Logo
Bu sayfayı yazdır
İslam Ümmeti Yakında Yüksek Konumuna Geri Dönecek Peki İslam Ümmetinin Muhlis Evlatlarının Çağrısına Kim Cevap Verecek?

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam Ümmeti Yakında Yüksek Konumuna Geri Dönecek

Peki İslam Ümmetinin Muhlis Evlatlarının Çağrısına Kim Cevap Verecek?

Allah Azze ve Celle Ali İmran suresinin 110. ayetinde şöyle buyurmuştur: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْراً لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَSiz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri nehyedersiniz ve Allah’a inanırsınız. Eğer Ehli Kitap’da (Yahudiler ve Hıristiyanlar) iman etseydi kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler vardır, fakat çoğu fasıktır.” [Alim İmran 110] Bu ayetin tefsirinde İbn-i Kesir şöyle diyor: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِSiz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz.” İnsanların insanlar için en hayırlısı, İslam’a girinceye kadar onların boyunlarına zincir vuranlardır… Anlamı ise, en hayırlı ümmet, milletlerin en hayırlısı ve insanların insanlar için en faydalı olanıdır.

İslam ümmeti şöyle bir ümmettir:

-          Allah İslam ümmetini, alemler için hidayet ve rahmet olarak gönderdiği bu azim risaleti taşımakla şereflendirmiştir.

-          Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendisine bıraktığı çok değerli ve kıymetli emanetten sorumludur ki o da; Allah’ın kulları için razı olduğu dinidir.

-          Rasulü Aleyhissalatu ve’s Selam ona, dünyaya liderlik edeceği, ona egemen olacağı ve onu Allah’ın şeriatı ile yöneteceği azim bir şey bırakmıştır.

-          İslam ümmetini birleştirecek olan, Allah’ın hükümlerini uygulayacak, insanların hayatlarını yönlendirmek için onu insanlar arasına yayacak ve onların arasında Allah’ın rahmetini ve adaletini yayacak olan devlettir.

Fakat batıl ehli İslam ümmetini aldatıp devletini alaşağı ettiler ve kendisine, akidesine yabancı kanunlar koydular; bunlar ise, hükmünde Allah’a ortak koşan, ümmete felaketleri tattıran, onu asırladır tatbik ettiği, adaleti, emniyeti huzuru yaydığı ve kendisine ve tüm insanlara güzel bir hayat yaşattığı dininin hükümlerinden uzaklaştıran küfür hükümlerinden kaynaklanan kanunlardır.

Bu suçlu zalimler, İslam ümmetine ve tüm insanlığa empoze etmek için Allah’ın dini dışında bir din seçtiler; أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعاً وَكَرْهاً وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَOnlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa göklerde olanlar da yerde olanlar da isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir.” [Ali İmran 83] Dolayısıyla yaratıcıları olan Allah’ı inkar ettiler ve daha değersiz olanı daha hayırlı olanla değiştirdiler; وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُوا إِلَـهاً وَاحِداً لَا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَHalbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.” [Tevbe 31] Böylece eksik ve aciz olan hükümleri, her şeyden haberdar olan ve her şeyi bilen Allah’ın hükümleriyle değiştirdiler.

İnsan hayatının vakıası, olması gerekenin aksine bir vakıa haline geldi! Oysa bu hayatı Allah Subhanehu ve Teala yarattı ve onu neyin ıslah edip neyin yönlendireceğini bilin de sadece O’dur. Dolayısıyla bu hayatın doğal halinde olabilmesi için yalnızca Allah'a ibadet edilmesi gerekir; zira O’nun ortağı yoktur ve emretmek de O’na mahsustur; أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُBilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur.” [Araf 54] Subhanehu’nun kulları için razı olduğu şey işte budur;الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناًBugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.” [Maide 3] Bu, Allah’ın İslam ümmeti üzerindeki en büyük lütfudur. Zira Allahu Teala kulları için dinlerini kemale erdirmiştir. Bu yüzden onların bunun dışında bir dine ve Peygamberleri Salavatullahi ve Selamuhu Aleyhi’den başka bir Peygambere ihtiyaçları yoktur. Çünkü Allahu Teala O’nu peygamberlerin sonuncusu kılmış ve O’nu insanlara ve cinlere göndermiştir. Dolayısıyla O’nun helal kıldığı helal ve haram kıldığı da haramdır ve O’nun şeriatından başka bir din de yoktur. Dolayısıyla bu yaklaşıma karşı koyanlar, dalalete düşerler, sıkıntı içinde yaşarlar ve karanlıklara ve sapıklığa dönerler; وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىKim Benim zikrimden yüz çevirirse, o takdirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” [Taha 124]

