12 Mayıs 2020 Salı günü silahlı saldırganlar, Afganistan’ın başkenti Kabil’in batısında içerisinde yenidoğan ünitesi bulunan bir hastaneye baskın düzenledi. Saldırganlar, polisle bir saat çatışmaya girdiler. Çatışmada yeni anne ile bebekleri ve belirsiz sayıda hemşire olmak üzere 24 kişi hayatını kaybetti. Saldırganlar ateş açmaya başlamadan önce Daştibarçi Hastanesi’ndeki birçok hastanın kaldığı diğer koğuşları geçip doğrudan kadın doğum kliniğine yöneldiler. Anneler, yanlışlıkla ya da rastlantıdan ziyade planlı, sistematik ve soğukkanlı bir biçimde öldürüldüler. Odadan odaya geçip yeni doğum ünitesinde yatan kadınları vurdular. Bu ölümcül saldırının ardından on sekiz bebek annesiz kaldı. Amerikalı yetkililer ve Batı medyası, bu saldırıdan IŞİD’i sorumlu tuttular. Ayrıca UNAMA tarafından yayımlanan üç aylık rapora göre bu yılın ilk üç ayında 150’den fazla çocuk öldürüldü.

Amerikan işgalinden bu yana neredeyse her gün masum insanlara ve çocuklara terör uygulanıyor, öldürülüyorlar. Afganistan’da bugün bebekler daha hayata gözlerini açmadan ölüme mahkûm ediliyor. Anneler, yeni doğan bebeklerinin yüzünü görmeden doğumdan hemen sonra kurşuna diziliyor. İnsanlar, mübarek Ramazan ayında oruç tutulan bir ülkede eşleri ve çocuklarının kanlı cesetlerini yıkıyorlar, üzüntüyle mezara gömüyorlar. Hükümet, zerre kadar ümmetin güvenlik ve huzurunu sağlayamıyor. Aksine yozlaşmış yöneticiler, İslam düşmanlarını destekliyor, masumları katletmelerine destek çıkıyorlar.

Devlet Başkanı Eşref Gani, toplumun gazını almak ve efendilerini memnun etmek amacıyla aktif savunma modundan saldırı moduna geçmek ve düşmanlara karşı operasyonlar yürütmek için Afgan güvenlik güçlerine talimat verdi. Sayın Gani, ABD işgalinden beri Afganistan’da kamusal alanların güvenliğini sağlayamadı. Okullar, hastaneler, sokaklar ve hatta sivillerin evleri güvende değil. Masum erkek, kadın ve çocuk acımasızca her yerde öldürülüyor. Ümmetin güvende olması ve güvenlikli hissetmesi için Afgan güvenlik güçleri hangi düşmanla savaşmalı?

Ey Afganistan Müslümanları! Dünya ülkeleri, BM ve insan hakları örgütleri şimdiye kadar sizin için ne yaptılar? Şimdi de yeni doğan bebekler acımasızca öldürülüyor. Diğerleri de anne sevgisinden ve konfordan mahrum. İslam düşmanlarının -sömürgeci Batılı hükümetler -, kukla rejimlerin ve müttefiklerinin, huzur ve güvenliğinizi sağlayamaması, ülkedeki durumun her geçen gün kötüye gitmesi yeterli kanıt değil mi?

Gerçek değişim ve tüm İslam ümmetinin güvenliğini sağlayan bir sistem için çalışmanın zamanı gelmedi mi? Ümmetin kadın ve çocuklarını bu katliamlar ve bu kanlı günlerden ancak Nübüvvet metodu üzere Hilafet koruyabilir. İslam’a göre Hilafet müminlerin kalkanı ve koruyucusudur. Müslümanlar, ümmetin gerçek düşmanını bilen, onlara karşı savaşan, tüm insanlığın huzur ve güvenliğini temin eden samimi lider Halifeye muhtaç. Abdullah ibn Ömer anlatıyor: Allah Rasûl’ünü Kâbe’yi tavaf ederken gördüm. Şunları söylüyordu:

مَا أَطْيَبَكِ وَأَطْيَبَ رِيحَكِ، مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ، وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ حُرْمَةً مِنْكِ، مَالِهِ، وَدَمِهِ، وَأَنْ نَظُنَّ بِهِ إِلَّا خَيْراً“Ey Kâbe! Sen ne güzelsin. Kokun ne hoştur. Sen ne yücesin. Sen ne kadar da saygıya lâyıksın. Muhammed’in hayatı elinde olan Allah’a yemin ederim ki; Allah katında müminin itibarı senin itibarından daha büyüktür, Onun malına, canına itibar etmek gerektiği gibi, onun hakkında sadece iyilik düşünmeniz gerekir.”^{[İbn Mace]}