Logo
Bu sayfayı yazdır
Türkiye’de Uyuşturucu Operasyonları Sistemin Gerçek Yüzünü İfşa Etti

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Türkiye’de Uyuşturucu Operasyonları Sistemin Gerçek Yüzünü İfşa Etti

Haber:

Aralık ayı başından beri Türkiye’de gittikçe hızlanan uyuşturucu operasyonları kapsamında 1200’den fazla kişi gözaltına alındı. İstanbul Başsavcılığı operasyonları özellikle medya, sanat, spor ve sosyal medya alanlarında ün yapmış olan kişilere karşı yürütüyor. Sözde suç ile mücadele maksatlı yapılan bu operasyonlar gerçekten de suça engel olacak mı?

Yorum:

Haklı olarak medyanın ve spor dünyasının önde gelen ve dolayısıyla devletin de en üst kademelerine yakın bulunan insanlara karşı yürütülen bu operasyonların arkasında siyasi hedefler olduğunu düşünebiliriz. Öte yandan sosyal medyada fenomen olmuş veya sanat ve film dünyasının “yıldızları” arasında uyuşturucunun yaygın olduğunu da zaten kabullenmiş gibiyiz… Şimdi bunların arasından birkaç “ünlü” isimler cezalandırılırsa, sanki tüm cürümlerin önüne geçilmiş mi olacak? Bununla birlikte gözaltına alınan ve tutuklanan birçok kişinin aileleri de dindar olmakla biliniyor ve bu vesileyle toplumdaki çürümeden yine Müslümanlar sorumlu tutuluyor.

Vakıa şu ki; 2024 Türkiye Emniyet raporuna göre, uyuşturucuya bağlı ölümler bir önceki yıla göre 42% oranında arttı. Uyuşturucu madde nedenli ölümlerin büyük bir kısmı 30 yaş altı gençlerden oluşmuştur. Bu arada resmî makamlara göre uyuşturucu kullanımına başlama yaşı 10-13 seviyelerine kadar düşerken, halk bu belaya çok daha küçük yaşlarda karışan çocuklara şahit olmaktadır.

Ne var ki asıl büyük sorun bu değildir! Birincisi; yürütülen bu operasyonların “suç” ile mücadele değil, “yasa dışı uyuşturucu suçu” ile mücadele olmasıdır. Bu ülkede insanların aklını ve neslini bozan sayısız suçlar işlenmektedir. Ne var ki bunlara sevk eden özgürlük ve ahlaksızlık suç sayılmıyor ve cezalandırılmıyor. Aksine ne kadar ahlaksız o kadar şöhret ve kazanç garanti eden bir düzen tarafından kuşatılmışız… Hakikaten de zina, zinaya heveslendirmek suç değilken ruhsatsız, yani vergi ödemeden fuhuş yapmak suç olarak kanun gücüyle cezalandırılıyor… Alkol üretmek, satmak ve tüketmek suç kabul edilmiyor. Hatta alkol sektörü devlet eliyle işletilen bir ticaret sektörüdür. Dolayısıyla alkolle ilgili suç ruhsatsız, yani vergi ödemeden bunları piyasaya sürmektir. Aynı şekilde kumar oynamak bir cürüm olarak görülmüyor, sadece ruhsatsız kumar cezalandırılırken her yıl devlet Milli Piyango ile insanları kumara davet ediyor… Küfretmek, insanların dini ve kültürel değerlerine saldırmak suç olmuyor ama Atatürk’e ve cumhuriyetin değerlerine veya organlarına hakaret etmek, bunları eleştirmek vatan hainliği oluyor ve anında cezalandırılıyor… Bu da yetmiyor, dinsizliğe, laikliğe, hatta akla gelmeyecek ve Allah’ın lanetlediği en sapık işlere davet etmek özgürlük ve vatandaşlık hakkı, insan hakkı olarak yüceltiliyor ve koruma altına alınıyor… Ama Allah korkusuna, edebe, hayaya, Allah’ın hükümleri doğrultusunda bir hayatı yaşatacak nizamı inşa etmeye davet etmek ağır cezalarla cezalandırılan büyük bir suç kabul ediliyor…

Nitekim, bu operasyonlar -ister siyasi bir kasıtla olsun ister olmasın- hiçbir şekilde toplumu ve insanlığı yok eden suçları izale etmek için değildir. Uyuşturucu kullanan 1200 değil 12000 bin kişi tutuklansa, bu cürüm yine ortadan kalkmayacaktır. Her şeyden evvel bu uyuşturucu belasını insanlara arz eden asli kaynaklar ve insanlara bu kötülüğe ulaşımı kolaylaştıran ortamlar ortadan kaldırılmıyor. Bu tarz operasyonlar her zaman olduğu gibi ara ara, tekrar tekrar ortalığı velveleye verip gündemden saptıracak başlıklarla meşgul etmekten başka bir şey olmadıkları gibi bir taraftan Müslümanları çürük sistemden mesul tutarken diğer taraftan sistemi aklamaya yarıyor. En fazla bir iki bakan değiştirilir, idari sorumluluğu olan kişiler değiştirilir ama sistem aynı şekilde işlemeye devam eder.

