Kabil ve Kapisa’da güya Hilafet ve ümmetin birliğine çağrıda bulunmak suçu işlediklerinden dolayı şu anda cezaevinde bulunan birçok Hizb-ut Tahrir’li dava taşıyıcıları, aylarca hapishanede yattıktan sonra bile aileleriyle görüşmelerine izin verilmiyor. Oysa askeri firariler, adam kaçıranlar, katiller ve haydutlar da dahil olmak üzere diğer mahkumların aileleri tarafından ziyaretlerine izin veriliyor. Soruşturma sürecinin tamamlanmadığı iddiası asılsızdır. Rejimin liderliğinin yayınladığı kararnameye göre, tutuklandıktan on gün sonra sanığın dosyasının mahkemeye sevk edilmesi öngörülüyor. Bu kararname ihlal edilmekle kalmayıp aynı zamanda dava taşıyıcıları ve aileleri çeşitli baskılarla sindirilmektedir.

Müslüman dava taşıyıcılarına karşı bu tür açık gayri İslami ve ayrımcı baskıcı eylemlerde bulunan hükümet yetkililerini, Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerinin ne bir suç ne de Şeriat açısından haram olduğu konusunda uyarıyoruz. Aslında haram fiilleri, daveti taşıyanları tutuklayanlar ve onlara psikolojik ve fiziksel baskı uygulayanlar işlemektedir. Herhangi bir sebeple bu vahşeti işleyenler İslam’a göre günahkârdır ve yaptıkları ahirette aleyhlerinde şahitlik edeceğinden dolayı Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan korkmalıdırlar.

Hizb-ut Tahrir’li dava taşıyıcıları, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma ve yöneticileri muhasebe etme görevleriyle, sizi İslam’ı Afganistan’da kapsamlı bir şekilde uygulamaya ve dünyanın diğer ülkelerine taşımaya çağırıyorlar. Sizi iyiliğe çağıranları hapse mi atıyorsunuz?

İronik olan şu ki, dava taşıyıcılarının iyiliğinden endişe duyuyorsunuz, ama sizi sömürgeci ülkelere ve sözde kurumlarına yakınlaştırma çabası içerisinde olan uluslararası kafir düzenine çağıranları umursamıyorsunuz! Dahası rejimin bazı yetkilileri, kafirlerle yakın ilişkiyi bir başarı olarak görmektedir, oysa bu yol cehenneme götürmektedir. Hizb-ut Tahrir’li dava taşıyıcıları, sizden sadece İslam’ı tam ve kapsamlı bir şekilde uygulamanızı istemektedir. Bu çağrıya uyarsanız, bölgesel ve küresel bir güç haline geleceksiniz, ancak Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın emirlerini tam olarak uygulamazsanız, bu davet taşıyıcıları ensenize yapışacaklar, iyiliği emredecekler, kötülükten sakındıracaklar, bu yolda birçok sıkıntı ve baskıya maruz kalsalar bile yöneticiyi muhasebeye devam edeceklerdir.

Rejimin sadık unsurlarına Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözlerini hatırlatıyoruz:

كُلُّكُمْرَاعٍوَمَسْئُولٌعَنْرَعِيَّتِهِ،وَالإِمَامُرَاعٍوَمَسْئُولٌعَنْرَعِيَّتِه“Hepiniz çobansınız ve her biriniz kendi güttüklerinden sorumludur. Emir insanların çobanıdır ve güttüklerinden sorumludur.” Bu hadise göre, yöneticiler, tebaalarından ve güttüklerinden sorumludurlar. Müslüman dava taşıyıcılarına karşı İslam dışı ve kışkırtıcı eylemlerde bulunanları engellemek yetkililerin sorumluluğundadır. Çünkü kıyamet günü tebaalarına ve güttüklerine yaptıklarından dolayı Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya hesap vereceklerdir. Bu nedenle, İslam’ı, imanı ve cihadı uyguladığını iddia edenler, yönetimin her alanında İslam’ın hükümlerini uygulamalıdırlar. Eylemleri, politikaları ve davranışları, özellikle istihbarat ve yargı sistemi içindeki tiranların ve işgal güçlerininkine benzememelidir.