olarak aşağıdaki kanaatlerimizi vurguluyoruz:
- Birleşmiş Milletler ve büyük ülkeler, İslam'ın ve Müslümanların düşmanıdır. Nasıl olmasın ki; zira hastalığın başı ve belanın sebebi onlar olduğu gibi Osmanlı Hilafetini yıkan, ülkemizi işgal eden ve bölen, servetlerini yağmalayan ve başımıza bizim cinsimizden değil de kendi cinslerinden tiranlar dikenler de bizzat onlardır.
- Uluslararası sistem ise adaletin dilinden değil, sadece gücün dilinden anlar; çünkü onlar arasında hak, zalim, saldırgan ve suçlu olsalar bile güçlünün yanındadır.
- Batı'nın insan hakları, kadın ve çocuk hakları iddialarının tamamı, Gazze, Suriye, Lübnan, Burma, Irak, Afganistan, Bosna ve diğer yerlerdeki Müslüman çocuk ve kadınların kanlarının dökülmesiyle düşen sahte sloganlardır.
- Dinimiz bize otoriteyi gasp edenlere, hainlere ve ajanlara ya da Ruveybidalara değil, aksine bizzat kendi seçtiğimiz, bizi Allah'ın şeriatıyla yönetecek ve gaspçı varlığı kökünden söküp atmak için cihat ilan ederek mazlumları desteklemek üzere orduları harekete geçirecek kişiye boyun eğmemizi emretmiştir.
Sonuç olarak Allah bize saldırgan Yahudilerin ezileceğini, Müslüman ülkelerin birleşeceğini ve İslami hayatın yeniden başlayacağını vaat etmiştir. Allah'tan, bu mübarek günlerin gelmesini niyaz ediyoruz; bu ise aziz olan Allah'a hiç de zor değildir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan