Logo
Bu sayfayı yazdır
İslam Ümmeti, Çaresizliği ve Alimlerinin Yüzüstü Bırakması ile Amerika'nın ve Yahudilerin Kendisine Karşı Açık Savaşı Arasında

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam Ümmeti, Çaresizliği ve Alimlerinin Yüzüstü Bırakması ile Amerika'nın ve Yahudilerin Kendisine Karşı Açık Savaşı Arasında

Lübnan ile Yahudi varlığı arasındaki savaşın 27 Kasım 2024'te durdurulması anlaşmasından ve 8 Aralık'ta Esad rejiminin düşmesinden sonra, Yahudi varlığının Müslüman ülkelere yönelik saldırıları büyük ve çarpıcı bir şekilde arttı ve bölgedeki hiçbir ülkeden herhangi bir yanıt gelmeden istediği gibi öldürdü ve yok etti.Tüm Müslümanları ve ülkelerini, kendisini tehdit eden herkese karşı sert bir şekilde saldırmaya yönelik tehdidinin artırdı ve elinin istediği her yere ulaştığını ve zorla Ortadoğu'nun çehresini değiştirdiğini söyleyerek kibirlendi.Müslümanlar tüm bunlara maruz kaldıkları halde herhangi bir yüzleşme veya tepki göstermediler!

Lübnan ile Yahudi varlığı arasındaki savaşın durdurulması anlaşması Amerikan iradesiyle yapılmış olup Esad'ın devrilmesine yol açan saldırının, savaşın durdurulduğu gün, yani 27 Kasım 2024'te başlaması da dikkat çekiciydi.Çatışmanın tarafları ile Suriye'de nüfuz sahibi olanlarla önceden planlar yapılmamış olsaydı bu hızlı çöküş gerçekleşemezdi; bu da tüm bu olayların arkasında Amerika'nın olduğunu göstermektedir.

Yahudi varlığının saldırıları yeni değildir, ancak yeni olan, saldırıların kapsam ve yoğunluğunun günlük hale gelecek kadar genişlemesidir. Zira tıpkı Yemen'de olduğu gibi Lübnan ve Suriye'de de gözetimsiz ve hesapsız bir şekilde öldürüp yok ediyor.Bu varlık Suriye'de sınırlarını, herhangi bir kontrol ve caydırıcı olmaksızın genişletmekte, İran'ı tehdit etmekte, Suriye'de Türkiye'ye kendi politikalarını dayatmakta, Ortadoğu'yu değiştireceğini ve Hilafetin varlığını kabul etmeyeceğini ilan etmektedir ki bu da Türkiye'ye yönelik tehditkâr bir mesajdır.Bir buçuk yılı aşkın bir süredir Gazze'ye ve halkına karşı gece gündüz sürdürülen vahşi katliamlardan, insanların açlıktan öldürülmesinden ve tüm uluslararası yasaları ihlal ederek sivillerin bombalanmasından bahsetmiyorum bile.Tüm bunlar tüm Müslümanların ve dünya ülkelerinin gözü ve kulağı önünde ve ABD'nin açık yardımı ve desteğiyle gerçekleşiyor.

Bu gerçekliğin herhangi biri için bir sır olmadığı gibi bunu isteyenin, destekleyenin ve engelleyenin de Amerika olduğu bir sır değildir. Zira Amerika, kendi politika ve çıkarlarına hizmet ettiği sürece bu desteği durdurmayacak ya da bu saldırıları hiçbir şekilde engellemeyecektir.Ancak yeni olan, bu saldırı ve katliamların artması, Yahudilerin bölgeye açıkça müdahale etmesi ve Amerika'nın Yahudi varlığına mutlak koruma sözü vermesidir. Bu da Amerika'nın, onun her zamanki rolünden daha büyük bir rol oynamasını istediği anlamına gelmektedir.ABD ve araçlarının, terörizmle mücadele adı altında tek rolleri halkları ezmek, onların haklarını gasp etmek ve onları her türlü güçten yoksun bırakmak olan rejimlerin silahları hariç, bölgedeki tüm silahları etkisiz hale getirmekte ısrar ettikleri gözlemlenmektedir.Bundan sonra bu rejimlere fikir, ahlak, davranış ve ilişkiler konusunda her şey dayatılabilir.Buna mukabil Yahudi varlığının gücü artırılmakta, tampon ve güvenlik bölgeleri adı altında kendisine yetkiler ve güvenlik rolleri verilmekte, böylece Yahudi varlığı, güvenlik ve rejimlerin rollerini yerine getirmediği bahanesiyle ister sınırlarda ister demografik yapıda olsun öldürmek, yok etmek ve istediği değişiklikleri veya koşulları dayatmak için ordusu ve uçaklarıyla müdahale etmektedir.Bakın işte Gazze'yi yıkmakta ve sakinlerini de ABD desteği ve yardımıyla yerlerinden etmekte ya da yok etmekte ısrar etmektedir.Ortadoğu'nun çehresini değiştirdiğini ve güvenliğini savunma bahanesiyle elinin istediği her yere uzandığını defalarca beyan etmesinin anlamı işte budur; bu da ister Biden ister Trump döneminde olsun ABD'nin açık askeri ve siyasi desteğini teyit etmektedir.

