Hükümetin müsküler liberalizminin baş propagandacısı Sara Han ve Aşırılık Komisyonu, yanlışlıklar ve imalarla dolu bir rapor yayımladı. Raporda ekstrem liberal değerlere muhalefet nefret olarak yaftalandı.

Hükümetin asılsız raporunu temel alarak yayınlanan sansasyonel makalede Birmingham Mail gazetesi, genç yaştaki çocukları liberal ideoloji ile yüzleşmeye zorlayan ilkokullardan ailelerin hoşnut olmadığını söyledi.

Makalede, Hizb-ut Tahrir’in ebeveynlerin protestolarını istismar eden gruplar arasında olduğu iddia edildi. Gazete, yalan dolu makalesini yayınlamadan önce yorum için Hizb-ut Tahrir / Britanya ile temasa geçme zahmetinde bulunmayıp, “Hizb-ut Tahrir ve diğer İslamcı örgütlerin, bu anlaşmazlığı kullanmaya çalıştığını, “Batı liberalizminin İslam’a tehdit teşkil ettiği inancına teşvik etmek” için Sparkhill ve Alum Rock’taki iki küçük ilkokulu merkez aldığını belirtti.

Hizb-ut Tahrir, insanların hayatlarını etkileyen fikir ve politikalar konusunda yıllardır anlamlı tartışmalar yapan siyasi bir partidir. Çocukların eğitimi de açıkça ilgisi arasındadır. Biz, kapitalist seküler liberal ideolojinin İngiltere ve diğer ülkelerde günlük şiddet ve baskıya maruz kalanlar dâhil olmak üzere bugün dünya halklarının çoğunun güzelim hayatını mahvettiğine inanıyoruz. Hükümetin aşırı kini ve hükümet politikalarının propagandasını yapan medya organları, günümüz dünyasında sayısız sefaletin nedenidir.

Biz, bugün kitleleri sosyal haklarından mahrum bırakan kapitalist liberalizmin neden olduğu derin yaraları sarmak için gerçek bir alternatif olarak İslami hayatı öneriyoruz. Batı liberalizmini sadece İslam’a bir tehdit olarak görmek yanlıştır, aksine bütün insanlık için bir tehdittir!

O yüzden nefret dolu bu tehlikeli ve bölücü ideolojiyi ifşa etmek bütün insanlığın sorumluluğudur. Bunun için ailelere çocukları liberal deneylere tabi tutulurken boş boş oturmamak gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunuyoruz.

Hükümetteki nefret goygoycuları, Müslüman topluluğun özellikle de ebeveynlerin sorumlu tutumları nedeniyle dehşet içindeler. Ebeveynlerin sadece Müslümanlara karşı değil irrasyonel nefretten beslenen LGBT aktivistlerine karşı da seslerini yükseltmelerinden korkuyorlar. Ancak Müslümanlar, ideolojimizin nefret çağrısı yapmadığı, aksine insanlık için gerçek bir hidayet olduğunu gösterdiler. Delil olup olmadığına bakmaksızın Aşırılık Komisyonu’nun son çare olarak başvurduğu anlatı, İslam ve İngiltere’deki Müslümanlar hakkında pervasızca yalanlar içermekte ve bizi nefret dolu aşırılar olarak yaftalamaktadır. Oysa bu, daha çok kendileri için geçerlidir.