Müslümanlara kurtuluş yolunu gösteren, onları insanları hayra sevk eden en hayırlı ümmet yapan ve onları sefil bir hayat yaşamaktan ve Allah’ın gazabından ve azabından koruyan en hayırlı ümmet yapan işte bu yaklaşımdır. Dolayısıyla bu, ne kadar çok veya zorlu olursa olsun bir insanın karşılaştığı sorunların tüm tedavilerini ve çözümlerini içeren bir yaklaşımdır. Çünkü bunlar, Habîr ve Alîm olanın katından gelen çözümlerdir. Dolayısıyla bu, insanın onsuz yapamayacağı ve onsuz hayatını sürdüremeyeceği gerçek bir zaruret ve şerî bir hakikattir. Bu kainatın yaratıcısı ve yönlendiricisi tarafından çizilen işte bu yaklaşımdır. Nitekim bu, insanın Rabbinin hükümleri ve kanunları dışında yaşadığı tecrübelerle tasdik edilmiş kevnî bir hakikat olup hayattaki zarureti ise, Allah’ın şeriatını terk edip hayatlarını dinlerinden ayırdıklarında özelde Müslümanların genelde ise insanlığın başına gelenlerle ispatlanmıştır.

Bu ümmetin başına, evlatlarına işkence eden, evlerini yıkan, servetlerini talan eden, binlerce evlatlarını, kadınlarını ve çocuklarını katleden düşmanları karşısında mağlup olduğu birçok darbeler inmesine rağmen bu ümmet ölmedi ve asla ölmeyecektir.

İslam ümmeti, geniş ve yayılan bir ümmettir; dolayısıyla o, başına ne gelirse gelsin ve ne kadar acı çekerse çeksin bu dinin bayrağını taşıyan ve kıyamet gününe kadar da taşıyacak olan bir ümmettir. O halde varlığını Kur’an ile şekillendiren, temelini Aleyhissalatu ve’s Selam’ın attığı, ümmetin evlatlarına şehadeti aşıladığı ve onlara emaneti teslim ettiği bir ümmet nasıl ölebilir ki? Dolayısıyla ümmetin yaşadığı acı olayların ve düşmanların kazandıkları tur veya turların onu sarsmayacağına dair inancımız kesindir; zira zafer kaçınılmaz olarak gelecek ve şüphesiz iktidar hasıl olacaktır. Kesin olarak inanıyoruz ki Allah’ın muhlis kullarına vaat ettiği gibi bu dini muzaffer kılacak ve onu yüceltecektir. وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْAllah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağını vaat etmiştir.” [Nur 55]

Bu ümmetin düşmanlarının onun hakkında kafası karışık! Zira o, başına küçük bir şey isabet etse kendisinde hiçbir eser kalmayan diğer ümmetlerin dışında bir ümmettir. Ancak İslam ümmeti, kendisini şerefli kılan diniyle güçlü azim bir ümmettir. Nitekim (tarih boyunca Haçlılar ve bu dine kindar olanlardan) birçok batıl ehli, ümmeti yok etmeye çalışmışlar ama başaramamışlardır. Hak ile batılın savaşı, Allah yeryüzü ve üzerindekilere varis oluncaya kadar ebedi olarak devam edecektir.

Tağutlar İslam ümmetine tahakküm edip onu zayıflatarak varlığını ve devletini yıkmış olsalar da bunun nedeni, ümmetin evlatları arasındaki bazı zayıf nefislerin ajanlığı, önemsiz beyinlerin Batı kültürü ve onun yozlaşmış fikirleriyle sırtlanlaşması ve kendi nefislerini ve namuslarını satan, ümmetlerini ihmal eden, dinini ve şerefini küçük düşüren bir dizi korkakların hezimete uğramasıdır.

Batı, İslam ümmetinin gücünün vahdetinde ve hayatını Allah’ın hükümlerine göre yöneten tek bir devletin gölgesinde yaşamasında olduğunu anlamıştır. Bu nedenle bu birliği zayıflatmak ve onu kontrol altına almak için yok etmeye çalıştığı gibi asırlardan beri bu plan üzerinde çalışmaya başlamıştı. Böylece dinin camilerin köşelerine hapsedilmesi ve hayattan ayrılması esasına dayanan kültürünü yaymıştır. En büyük musibet ise, ümmetin devletinin yıkılması ve başlarına da, Batı’nın planlarını uygulayan ve Müslümanları dinlerinden saptırmak ve onun geçerliliği ve birçok çetrefilli sorunlarını çözme gücü hakkında onları şüpheye düşürmek için Batı’nın kültürünü yayan ajanların dikildiği devletçiklere bölünmesi olmuştur.

Ümmetin bugünkü durumu, Sykes-Picot bölünmelerinin gölgesinde yaşadıkları ve bunun sonucunda düşmanların, zayıflatmaya ve baltalamaya yönelik girişimleri karşısında uzun süre direnen güçlü gövdeyi zayıflatma ve aşağılama imkanı bulması, evet ümmetin bu hali ; onları birleştirecek, onları Allah’ın şeriatıyla yönetecek ve onu alemlere rahmet olarak yayacak bir devlet altındaki bir hayata geri dönmedikçe Müslümanların içinde bulundukları bölünme ve parçalanma yüzünden tekrar izzet ve şereflerine kavuşamayacaklarını ve ümmetlerinin, milletleri hayır yoluna ileten ve insanların hayatını İslam’ın nuruyla aydınlatan bir lider olarak doğal konumlarına geri dönmeyeceklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Ümmetin bugünkü durumu -ki onu kalkındırmak için birçok girişimler olsa da-, durumu daha da kötüleştirip daha karmaşık hale getiren bu yamalı çözümlerin başarısızlığını ortaya koymaktadır. Çünkü bunlar, ümmeti saptıran, onu durumunun hakikatini anlamaktan ve içinde bulunduğu zayıflık ve aşağılanmanın gerçek nedenlerini bilmekten uzaklaştırdığı gibi yine onu kurtuluşa giden doğru yolu bulmaktan da uzaklaştıran çözümlerdir.

Ancak ona yönelik içeriden ve dışarıdan tezgahlanan onca şeye rağmen bu ümmet asla ölmeyecek, Allah Dinini hakim kılacak ve Nurunu tamamlayacaktır. وَيَأْبَى اللَّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَKâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” [Tevbe 32]

Allah’ın izniyle bu davet korunmuş ve ölmemiştir:

-          Ümmetin Rasulü Aleyhissalatu ve’s Selam kuşatıldığı zaman, Sevr mağarasında arkadaşını şu sözleriyle teskin ediyordu: يَا أَبَا بَكْرٍ، مَا ظَنُّكَ بِاثْنَيْنِ اللَّهُ ثَالِثُهُمَاEy Ebâ Bekir, üçüncüsü Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun!” Dolayısıyla ümmetine, Allah’a olan güveni, O’nun desteğini ve zaferini öğretiyor ve ona hak üzere sebat etmesi için dersler veriyor.

-          Müslümanların azınlıkta ve küfür ehlinin çoğunlukta olduğu Bedir günü, Rasul Aleyhissalatu ve’s Selam savaş sırasında Ebu Bekir’e şöyle diyor: أَبْشِرْ يَا أَبَا بَكْرٍ، أَتَاكَ نَصْرُ اللَّهِ، هَذَا جِبْرِيلُ آخِذٌ بِعِنَانِ فَرَسِهِ يَقُودُهُ عَلَى ثَنَايَاهُ الْغُبَارُMüjde ey Ebu Bekir! Sana Allah’ın yardımı geldi. İşte şu Cebrail’dir. Kum tepeleri üzerinde atının dizginini tutmuş, silahlanmış, emir bekliyor!” إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلائِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرَّعْبَ فَاضْرِبُواْ فَوْقَ الأَعْنَاقِ وَاضْرِبُواْ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍHani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu.” [Enfal 12]