Bu, çatışma kurallarının değiştirilmesinden öte bir şeydir; zira bu, bölgedeki güç dengesinde büyük bir değişiklik içeren yeni bir siyasi, askeri ve jeopolitik gerçekliğin dayatılmasıdır.Bunun, Amerika'nın İran'a yönelik yaptıklarını ve kollarını kesmek, etkisini sınırlamak ve askeri güç unsurlarını tasfiye etmek gibi İran için yapmak istedikleriyle bütünleşen bir planın parçası olmaktan hiç de uzak değildir.Bu ise demokratik dönüşümü sağlamayı amaçlayan ve ümmet içinde yayılan İslami siyasi düşünceyi ortadan kaldırmayı hedefleyen Batı'nın bölgeye yönelik fikri, siyasi ve kültürel istila stratejilerinin art arda başarısızlığa uğramasının yanı sıra George W. Bush'tan Obama'ya, Trump'tan Biden'a kadar tüm bu ciddi ve çelişkili stratejilerin başarısızlığa uğramasının ardından gelen bölgeye yönelik plan ya da stratejinin bir parçasıdır.Şimdi ise Trump, her türlü diplomasi, ahlak ya da hukuktan yoksun bir güç ve kanlı dayatma stratejisiyle gelmiştir.Amerika'nın, tüm Batı'nın, Yahudi varlığının ve Arap varlıklarının yöneticilerinin lisanı halleri şöyle demektedir; dünyadaki, özellikle de dünyanın kalbi olan bu bölgedeki, yani Ortadoğu, Kuzey Afrika ve bu ikisinin civarındaki Müslümanlar, ister yumuşak, ister askeri isterse her ikisi arasında olsun, ister Filistin'de, ister Irak'ta, ister Afganistan'da olsun, Batı'nın tüm değişim girişimlerine direndiler ve ehlileştirilmek ve boyun eğdirilmek yerine, demokrasi ve kamu özgürlükleri fikirleriyle, ılımlı İslam dedikleri sapkınlıkla ve modernite dedikleri küfürle savaşmaya başladılar.Bunun da ötesinde bu bölgelerde İslam'la yönetilmeyi talep eden İslami siyasi eğilimler ortaya çıkmış ve siyasi birliği, ümmetin ve İslam ülkelerinin birliğini ve Hilafetin yeniden tesis edilmesini arzulayacak kadar da büyümüştür.Dolayısıyla Amerika, bu sert ve şiddetli yaklaşımdan başka bir şey bulamamıştır. Bu nedenle Müslümanların denizlerinde askeri uçaklar ve taşıyıcıları ve Müslüman ülkelerdeki askeri üslere çok sayıda Amerikan uçakları, füzeleri ve silahlarının yığıldığını gördük. Bu stratejinin altında, Amerika'nın Yahudi varlığına hiçbir yasayı dikkate almadan verdiği yetkiler ve nüfuz yatmaktadır.

Buna bir de Gazze'de yaşanan katliam ve yıkım ve ABD'nin Güvenlik Konseyi'nde Yahudi varlığının kınanmasını engellemesi ve katliamlarını meşru müdafaa olarak göstermesi de dâhil edilmiştir ki böylece suç her türlü sınırı ve hayal gücünü aşmıştır. Burada Müslüman ister istemez düşünmekten ve soru sormaktan kendini alamıyor ve daha birçok sorular da onu daha birçok düşünceye yöneltiyor ki bunlardan biri de şudur: Dünyanın tüm ülkeleri Gazze'yi yüzüstü bıraktı ve birçoğu Gazze'yi ortadan kaldırma girişimlerine katkıda bulunduğu gibi dünya düzeni ve uluslararası hukuk da Gazze'yi yüzüstü bıraktı ancak:Müslümanlar Gazze'yi yüzüstü bıraktı mı?Cevap: Hayır, onu yüzüstü bırakmadılar; çünkü onlar da onun gibi yüzüstü bırakılmışlardır; dolayısıyla Müslümanlar, Gazze'ye destek vermek için yanıp tutuşuyorlar ama çaresizler, hiçbir şey yapamıyorlar ve bir çıkış yolu da bulamıyorlar.O halde Gazze'yi ve İslam ümmetini yüzüstü bırakan kim?Cihat ve kurtuluş için yola çıkmak üzere ümmetin ordularını harekete geçirmeye ve seferber etmeye muktedir olan herkes; bunların başında da fıkhî, fikrî ve uzman olarak ümmetin âlimleri geliyor; zira alimlerin, ümmete ve kendisine yönelik olanlara önem vermeleri ve bedeli pahalıya mal olsa bile vacibi ve çözümü açıklamak için her toplantıya, safa ve minbere koşmaları gerekiyor.Çünkü Gazze ve İslam ümmeti bugün, bir yandan çaresizlikleri ve âlimlerinin yüzüstü bırakmaları, diğer yandan da Amerika ve Yahudilerin yıkıcı savaşı arasında kalmışlardır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: مَّا كَانَ اللهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّى يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِAllah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir.” [Al-i İmran 179]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Mahmud Abdulhâdi

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.