Bazılarının özellikle de İslami metinlere aşina olanların, Müslümanları İslami ideolojiyi baltalayan demokratik laik kapitalist sisteme katılmaya teşvik etmesi Allah’ın emanetine ihanettir. Bu, İslam’a davet yolunda büyük bir engeldir.

Demokrasi basitçe bir oy sandığı değildir. Bugün Müslümanlar arasında fayda ve zarar kriterinin propagandası yapılıyor. Bu kriter, İslam’ın özüne aykırıdır. İslam’ın özünü kaprisler ve arzular değil Allah’a kulluk oluşturur.

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا“Hayır; Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar.”^{[Nisa 65]}

Demokrasi teorisi kötüdür, ancak bugünkü gerçekliği çok daha fenadır. Çıkarlarına göre çoğunluğun yasama yapmasına izin veren herhangi bir demokraside, her zaman çıkarları göz ardı edilen ya da umursanmayan bir azınlık olacaktır. Gerçekte bugün halkın büyük bir bölümü ezilirken, çıkarları kayrılan küçük zengin bir elit grup var. Elit gruba ait medya makinesi, gerçekleri manipüle etmekte, acınası durumun ortaya çıkmasını engellemektedir.

Daha da kötüsü, İngiltere’de milyonlarca insandan ekonomisine ve yaşam tarzına uygun olanlara oy kullanmaları istenmektedir. Sömürgeci maceraperestliğe, çalışma şartları kötü işyerlerine, savaşlara ve İngiliz hükümetinin içerideki lüksü ve ayrıcalığı finanse etmek için işleyeceği baskılara aldırış edilmemektedir.

Birisinden çıkarını temsil edecek kişilere oy vermesi istendiğinde, otomatik olarak yurtiçinde azınlığı, yurtdışında daha büyük çoğunluğu ezecek bir çoğunluğun yanında yer alması istenmektedir. Bu, kapitalist sistemde demokrasinin kaçınılmaz gerçeğidir. İngiltere’deki Müslümanlar, dinlerine sımsıkı sarılmanın yanı sıra yüce davetin çıkarlarını korumalı ve bugün bizi saran sefalet bataklığından insanlığı kurtarmak için çalışmalıdır.

İngiltere’de Müslümanların en önemli çıkarı, İslam davetini insanlara taşımaktır. Zira İslam, dünyanın yol gösterici ışığıdır. Ancak insanlar, İslam’ı monarşi, diktatör veya demokrasi gibi siyasal sistemlerin absorbe edilebileceği geri kalmış bir din olarak gördükleri sürece İslam’ı reddetmek için haklı gerekçeleri olacak, İslam, insanlık için gerçek bir alternatif ve kurtarıcı olarak görülmeyecektir.

Dünya çapında birçoklarının, kapitalizmin gerçekten insanlık için uygun olup olmadığını sorguladıkları bir zamanda Müslümanlar, İslami yaşam biçimini alternatif olarak sunmalıdır. Çünkü İslam, kapsamlı bir düşüncedir ve insanların sorunları için İslami çözümler barındıran bir sistemdir.

Kapitalizme olan güven sarsılmıştır. Kapitalizme yönelik eleştiri, ateşli savunucularında hayal kırıklığı yaratmıştır. Bunlar, temel sorunun kapitalizm ve laiklik olduğunu kabul etmez.

Müslümanlar, bugün insanlığın sefaletinin nedeninin laik inanç ve hazcı değerleri olduğuna vurgu yapmaktan çekinmemelidir. İslam, temelde laik değildir, çünkü gerek bireysel gerekse toplumsal ve politik alandaki tüm yasalar, Kur’an ve Nebilerin sonuncusu Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetinden türetilir.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لا يحقرنَّ أحدكم نفسه»، قالوا يا رسول الله، كيف يحقر أَحدنا نفسه؟ قال: يرى أمراً لله عليه فيه مقال، ثم لا يقولُ فيه؛ فيقولُ الله عز وجل له يوم القيامة: ما منعك أن تقولَ فيَّ كذا وكذا ؟فيقولُ خَشْيَة الناس، فيقول: فإياي كنتَ أَحقَّ أن تَخْشَى» “Sizden kimse nefsini hakir görmesin. Sahabe: “Ey Allah’ın Rasûlü; kişi nefsini nasıl hakir görür?” diye sordu. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Allah için, üzerine söz terettüp eden (fena) bir durum görür, fakat hiç ağzını açmaz. Cenabı Hak kıyamet günü kendisine sorar: “Şu falanca şey hakkında gerçeği söylemekten seni ne alıkoydu?” O kul cevap verir: “Halk korkusu (insanlardan korktuğum için sesimi çıkaramadım). “ Allah o zaman şöyle der: “Asıl benden korkman gerekirdi.”