حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları
No: HT–BA–2020–MO–TR–09 |
H. 12 Rabi-ul Evve 1442 M. Perşembe, 29 Ekim 2020 |
Fransa’da Müslüman Kadınlara Karşı Irksal Motivasyonlu Acımasız Saldırıların Birincil Sorumlusu, Fransız Politikacılar ve İslam’la Mücadeleleridir
18 Ekim’de iki Fransız kadın, Paris’teki Eyfel Kulesi altındaki Champ de Mars Park’ta iki Müslüman kadını defalarca bıçakladı. Kurbanlar, saldırganların kendilerine “pis Araplar” dediklerini ve saldırı sırasında “ülkenize gidin” sloganı attıklarını ve başörtülerini açmaya çalıştıklarını iddia ettiler. Müslüman kadınlardan biri, altı yerinden bıçaklandı ve akciğerine bıçak darbesi aldığı için hastaneye kaldırıldı. Diğer Müslüman kadın ise üç yerinden bıçaklandı. Fransız polisi, saldırının barbarlığına ve bariz niyetine rağmen başlangıçta saldırganları basit bir saldırı ile suçladı. Irksal ve dini nefret motivasyonlu cinayete teşebbüs yerine saldırıyı hafife alarak daha da ağırlaştırdı.
Bu korkunç olay, köklü ırkçılık ve İslamofobi buzdağının sadece görünen kısmıdır. Nedeni, Müslümanlara karşı aşırı nefret ve düşmanlık, Fransız politikacılar ve medyanın temel İslami inançlara karşı amansız kışkırtmalarıdır. Ülkedeki “İslamcı ayrımcılık” ve “radikal İslam” ile mücadele gibi son derece bölücü, sansasyonel ve kutuplaştırıcı söylemler, ırkçıların ve yabancı düşmanlarının eylemlerine etkili bir şekilde yardım ve yataklık ediyor. Korkunç eylemlerine bahane oluyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçen yıl yaptığı konuşmada, Fransız halkını “Fransa’nın çocuklarını yozlaştıran bu yeraltı İslamcılığına” karşı gelmeye çağırdı. “Korkunç trajediler haline gelen küçük şeyler” olarak tanımladı. “Okulda, işte ve günlük yaşamda” halkın mücadelesi olarak açıkladı. Bu arada Fransa İçişleri Bakanı, “düzenli ve gösterişli” namaz kılmak, sakal bırakmak ve selamlama anında bir kadınla öpüşmeyi reddetmek de dâhil olmak üzere potansiyel “radikalleşme” belirtileri olarak gördüğü şeylerin saçma bir listesini sundu. Ayrıca, gülünç bir şekilde süpermarketlerdeki helal ve koşer (Yahudi din kurallarına göre hazırlanmış yiyecek ve içecek) gıda reyonlarının Fransa’da ayrılıkçılığa katkıda bulunduğunu öne sürdü. Genel olarak İslam’ı sorunlu ve tehlikeli olarak damgalamak için kasıtlı olarak “radikalleşme”, “İslamcılık” ve “ayrılıkçılık” gibi tanımlanmamış ve belirsiz kavramlar kullanılıyor. Müslümanların dini inançları ve uygulamaları nedeniyle “iç düşman” ve “şüpheli topluluk” olarak damgalanması, Nazi Almanya’sında Yahudilere yapılan muamele ile benzerlikler taşıyor. Laik yönetim ile faşizm arasında ince bir çizginin olduğunu yansıtıyor.
Dahası Macron ve Müslüman karşıtı hükümetinin “ılımlılaştırma politikası”, Charlie Hebdo ve Paris saldırıları ile Fransız öğretmeni Samuel Paty’nin öldürülmesine yol açtı. Ilımlılaştırma politikası, zararsız İslami inançları şiddet ve bölücülüğün kaynaklarıyla karıştırıyor. İslam inancı, Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret gibi laik liberal değerlerle çelişir. Tüm Müslüman topluluğunu topluca cezalandırmak için bu tür sahte suçlamaları kullandılar. Camileri ve Müslüman dernekleri kapattılar, birkaç kişinin eylemi yüzünden binlerce Müslüman ev ve işletmeye baskın yaptılar. Yanı sıra dini inançlarını ve kutsallıklarını kötülüklerden koruyan Müslümanları suçladılar, saldırdılar, laikliğin sayısız yetersizliğine meydan okumamaları için susturdular. Amaç, Müslümanların etrafında bir korku ortamı yaratmak, İslami inançlarından vazgeçmeye zorlamak, entelektüel olarak iknada başarısız oldukları laik liberal değerlerle onları zorla beslemektir. Fransız siyaset bilimci François Burgat, sömürgeci Fransız hükümetinin Müslümanlara ve İslam’a karşı görüşünü “tek “iyi Müslüman” artık Müslüman olmayan Müslümandır” söylemi ile doğru bir şekilde yorumladı. Amaç nettir, sınırlı laik çerçeve ile örtüşen ve artık Allah’ın dini olarak tanımlanamayan bir İslam versiyonu yaratmak.
Bu Fransız politikacılar tamamen kördür. Gerçek şu ki, laik sistem, topluluklar arasına bölünme, nefret ve korku tohumları saçıyor, tüm insanların güvenliğini ve refahını etkiliyor. Müslüman kadınları ırkçıların ve İslamofobicilerin kurbanları haline getiriyor. Laikliğin kusurlu bir ideoloji olduğuna örnek oluşturuyor. Laiklik, ulusları birleştiremedi ya da herkesin eşit saygı duyduğu ve uyum içinde yaşayabileceği toplumlar oluşturamadı. O halde Batıdaki Müslümanların laiklerin kusurlu değerlerini giderek daha fazla reddetmesi, aydınlanmış İslam dinini kimlik ve yaşam biçimi olarak benimsemesi şaşırtıcı mı?
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |