Logo
Bu sayfayı yazdır
Kapitalist Batı Düşüncesinde Yahudi Varlığı!

بسم الله الرحمن الرحيم

Kapitalist Batı Düşüncesinde Yahudi Varlığı!

Kapitalist Batı düşüncesinde bir Yahudi varlığı neden var olması gerekir? Neden Filistin onların ulusal vatanı olarak seçildi? Neden bu varlığın kurulması 1948 yılına kadar ertelendi?

Sadece çıkarların ve menfaatlerin hakim olduğu Batı düşüncesi için bu hayati projenin varlığının üç nedeni vardır ki bunlar şunlardır:

Birinci sebep: Yahudilere yönelik mutlak nefret ve onlara yönelik nefretin büyümesi; çünkü onlar, içinde yaşadıkları toplumlara yönelik kurnazlıkları, kötülükleri, hileleri, alçaklıkları ve nefretleri ile karakterize olmuşlardır; bu da kendilerinin Allah’ın seçilmiş halkı olduğu, yeryüzündeki diğer insanların (Goyimlerin) ise Allah’ın en güzel şekilde yarattığı hayvanlar olduğu ve kendilerine hizmet etmeleri için insan yaratılışına benzedikleri anlatısı nedeniyledir.

İkinci sebep: Hile, aldatma ve komplolar Yahudilerin alışık olduğu şeylerdir; bu nedenle Osmanlı Devleti ve Almanya'da yaptıkları gibi, kendilerini barındıran ülkelere ve halklara komplo kurmaktan çekinmezler. Çünkü onlar, daimen ve ebeden yaşadıkları ülkelerde kargaşa çıkardıkları gibi ayrıca onlar, hakkında usta oldukları ve bunun için büyük ve küçük finans merkezleri kurdukları faiz işlemleri de dahil olmak üzere yolsuzlukla karakterize olmuşlardır.

Bu nedenle Batı'nın çıkarları bu kötü hastalıkla örtüştüğü için şu kararı aldılar:

Birincisi: Onlar için Batı'dan izole edilmiş bir kanton inşa ederek onlardan kurtulmak ve toplumlarını bu kanserden kurtarmak için de onlardan yerinden edebildikleri kadarını o kantona tehcir etmek.

İkincisi: Filistin'in seçilmesi ise, İslam beldelerinin kalbi, onların gönüllerinin sevdalısı ve Peygamberlerinin İsra'sı olması, içinde iki kıblenin ilki ve Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'den sonra ziyaret edilen mescitlerin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa’nın bulunması, buranın dünyadaki yaklaşık 2 milyar Müslüman için kutsal bir toprak olması ve onun hakkında Kur'an nâssları ve Kerim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetinin olmasından dolayı onların merkezi meselelerinden biri haline gelmesidir; bunun da ötesinde ve daha da önemlisi, Raşidi Hilafetin vaat edildiği ve onun geri döneceği merkezi olmasıdır ki burası, Allah’ın çevresini mübarek kıldığı topraklardır ve bu da Allahu Teala’nın şu kavlinden dolayıdır: سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُBir gece, Muhammed kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.” [İsra 1]

Batı, bu suçlu, yozlaşmış ve ifsat edici gruptan kurtulmanın ve onları izole edip bir araya toplayabileceği bir kanton türetmenin bir yolunu bulmakta başarılı olmak için Filistin’in vaat edilmiş topraklar olduğu şeklinde sahte bir tarih ve anlatı yarattılar ve bu izole edilmiş ve küresel olarak nefret edilen grubu, çalışmadan ve çaba harcamadan süt ve bal bulabilecekleri vaat edilen ve hayal edilen vaat edilmiş toprakları bulacakları şeklinde cezbedici sıfatlarla donattılar.

Üçüncü sebep: Batı'nın bu yerleşim projesinden elde etmek istediği çıkar, bu paramparça olmuş grubu Müslümanların boğazına tıkayarak böylece Hilafet Devleti'nin kurulmasının önünde bir engel oluşturmaktır; işte bu nedenle Batı, bu sonucu elde etmek için projesini hazırlayıp planlar yaptı.

Hedeflerini başarıp gerçekleştirmek için Osmanlı Hilafet Devleti’ni yıktı, dolayısıyla İslam beldeleri, doğuda Körfez'den batıda Atlas Okyanusu'na kadar 25'ten fazla devletçiğe ve halka bölündü ve çatışmanın temellerini bu projenin kıvrımları altında topladı. Bunun arasında çatışmanın odak noktalarını oluşturacak şekilde planlanmış bölünme ve küçük etnik gruplar ve yeni kantonların nüfusuyla orantısız bir coğrafya projesi yer almaktadır; kaynakların bol miktarda olduğu nüfusu az olan bir bölge ve kaynakların kıt olduğu kalabalık bir coğrafya… işte bu çelişki de, bu halkları ve bu kantonları, mevcut farklılıklar ve ayrımlar nedeniyle çatışmaya, sonra ya koruma talep etmek ya da ihtiyaçlarını ve işletme maliyetlerini karşılamak için Batı'ya bağımlı hale gelmeye, ardından da bölgedeki yeni doğan merkezi kantonu, yani Sykes-Picot taksim kararından sonra Balfour Deklarasyonu'nun yayınlandığı Yahudi varlığını korumaya sevk edecektir.

İşte bu kantonlar türetildi ve ardından da Yahudi varlığı tek bir hedefi gerçekleştirmek için türetildi ki bu hedef ise, hem ümmetin birliğini engellemek, hem de İslam'a dayalı bir devlet kurulmasını engellemek olup bu büyük gayeyi gerçekleştirmek için de bu kantonları sürekli olarak çatışma halinde tutmaktır. Böylece Batı kendisinden, aralarındaki Yahudilerin varlığından kaynaklanan varoluşsal bir tehdidi gidermiş oldu; böylece de vaat edilen ve şerî olarak emredilen Hilafetlerinin geri dönüşünü arzulayan Müslümanlar ile başta Amerika olmak üzere Batı'ya, Yahudi varlığını korumak ve ona yaşam, beka ve güç yollarını sağlamak için resmi taahhütte bulunan yapay rejimler ve Yahudi varlığı arasında kalıcı, sürekli ve asla durmayan bir çatışma ortaya çıktı.

Burada bu denklemde, Batı'nın iradesinin ortak bir çıkar için Yahudiler ve Arap varlıklarıyla örtüştüğünü görüyoruz ki bu ortak çıkar, İslam'ın yeniden yönetime gelmesini engellemek ve bunun için güvenlik alanında iş birliğine dayalı ortak bir politika çizmektir. Tüm bu topluluklar bir safta, ümmet ise onların projeleriyle örtüşmeyen başka bir saftadır; zira ümmet, onların projelerine düşük yaptırmak ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu büyük projesini ikame etmek amacıyla onları ortadan kaldırmak için çalışmaktadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Salim Ebu Sebeytan

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.