-          Asabiyet savaşı olan gruplar savaşı değil, İslam tarihinin en şiddetli ve en belirleyici savaşlarından biridir. Zira bu azim risaletin akıbeti, tehlikeli uçurumun kenarında yürüyen bir adamın akıbetine benziyor. إِذْ جَاؤُوكُم مِّن فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَإِذْ زَاغَتْ الأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللَّهِ الظُّنُونَا * هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَدِيداًOnlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman ; işte o zaman müminler büyük bir imtihan geçirdiler ve adamakıllı sarsıldılar.” [Ahzab 10-11] Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Aleyhissalatu ve’s Selam şunu zikretti: لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ، صَدَقَ وَعْدَهُ، وَنَصَرَ عَبْدَهُ، وَأَعَزَّ جُنْدَهُ، وَهَزَمَ الْأَحْزَابَ وَحْدَهُ، فَلَا شَيْءَ بَعْدَهُBir ve tek olan Allah'tan başka ilah yoktur. Vaadini gerçekleştirdi, Kuluna zafer verdi, askerlerini aziz kıldı, tek başına Ahzabı mağlup etti. Ondan sonra hiçbir şey yoktur.” Böylece nefisler sükûnete geri döndü, krizler ve zorluklar karşısında sertliği ortaya çıktı.

-          Moğollar Bağdat'a saldırdığında, kırk gün boyunca Müslümanları katlettiğinde ve Allah, Ayn Calut’ta meşhur komutan el-Muzaffer Kutuz’un onları mağlup edene kadar sokaklarında kanlar döktüğünde, İslam ordusu “Va İslamah” çığlığını atan Müslümanların bu nidasına cevap verdi, Moğolları yok etti ve İslam galip geldi.

Ümmetin başına birçok musibetler gelmiş olup acılar ve ızdıraplar çekmiş ve hala da çekmeye devam etmektedir. Ancak ümmeti öldürememiş, yok edememiş ve asla da yok edemeyecektir. Zira İslam daveti, Allah’ın kıyamet gününe kadar koruyacağı bir davet olup O’nun kulları için göndermiş olduğu bir nurdur ve Allah bu daveti taşıması için bu ümmeti seçmiştir. O halde nasıl ölebilir ki?

İslam ümmeti asla ölmeyecektir; zira başına ne kadar zayıflık ve aşağılanma gelirse gelsin Allah bu risaleti ona emanet etmiştir. Bu yüzden Allah’ın izniyle ümmet, gasp edilmiş otoritesini ve şerefini geri alıp Allah’ın kendisine bir şeref ve teklif olarak verdiği konum ve rolünü tekrar üstlenirse yeniden en hayırlı ümmet olacaktır.

İslam ümmeti, Allah’ın bu dünyada hayır üzerine kalmasını istediği bir ümmettir; zira Allah, bu ümmetin insanları hayra yönlendirmesini ve Allah'ın kullarına gönderdiği rahmetini onların arasında yaymasını istemiştir. Ancak ümmet, Allah’ın salih kullarına vaat ettiği ve Rasulü Aleyhissalatu ve’s Selam’ın müjdelediği Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nde İslam’ın gölgesinde yeniden hayatına başlamadıkça asla öncü ve liderlik rolünü yeniden elde edemeyecektir.

İşte halkına asla yalan söylemeyen bir lider, onlara yalan söylemez, ümmetinin evlatlarına elini uzatır, onlardan arkasında saf tutmalarını ve kendisine yardım etmelerini ister; bunu da onları Batı’ya ve onun medeniyetine bağımlılıktan kurtulmaya ve tüm insanları yeniden içinde bulundukları karanlıklardan Allah'ın hidayet ve rahmetinin nuruna kavuşturacak olan İslam’ın hükümlerinin gölgesinde yaşamaya yönlendiren bir lider olduğu için yapar. Haydi o zaman ey İslam ümmetinin evlatları, alimleri ve güç ve kuvvet ehli; Hizb-ut Tahrir’in çağrısına icabet edin, dininize yardım edin ve Ensar’ın pozisyonunu alın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Zinet es-Sâmit

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.