Logo
Bu sayfayı yazdır

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam Ümmetinin Başarısına Giden Yolda Farkındalığın Önemi

(Tercüme)

İslam Ümmetinin içinde bulunduğu hal tarife muhtaç değil. İslam beldelerinde olup biteni biliyoruz, görüyoruz, duyuyoruz. Katliamlar, yerinden edilmeler, namuslarımızın, mukaddesatlarımızın ayaklar altında çiğnenmesi, kanlarımızın dökülmesi, beldelerimizdeki işgaller, servetlerimizin talan edilmesi, Müslümanlara karşı yürütülen fikî işgaller vs. Ümmet aydınlık yolun, yani Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’in gösterdiği yolun dışına çıkalı yozlaşma yaygınlaştı, yıkım ve tahribat kol gezer oldu. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’in dediği gibi: «تَرَكْتُكُمْ عَلَى الْمَحَجَّةِ الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا كَنَهَارِهَا، لَا يَزِيغُ عَنْهَا إِلَّا هَالِكٌ» “Size öyle aydınlık bir yol bırakıyorum ki onun gecesi de gündüzü gibidir. Benden sonra ancak helak olanlar, o yoldan (başka yönlere) sapar.” Müslümanların başına gelmiş ve gelmeye devam eden musibetler, dökülen kanlar, art arda gelen felaketler tahribatı apaçık ve şüphesiz ortaya koymaktadır.

Artık İslam Ümmeti, başındaki felaketlerin ve zorluklarının sebebinin Allah’ın metodunun hayattan çıkartılmış olmasından, Allah’ın şeriatından çıkarak yeryüzünde fitne yayan ve Müslümanları Rabblerine karşı hakkıyla kulluk etmekten alıkoyan kâfir Batı’nın yoluna girmekten kaynaklandığının farkındadır. Ancak kâfir Batı’nın unuttuğu bir şey var ki o da bu İslam Ümmeti hâlâ canlıdır. Bu izzetli Ümmet asla adaletsizliğe ve zulme razı olmayacaktır.

Kendisine karşı kurulan tüm tuzaklara rağmen İslam Ümmeti yağmur gibidir. Enes bin Malik (ra)’ın rivayetle Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: «مَثَلُ أُمَّتِي مَثَلُ الْمَطَرِ، لَا يُدْرَى أَوَّلُهُ خَيْرٌ أَمْ آخِرُهُ» “Benim ümmetimin misali, yağmurun misali gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır, bilinmez!” Elhamdulillah! İşte Allah’ın rahmeti ile İslam Ümmeti kendine zulmedenlerin yüzüne “Ey zalim!” diye haykırıyor. Zorbaların zulmüne ve cürümlerine meydan okuyor ve tekrar Rabbinin kendisi için takdir ettiği hayırları geri kazanmak için mücadele ediyor. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” [Âl-i İmran 110]

İşte Ümmetimiz bir kez daha başarının yoluna girdi. Allah’ın emrettiği üzere Allah’ın Şeriatını tatbik edip onun dışındaki her şeyi elinin tersiyle geri tepiyor. Ancak bu adım herhangi bir bilinçle değil gerçek farkındalık ile atılmalıdır. Bu farkındalık ise siyasi uyanıklık olmalıdır ki tekrar yoldan sapma meydana gelmesin. Bu konudaki bazı önemli noktaları özetleyeceğiz ki Ümmet bu başarı yolunda gerektiği gibi ilerleyebilsin:

- İslam Ümmeti’nin, İslam’ın sadece bir ruhani din olmadığını, aksine hayatın her alanında gerçekleştirilmesi gereken temel ilke olduğunun ve devlet olmanın bu ilkenin önemli bir kısmı olduğunun, din ile devletin birbirinden ayrılamayacağının farkına vardığı doğrudur. Ancak Ümmetin İslam’dan başka bir şeyi tatbik etmeye hazır olması ve İslam devleti, yani Hilafet, altında yaşamaya hazır olmasından ibaret değil. Asıl can alıcı mesele, Ümmetin tüm cehdini harcayarak, en kıymetli değerlerini ve varlıklarını feda ederek ve tüm zorluklara rağmen, karşısına hangi engel çıkarsa çıksın sabrederek kurmaya çalıştığı Hilafet devletinin eliyle İslam’ın tatbik edilebilir olmasıdır. Allah Subhânehû ve Teâlâ buyuruyor ki: ﴿إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُواْ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ“Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [Nur 51]

Gerçek başarı; Allah’ın dinine ve onun tüm hükümlerine tabi olmaktadır ve bu hükümlerin emirlerine göre amel etmektir ve bunların hepsini kapsamlı bir şekilde tatbik ederek Ümmetini izzetini ve liderliğini yeniden inşa edecek olan bir yapıyı oluşturmak için çalışmaktır.

- Müslümanlar ayrıca başlarındaki yöneticilerin Batı’ya hizmetkârlığının da farkına vardılar. Ve beldelerinin Batı’nın işgali altında olduğunu görüyorlar. Onların nazarında bu durum asla kabul edilebilir değildir. Ancak birtakım aldatmacalar onların nazarlarını bulanıklaştırmaktadır çünkü hâlâ sömürgecilerinden ve cellatlarından sorunlarını çözmesi için medet ummaya devam etmekteler. Ümmet, kâfir Batı’ya ve onun araçlarına güvenmenin ne denli tehlikeli olduğunun da farkına varmalıdır. Zira çok defasında Ümmetin fedakarlıkları ve emekleri düşmanların projeleri uğrunda heba olmuştur. Halbuki tüm gayretlerini kendi projesine ve kendi değişim arzusuna hizmet etmelidir.

- İslam Ümmeti gerçek değişimin ancak kendi beldelerimizde kâfir sömürgecilerin politikalarına, kültürüne, plan ve projelerine karşı mücadele ederek gerçekleşeceğinin farkına varmalıdır. Batı süreki olarak, her ne zaman Müslümanlar gerçek bir değişim için harekete geçse, yeni programları ve projeleri çirkin birkaç yüzü geri çekip yerine daha az çirkin yüzler getirerek yürürlüğe sokarak hedeflerinden saptırmıştır. Bunun en güzel delili Arap Baharı ayaklanmalarıdır. Eğer Ümmetin hareketi en baştan itibaren Batı’ın beldelerimizdeki etkisini kökünden kazıyıp atmak için olmazsa, o hareket ne kadar çok olumlu yöne sahip olursa olsun insanların asıl hedeflediği sonuçların aksine götürebilmektedir.

Özetle, Ümmetin elde ettiği farkındalık içindeki hayrı görmesine vesile olmuştur, Elhamdulillah. Zira bu hayır, sahip olduğu farkındalığı daha da artırmakta ve düzenli olarak İslam’ın fikirleri ve hükümleriyle sulamaktadır. İşte Hizb-ut Tahrir’in samimi davetçilerinin üzerine düşen görev de budur: Ümmete Hizb’in fikrini ve metodunu benimseterek İslam’ın Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet devletinde tatbik edilmesi gereken bir mesele olduğunu göstermektir. Zira gerçek değişimin yolu budur. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ“De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”[Yusuf 108]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları İçin Yazan

Rana Mustafa

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.