- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Hilafet, Yokluğuyla Söndürülemeyecek ve Zorbalıkla Engellenemeyecek Olan Allah’ın Vaadidir!
Krizlerin arttığı ve ümmetin insan yapımı sistemler ve anayasalar arasında parçalandığı bir dönemde, şu temel soru ortaya çıkıyor: Bu gerçeklikten gerçek bir çıkış yolu var mıdır? Cevap, samimiyetle düşünen herkes için açıktır: Tek çözüm Hilafettir.
Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet, sadece bir slogandan veya hayali bir fikirden ibaret değildir; bilakis hakimiyetin sadece Allah'a dayalı olduğu ve yasamanın kaynağının da insanın hevası ve uluslararası çıkarlar değil vahyin olduğu kapsamlı şerî bir siyasi projedir.Ümmetin siyasi ve şerî birliğini yeniden tesis edecek, ümmeti hegemonyaya boyun eğen parçalanmış devletler topluluğundan karar sahibi bir varlığa dönüştürecek ve tüm alanlardan Allah'ın şeriatının hakim olduğu tek bir şerî vesika altında ekonomik, siyasi ve askeri gücünü harekete geçirecek olan Hilafettir. Bu çerçevede uluslararası bağımlılıktan sosyal ve ekonomik sapmalara kadar uzanan çağdaş sorunlar, şerî ve birleştirici bir otoritenin yokluğunun doğal sonuçları olarak okunmalıdır. Dolayısıyla Hilafet, hayatın tüm yönlerini kapsayan gerçekçi Rabbani bir yönetim sistemidir. Peki nasıl?
Birincisi: Şeriatın bir bütün olarak tatbik edilmesi.
Hilafet, devletin, siyaset, ekonomi, yargı, aile, eğitim ve medya gibi tüm alanlarda Allah'ın şeriatıyla hükmetmesini zorunlu kılmaktadır. Din ve hayat arasında hiçbir çelişkiye yer yoktur; aksine devlet insanın arzularına değil Rabbani bir adalete dayalı olup böylece ilahi ve mütekamil bir sistem yoluyla adalet ve istikrar gerçekleşmiş olacaktır.
İkincisi: İslam ümmetinin birleşmesi
Hilafet, Müslümanları parçalayan yapay sınırları ortadan kaldırıp onları tek bir sancak altında tek bir beden olarak yeniden birleştirecektir; işte o zaman zayıflık ve parçalanma durumu sona erecek ve böylece ümmet, gücü kırılamayacak ve kendisine dikte edilemeyecek siyasi, askeri ve ekonomik açıdan heybetli bir güce dönüşecektir.
Üçüncüsü: Batı hegemonyasından bağımsız olmak
Hilafet, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kurumlara boyun eğmeyi reddedecek ve uluslararası ilişkileri İslami egemenlik ve onur temelinde yeniden formüle edecektir. Dolayısıyla herhangi bir bağımlılık veya dikteler olmayacak, aksine ideolojiye dayalı eşit bir muamele olacaktır: لْإِسْلَامُ يَعْلُوَ، وَلَا يُعْلَى عَلَيْهِ “İslam üstün olandır, ondan üstün olmaz.”
Dördüncüsü: Gerçek ekonomik bir adalet
Hilafetin gölgesinde faiz yasaklanacak, ihtikar (tekelcilik) engellenecek ve servet adil bir şekilde dağıtılacaktır; böylece insanların, barınma, eğitim, sağlık, gıda ve güvenlik gibi temel hakları garanti altına alınmış olacaktır. Dolayısıyla Hilafet, insan onurunu koruyan ve dengeyi sağlayan bir sistem olup bugün gördüğümüz üzre keskin sınıf ayrımları yoktur ve zayıflara merhamet göstermeyen kapitalist sistem gibi değildir.
Beşincisi: Mazlumlara yardım etmek ve risaleti dünyaya taşımak
Hilafet kendi içine kapanmaz, aksine her yerde Müslümanlara yardım etmek için harekete geçer ve İslam risaletini davet, adalet ve rahmet olarak dünyaya taşır. Bu yüzden Hilafet, hegemonya peşinde olmayan, aksine insanı insana kulluktan çıkarıp insanların Rabbine kul olmaya kavuşturan eşsiz bir hadari modeldir.
Altıncısı: İslami değerlerin kökleşmesi
Eğitim ve medya yoluyla Hilafet, kimliğini bilen, diniyle gurur duyan, Batı'nın akımları içinde erimeyen ve maddi medeniyetin sahteliğine kapılmayan mümin ve bilinçli nesiller yetiştirir. Böylece aile ve toplum ahlaki çöküşten korunduğu gibi İslami kimlik de güçlü ve sağlam bir şekilde kalmaya devam eder.
