Bangladeş’in güneydoğusundaki Cox’s Bazar bölgesindeki Rohingya mülteci kampında 22 Mart 2021 Pazartesi günü büyük bir yangın çıktı. Burma İnsan Hakları Ağı İcra Direktörü Kyaw Win, Çarşamba günü Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, çıkan yangında en az 28 kişinin öldüğünü söyledi. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) yetkilisi Johannes van der Klaauw yaptığı açıklamada, “560 kişinin yaralandığını, 400’ünün hala kayıp olduğunu doğruladık”dedi. Alevler bambu ve brandadan yapılmış ilkel kulübeleri kül ettikten sonra yaklaşık 50 bin kişi evsiz kaldı. Bir İtfaiye yetkilisinin AFP’ye yaptığı açıklamaya göre dört gün içinde kampta çıkan bu üçüncü yangın. Yangının çıkış sebebi hala bilinmiyor.

Bangladeş’teki Rohingya mülteci kampından çıkan bu ardışık yangınlar, felaket verici sonuçları ve elim sahneler, Hasina hükümetinin ihmalkârlığını, acımasız baskı ve zulümden kaçarak Bangladeş’e sığınan Rohingya Müslümanlarını yardımsız bıraktığını, gerçek bakım ve koruma sağlamadığını kanıtlıyor. Ordu ve suçlu Budist milisler, Rabbimiz Allah dedikleri için Arakan Müslümanlarına karşı acımasız baskı kampanyası yürütmüştüler. Durumları, yağmurdan kaçarken doluya yakalanan kimseleri andırıyor.

Kamplardaki bu mülteciler, asgari geçim yollarıyla hayatlarını sürdürüyorlar. Yazın sıcağından kışın soğuğundan korumayan, dikenli tellerle çevrili çadırlarda yaşıyorlar. Kamplar, suçluların hapsedildiği hapishanelere benziyor. Dahası, bu dikenli teller, mültecilerin yangından kaçmalarını, kendilerini kurtarmalarını engelliyor. Hasina hükümetinin ihmalkârlığı ve gevşekliği de bir yana. Uluslararası Göç Örgütü yaptığı açıklamada “Çok sayıda çocuğun kayıp olduğunu, kampların etrafındaki dikenli teller nedeniyle bazılarının kaçamadığını”söyledi. Mültecilerin ifadeleri de bunu doğrulanmaktadır. Hasina hükümeti mülteci kamplarını sadece dikenli tellerle çevirmedi, aynı zamanda hareketlerini de kısıtladı. Binlerce kişi, sel ve kasırgaların bolca olduğu uzak bir adaya yerleştirildi. La Havle ve La Kuvvete İlla Billah.

Allah ve Rasûl’üne düşmanlık eden, Hindistan gibi Müslümanlara zulmeden kâfir ülkelerle anlaşmalar ve sözleşmeler imzalayan Hasina hükümetinin bu ihmalkârlığı ve gevşekliği yadırganmıyor. Allah ve Rasûl’ünü ve müminleri dost edinmek yerine İslam ve Müslüman düşmanlarını dost edinen Müslüman ülkelerdeki diğer rejimler de garipsenmiyor. Bu rejimler, Erdoğan’ın Suriye ve Irak’ta, Suudi rejiminin Yemen’de yaptığı gibi Müslüman ülkelerdeki emperyalist savaşlarda kâfirlerin emirleri doğrultusunda orduları seferber ederken, Burma, Doğu Türkistan, Sri Lanka ve diğer Müslüman ülkelerdeki savunmasız Müslümanlara yardım etmek için seferber etmediklerini görüyoruz. Sınırları mültecilere kapatırken, uçaklara ve askeri üslere, Müslümanların zenginliğini yağmalaması için yabancı şirketlere açtıklarını görüyoruz. Sınırlarını açanlar ise, mültecileri ölüm kampları olarak adlandırılan kamplara yerleştiriyorlar.

Ey Müslümanlar! Bu suç ve ajan rejimleri kökünden sökmenin, tahtlarının kalıntıları üzerine Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmanın zamanı geldi. Hilafet, Allah’ın yasasıyla hükmedecek, adaleti tesis edecek, ezilenlerin yardımına koşacak, zalimden intikam alacaktır.