Asıl büyük cürüm, Allah’ın hükümlerinin çiğneniyor olmasıdır. İnsanların işlerinin Allah Subhanehu ve Teâlâ’ın emirleri ve Peygamberin Sallallahu aleyhi ve Sellem sünneti üzere siyase edilmiyor olmayışıdır. Bundan dolayı tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de ekonomiden eğitime, toplumsal hayattan sağlığa kadar, insanların canları, malları ve ırzları sayısız saldırılar altındadır.

Şu bir gerçektir ki bugüne gelene kadar ebeveynleri, aileleri ve onları şekillendiren öğretmenleri, psikologları, doktorları yetiştiren, amelesinden iş adamına, tüccarından bilim adamına menfaatçi sömürgeci zihniyeti yerleştiren bu Allah korkusundan yoksun, şeytani her işi yücelten, sömürgeci kapitalistler tarafından dayatılmış olan demokratik laik sistemin ta kendisidir. Bu sistemin dikte ettiği zihniyetler üzerine kurulan ailelerden, ebeveynlerden ne kadar sağlıklı bir toplum yetişebilirdi ki… Suçu suç olmaktan çıkartan, en doğal hakları ise suç unsuru ilan eden laik, demokratik, cumhuriyetçi, özgürlükçü, ferdiyetçi, hedonist sistemler, anayasalar, kanunlar, mahkemeler, emniyet güçleri asıl mücadele edilmesi gereken en büyük suçun ta kendisidir.

Toplumun yozlaşması, günden güne daha büyük daha yıkıcı suçların içinde adeta boğulması, kusursuz işleyen kapitalist sistemin ürünüdür. Toplumun yozlaşması kapitalist küfrü sistemi için bir sorun teşkil etmemektedir. Bundan dolayı insanoğlunun sorunlarını çözmeyi hedefleri arasına da koymamıştır. Toplumun işleyişini, yani insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen sistemdir. Zira toplum kendi kendini idare edemez, ilişkilerini düzenleyemez, ortak fikirler, duygular ve çözümler belirleyemez. Fakat onu idare edecek, yüksek değerlerini tanımlayacak, ortak hedefleri, ortak duyguları tanımlayabilecek, hatta ortak düşmanları tanıtabilecek ve bunlara karşı ortak tedbir ve harekât belirleyecek güce ve etkiye, yani gerekli tüm dinamiklere, çözümlere sahip olan sadece sistemdir. Dolayısıyla toplumun içinde ahlaklı olmak için çabalayan, ahlakı yaymak için çalışan fertlerin var olması toplumun ahlakını değiştirmez. Aksine sistemin topluma dayattığı ahlak anlayışı ve değerler fertler üzerinde hakimiyet kurar ve fertlerin sahip olduğu tüm üstün değerli kazanımları eninde sonunda yakar, yıkar, yok eder.

Bundan dolayı bugün bu operasyonlarda medyasından, sanatına, spor sektöründen sosyal medyasına kadar ün ve şöhret kazanmış kişilerin çoğunun arka planında dindar, tesettürlü, ibadetlerine önem veren hayırlı ailelerin olduğunu görüyoruz. Fakat o ailelerin dindarlığı, canlarından çok sevdikleri çocuklarını bu yıkıcı suçlara bulaşmaktan hatta cürümlere öncü olmaktan koruyamamıştır. Yine bunun için bugün tesettürlü annelerin kızlarını pop sanatçısı ve “Türkiye Güzeli” yaptığına ve tebrik ettiğine yüreklerimiz kan ağlayarak şahit oluyoruz. Onun için bugün yarı çıplak liseli kızların namazla alay etme yarışına girdiği aşağılık sefil görüntülerine şahit oluyoruz!

Ey Ümmet! Siz size hâkim olan düzeni değiştirmedikçe çok daha fazla sayıda evladınız çok daha fazla ve çok daha çirkin suçlara bulaşmaya, hatta onlara öncüler olmaya mahkumdurlar! İşte bakın; Türkiye’de yürütülen bu uyuşturucu operasyonları sistemin gerçek yüzünü ifşa etmiştir!

اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۜ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَالٍ

“Bir toplum, içinde bulundukları iyi hâli değiştirmedikçe, Allah, onlara olan nimetini değiştirmez. Fakat Allah, bir topluma kendi günahları yüzünden bir kötülük dilediği zaman, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onları, Allah’tan başka koruyacak kimse de bulunmaz.” [Rad 11]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.