12 Ağustos 2021’de Bangladeş Parlamentosu Dışişleri Bakanlığı Daimi Komitesi, Şeyh Hasina’nın Rohingya mülteci kamplarının yaşam standartlarını iyileştirmeme politikasını onayladığını duyurdu. Dünya Bankası (WB) ve diğer ilgili BM kurumlarının talebi üzerine mültecilerin Bangladeş’e entegrasyonundan bahsetmiyorum bile. ^{(13 Ağustos 2021 The Daily Star)} Özellikle ABD’nin jeopolitik çıkarlarına yanıt veren Dünya Bankası (WB) gibi kurumların Rohingya mültecileriyle ilgili nevi şahsına münhasır gündemleri olduğu çok iyi biliniyor. Ancak gaddar Hasina, bu mülteci kamplarının yaşam koşullarını ve imkânlarını ‘sınırlı’ ve ‘mantıklı’ bir seviyede tutma talimatı verdi. Başka bir deyişle, temiz suya ve temel haklara erişimi olmayan kamplardaki mevcut korkunç yaşam koşullarının hepsi Hasina’ya göre ‘mantıklı’. Bir yandan hükümet, ayakları üzerinde durmalarının her yolunu tıkarken, diğer yandan artık “yüklerini” taşıyamayacağını söylüyor. Rohingya Müslümanları için gönderilen milyarlarca dolarlık yabancı fonu gasp ediyor. Kötü niyetli Hasina rejimi, çirkin yüzünü göstermekten çekinmedi. Bu sefil kampları temel insan haklarından yoksun bıraktı. Rohingya Müslümanlarını örgün ve teknik eğitimden mahrum etti, işsiz bıraktı. Bunlar, Bangladeş’e kalıcı olarak yerleşmelerini sağlayacaktır! Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar ve özellikle Bangladeş halkı, Rohingya Müslümanlarına yardım etmek için can atarken, Hasina’nın laik hükümeti, terörizmi yaydıkları bahanesiyle Rohingyalılardan uzak durdu. Suçlularmış gibi davranarak toplumumuza entegrasyonlarını engelledi, laik medya aracılığıyla halkın milliyetçi duygularını körükledi. Geçtiğimiz Mart ayında Cox’s Bazar bölgesindeki Balukhali kampında meydana gelen yangında 15 kişi hayatını kaybetti ve neredeyse 400 kişi de kayıp. Çünkü çocuklar ve yaşlılar, örülen bu çitler yüzünden kamplardan kaçamadılar. Hasina’nın Rohingya Müslümanlarını ‘barındırma’ politikası, aslında barındırmaktan ziyade gözaltında tutmaktadır. Bu son talimatı, rejimin bu zulüm gören ümmete karşı şeytani niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle denizin ortasındaki ‘Hapishane Adası’ Bhasan Char’da gözaltında tutulan mültecilerin, kaçmak için hayatlarını neden riske attıklarına şaşırmamak gerekir. 15 Ağustos Cumartesi günü bu ada hapishanesinden kaçış girişimi sırasında teknelerinin batması nedeniyle en az 27 Rohingyalı mülteci yaşamını yitirdi.

Ey Müslümanlar! Hasina rejiminin Rohingya kardeşlerimize karşı yürüttüğü iğrenç kampanyaya karşı koymalısınız. Kampanya, dayanışmamızı düşmanlığa çevirmeyi hedefliyor. Unutmayın,

إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ“Ben Müslümanlardanım.”^{[Fussilet 33]} Bu laik yöneticiler, sevgili Rohingya Müslümanlarına yaptıkları baskıyı haklı çıkarmak için her zaman ucuz ulus devlet kartını devreye koyacaklardır. Bu yönetim altında bu tür zulüm gören Müslümanlar, çeşitli iğrenç jeopolitik çıkarlar ve müzakereler için bariyer ve bir günah keçisi olarak kullanılacaklardır. Sadece Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafetin yeniden kurulmasıyla adaleti sağlayabiliriz. Hilafet Devletinde istedikleri yerde yaşayacaklardır. Geçmişte Hilafet Devleti gayrimüslimlere bile bu kadar barbarca davranmamıştır. Osmanlı Sultanı II. Beyazıt, 31 Temmuz 1492’de İspanya’dan kovulan Sefarad Yahudilerine toprakları açtı. İspanya’dan sürülen Yahudileri kurtarmak ve karşılamak için Kemal Reis komutasında bir donanma gönderdi. Gelen mültecilerin Osmanlı Devletinin vatandaş olduklarına dair bölgelere genelgeler yolladı. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in soylu ümmeti, ezilenleri kurtarmak ve acılarını sonlandırmak için vaat edilen Hilafetin geri dönüşünü dört gözle bekliyor.