Hilafet bir ruhbanlık değildir, aksine Rabbani bir yönetim sistemi olduğu gibi vahye dayalı pratik bir siyasi sistem olup adaletin, onurun ve vahdetin gerçekleşmesini hedefler ve yöneticiyi de Allah'a ve ümmete karşı sorumlu kılar. Bu yüzden Hilafetin gölgesinde, büyükler de küçükler de muhasebe edilir ve hiç kimsenin dokunulmazlığı yoktur; çünkü egemenlik bireylere değil, şeriata aittir.
Öte yandan bizler bugün, siyasi çıkarlara ve baskılara göre değişen insan yapımı kanunların olduğu Batı demokrasisinin ve kapitalizmin gölgesinde yaşıyoruz. Dolayısıyla tek bir ümmet değil, aksine dine bağlı olmak yerine bölünmeyi ve (vatana) sadakati pekiştiren milliyetçi devletler vardır. Bu yüzden partiler ve parlamentolar, sermayenin ve ordunun egemen olduğu çıkarlarla yönetilmektedir. Ekonomi serbest piyasa ve tefeciliğe dayalı olup yoksullar kaderlerine terk edilmektedir. Dış politika ise Batı'ya ipotekli olup Yahudi varlığını tanımakta ve onunla güvenlik koordinasyonu kurmaktadır. İçtimai nizam ise, medeni evlilik, miras konusunda eşitlik, çok eşliliğin yasaklanması gibi sapkınlığı yasallaştırma noktasına kadar gelmiştir ki böylece aileler parçalanmış ve kavvame (erkeklerin eşleri ve çocukları üzerindeki görevi) kaybolmuştur. Bu arada Hilafet, heva ve despotluktan uzak adil bir sistem içerisinde aileyi koruyan ve her hak sahibine hakkını veren yasama yoluyla kavvamenin şerî anlamını yeniden tesis edecektir. Bu sistemin kurulmasıyla birlikte şeriatın yokluğu, kimlik kaybı ve ekonomik baskı gibi parçalanmanın nedenleri olan çöküş ortadan kalkacak ve böylece aile, ümmetin kalkınması için yeniden sağlam ve güçlü bir kale olacaktır.
Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurarak İslami hayatın yeniden başlamasıyla insanlar arasında adalet sağlanacak ve sadece Allah'ın rızası aranacaktır; oysa mevcut sistemler, yoksulluğa, savaşlara ve yozlaşmaya yol açan çıkarlar, nüfuz ve hegemonyaya göre yönetilmektedir. O halde ne bekliyoruz?
Hilafet geçmişte kalmış bir hayal değildir, aksine Rabbani bir farz ve ümmetin namazı ve orucu gibi kendisi için çalışması gereken şerî bir vaciptir. Ayrıca Hilafet, Allah'ın istihlaf (egemenlik) vaadi olup sadece onun sayesinde ümmet, uzun süren bir şaşkınlık ve kayboluşun ardından izzet ve onurunu yeniden elde edecek ve dünyaya liderlik etmek için yeniden ayağa kalkacaktır.
İnsanlık, insanları yoksulluk, savaş ve çöküşe sürükleyen yozlaşmış insan yapımı sistemler arasında kaybolup gitmiş olup sadece Allah katından gelen sistem sayesinde insanlar, insanlara kulluk etmekten kurtulacaktır.
Artık ümmetin, sorununun bireylerde veya birbirini izleyen hükümetlerde değil, bilakis Allah'ın şeriatını yönetimden dışlayan ve vahyin yerine kaprisler ve çıkarlarla hükmeden bizzat sistemin kendisinde olduğunu anlamasının zamanı gelmiştir. Hilafetin kurulması fikri bir lüks değil, aksine tüm ümmet için hayati bir mesele olup özgür insanları İslam'ın otoritesini yeryüzünde yeniden tesis etmek için harekete geçiren bir vaciptir.
Ey Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmeti, bir mucize beklemeyin, bilakis Allah'a itaat ederek ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak için çalışarak mucizeyi kendiniz ortaya çıkarın; zira Hilafet, Rabbinizin vaadi olup sadece onun sayesinde yeniden egemenlik şeriata ve izzet de Müslümanlara ait olacaktır. Bu yüzden zincirleri kırıp hain rejimleri devirmek ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak dışında ümmet için bir kurtuluşu yoktur. Zira tüm izzet Allah'ın şeriatıyla hükmetmekte olup izzeti onun dışında arayanları Allah zelil kılacaktır. Bu nedenle ümmetin, sorununun bireylerde değil bizzat sistemin kendisinde olduğunu ve kalkınmanın yolunun, Allah'tan başka kimseden korkmayan bir Halife ile başladığını anlamasının zamanı gelmiştir.
Sonuç olarak sizlere, asla sözünden dönmeyen Allah'ın hak olan vaadini müjdeliyoruz: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Menal Ümmü Ubeyde