Hindistan aniden Bangladeş’e soğan ihracatını yasakladığında, uşak yöneticilerimiz bu düşman müşrikin imajını kurtarmak için hemen seferber oldular. Hindistan’ı yapmacıktan olsun bile eleştirmek yerine son derece beceriksiz Dışişleri Bakanı Ak Abdul Momen, alelacele Hindistan’ı savunmaya kalktı. Hindistan Dışişleri Bakanlığı’nın Bangladeş’i yasak hakkında önceden bilgilendirmediği için çok “pişman” olduğunu belirtti! Ne ironidir ki Hindistan’ın, Bangladeş’e girmek isteyen yüzlerce soğan kamyonunu ansızın durdurduğu gün Hasina hükümeti, Hindistan’a 1.450 ton Hilsha gönderdi! Hilsha ihracat yasağını kaldırarak o günü Durga Puja günü olarak hediye etti. Gerçekten de Hasina, bu düşman müşrik devletin çıkarına ümmetin hayatından vazgeçiyor. Bu yüzden Hasina’nın Feni Nehri suyunu Hindistan’a vermesi şaşırtıcı değil. Oysa Hindistan, nehir suyu terörizmi yoluyla tarımımızı, ziraatımızı, balıkçılığımızı ve geçimimizi felce uğrattı. Geçen yıl Hindistan’ın soğan yasağı, Bangladeş’te büyük sıkıntılara yol açtı. Güçlü bir duruş sergilemek yerine omurgasız Şeyh Hasina, Hindistan’a yaptığı ziyaret sırasında aptalca açıklamalarda bulundu, şaka yaparak aşçısından soğansız yemek yapmasını istedi. Hindistan’ın meşhur “soğan diplomasisinden” sonra bile Hasina hükümeti, kasıtlı olarak soğanların yüzde 75’ini Hindistan’dan ithal ederek bu hayati sektörü düşmanın merhametine terk etti.

Şuan laik itaatkâr yöneticilerimiz, o kadar alçaklaştılar ki, azgın müşrik düşmanımızın imajını kurtarmaktan bile utanmıyorlar. Hintli BSF paralı askerleri, sınır bölgelerinde silahsız sivillerimizi öldürürken bile hain yöneticilerimiz, düşmanımızı savundular, hayatını kaybedenleri kaçakçılar olarak nitelediler. “Bakan, sığır kaçakçılığı sırasında işlenen sınır cinayetleri için başkalarını suçlayamam.”^{(25.01.2020 www.theindependentbd.com)}

Ey Müslümanlar! Bu laik yöneticilerin hain liderliği altında onurdan, haysiyetten, refahtan bahsedilemez. Kölelikleri, ekonomimizin kendi kendine yeterliliğine asla izin vermez. Gıda bağımsızlığımızı kasıtlı olarak tehlikeye atıyorlar, hayati tarım sektörünü müşrik devlete bağımlı hale getiriyorlar. Ayrıca, deniz limanları, enerji sektörü, demiryolu ve karayolu gibi stratejik varlıklarımızı kâfir müşrik devlete teslim ederek bu hain yöneticiler omurgamızı kırıyorlar. Bu yüzden Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Allah’ın izniyle çok yakında Bangladeş’te kurulduğunda güçlü durmamız zorlaşıyor. Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, çabalarınızı ikiye katlamanızı ve ikinci Raşidi Hilafeti kurmak için bu doğru parti ile omuz omuza çalışmanızı öneriyor. Hilafet, onur ve şöhretimizin tek kaynağıdır. Ömer ibn El Hattab, Allah ondan razı olsun, şöyle dedi:

إنَّا كنَّا أذلَّ قوم، فأعزَّنا الله بالإسلام، فمهما نطلب العِزَّة بغير ما أعزَّنا الله به أذلَّنا الله  “Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allah Teâlâ, bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allah Teâlâ bizi zelil eder, her şeyden aşağı eder.”^{[Müstedrek 214]}