لاَطَاعَةَلِمَخْلُوقٍفِيمَعْصِيَةِالْخَالِقِ

“Yaratıcıya İsyan Olan Bir İşte Yaratılmışa İtaat Yoktur!”

Kandahar Eyaleti İstihbarat Müdürlüğü, son 12 ay içinde Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti dava taşıyıcılarından bazılarını tutuklamıştır. Bu hafta tutuklanmalarının üzerinden bir yıl geçmiş olacak. İstihbarat görevlileri tarafından işkenceye maruz kalmalarının yanı sıra, tüm bu süre boyunca mahkeme kararı olmaksızın parmaklıklar ardında tutulmaktadırlar. Buna ek olarak, Kandahar’daki istihbarat yetkilileri, dava taşıyıcılarına ya hilafet çağrısından vazgeçmeleri ya da sefalet çekeceklerini ve belirsiz süreliğine hapis cezasına çarptırılacaklarını bildirdiler.

Bu olayla ilgili olarak Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyor:

Birincisi: Kandahar’daki istihbarat yetkililerinin bu tür eylemleri bizde şok etkisi yarattı. Bu eylem hangi mezhep veya şeriata dayanıyor? Bizim anladığımız İslam, bu tür eylemleri açıkça yasaklar. Dava taşıyıcılarının, rejimin talimatlarına ve Emir’in emrine aykırı davrandıkları gerekçesiyle tutuklandıkları iddiası temelsiz ve asılsızdır. Mevcut rejimin Emirinin, Hizb-ut Tahrir’in davetinin yasaklanmasına ilişkin yazılı bir kararnamesi yoktur. Dahası, Kandahar’daki istihbarat yetkilileri, rejimin Emirinin açıkladığı “masum insanları tutuklamaktan kaçınmak”, “yargı kararı olmadan cezalandırmaktan kaçınmak”, “soruşturma sırasında zulüm veya işkenceden kaçınmak” ve “davaları 10 günlük soruşturmadan sonra mahkemeye teslim etmek” gibi açık kararnamesi veya emirlerini uygulamayı açıkça reddetmektedirler. Eğer bu gerçekten emre itaatsizlik ve emre aykırı davranmak ise, bu tutuklular ile emirlerinin emirlerini bizzat ihlal eden istihbaratçılar arasında ne fark var? İstihbarat yetkilileri, kararnamelerine itaat etmedikleri gerekçesiyle insanları tutukluyorlar, işkence ediyorlar ve yasal prosedürler olmaksızın gözaltına alıyorlar. Oysa bu, en üst makamların kararnamelere açıkça aykırıdır.

İkincisi: Hilafet tüm farzların tacıdır ve kurulması için mücadele etmesi her Müslümana farzdır. Kur’an-ı Kerim’i, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetini, sahabenin icmasını ve hatta önceki alimlerin sözlerini araştıran ve inceleyen herkes, Hilafetin kurulmasından daha önemli bir şeyin olmadığını görecektir. Bu nedenle hiçbir yönetici veya askeri komutan, dava taşıyıcılarını bu farzı yerine getirmekten alıkoyamaz. Kaldı ki bu, Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in buyruğuna aykırıdır. Bir yönetici Müslümanları namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, zekât vermekten ve cihat etmekten alıkoyamayacağı gibi, Müslümanları iyiliği emretmekten, kötülüğü yasaklamaktan, yöneticileri muhasebe etmekten veya İslami daveti taşımaktan da alıkoyamaz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” ^{[Ali İmran 104]} Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyuruyor:

والَّذِينَفْسِيبِيَدِهِ،لَتَأْمُرُنَّبالْمَعْرُوفِ،ولَتَنْهَوُنَّعَنِالمُنْكَرِ،أَوْلَيُوشِكَنَّاللَّهأَنْيَبْعَثَعَلَيْكُمْعِقَاباًمِنْهُ،ثُمَّتَدْعُونَهُفَلايُسْتَجابُلَكُمْ“Nefsim elinde olana yemin derim ki ya marufu emreder, münkerden nehyedersiniz ya da Allah katından size bir ceza gönderir de sonra O’na dua edersiniz ama size icabet edilmez.”

Şu anda Hizb-ut Tahrir’in dava taşıyıcıları, Hilafet’in kurulması çağrısında bulunarak iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek farzını yerine getirmektedir. Yukarıda bahsedilen naslara rağmen iktidar rejimi bunu şeri olmayan bir eylem olarak mı görüyor? Dava taşıyıcıları rejime itaatsizlik ettikleri için mi hapsedilmeyi, cezalandırılmayı ve işkence görmeyi hak ediyorlar? İktidardaki rejimin Emir’inin hilafetin geri getirilmesi çağrısında bulunulmasının yasak olduğuna ilişkin açık bir kararnamesi yoktur. Olsa bile aşağıdaki hadise göre ona itaat edilmesi caiz değildir:

لاَطَاعَةَلِمَخْلُوقٍفِيمَعْصِيَةِالْخَالِقِ“Yaratıcıya isyan olan bir işte yaratılmışa itaat yoktur!”

Bu hadise dayanarak, tarih boyunca İmam Ebu Hanife, İmam Ahmed ibn Hanbel, İmam Şafii (Allah onlara rahmet etsin) ve diğer birçok din alimi, zamanlarının şeri halifelerinin şeri olmayan emirlerine veya hükümlerine itaat etmemişlerdir. Halifeler onları sadece hapse atmakla kalmamış, aynı zamanda ölümle de tehdit etmiş, yine de yöneticilerin korkusu onları hak sözünü söylemekten alıkoymamıştır. Nitekim İmam Ahmed b. Hanbel’in (Allah ona rahmet etsin) “Kur’an-ı Kerim’in yaratılışı teorisine” karşı çıktığı için Halife Mutasım tarafından işkence gördüğü ve hapsedildiği tarihte çok iyi bilinmektedir. Keza Allah’a isyana yol açan herhangi bir eylemde insanlara itaat edilmesi caiz değildir.

Mevcut rejimin yetkililerinin, Hizb-ut Tahrir ile etnik, mezhepsel, dilsel ve ailesel eğilimlere dayanan, Afganistan’da iç krize ve bölünmeye katkıda bulunan diğer partiler arasında bir karşılaştırma yapması yakışık almaz. Hizb-ut Tahrir, fikri ve siyasi bir partidir. İslam ümmeti için İslam’ın uygulandığı ve tüm İslam ülkelerinin bir kez daha birliğini sağladığı bir hilafet kurmak için çalışmaktadır. Hizb-ut Tahrir, hilafetin partinin hedeflerini güvence altına almasını asla istemez, aksine tüm Müslümanların yeniden izzet ve şana kavuşmasını ister. Bu nedenle Kandahar’daki istihbarat yetkililerini, Hilafete çağıran dava taşıyıcılarına işkence ve baskı yapmanın Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın gazabına yol açacağı konusunda uyarıyoruz. Bu yüzden bu tür saldırgan ve gayri İslami eylemlerde bulunmaktan kaçınmalıdırlar.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ“Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” ^{[Şuara 227]}