Zenginler zenginleşirken, fakirler fakirleşiyor. Hem de içinde yaşadığımız çalkantılı günlere rağmen. Dünya ekonomileri durgunluk ve bunalımlar yaşadı, halen de yaşıyor. Kapitalist sistemin müdafileri, ekonomiyi övmenin yollarını arıyor, bu yüzden insanların sıkıntılarının ortalamasını alıyorlar. Sıradan insanlar, işsizlik, açlık ve sefaletle boğuşurken, kapitalistlerin temel ölçüsü, gayri safi yurtiçi hasıladır (GSYİH). Birileri Koronavirüs pandemisinin sömürü değil, birliktelik için bir fırsat olacağını düşünebilir; ancak kapitalizmin laik idealleri, bugün dünyada olduğu gibi, el üstünde tutulduğunda, en uygun olanın hayatta kalması tek kayda değer husus olacaktır. Yoksulluk ve aşırı yoksulluk tekrar artarken, dünyanın en zengin milyarderleri, servetlerini en az yüzde 25 oranında artırdı. Hükümetler, öncelikle elit zengin yandaşlarını kollamak için tasarladıkları maliye politikalarının, gerçek bir “aşağıya sızma etkisi” (zenginlere vergi indirimi gibi tavizler vermenin ekonomiyi canlandırarak toplumun her seviyesine fayda sağlayacağına ilişkin teori) yaratmadığını bir kez daha kanıtladılar.

Kapitalizm, zenginleri fakirlere yeğleyen bir sistemdir. Zira kapitalizm, para babalarına çıkarlarına uygun yasamada bulunma hakkı verirken, herkesin gerçek bir hesap verebilirliğini kesinlikle reddeder. Milyarderlerin vergi ödememesi tesadüf değil, çünkü sistemi çıkarlarına uygun maniple etme gücüne sahipler. Bu oyunu oynama para gücüne sahip olmayanlar ise, diğer herkes gibi, faturayı öder.

Şuan ekonomistler arasında vergi sisteminin yeniden şekillendirilmesi ve zıtların birleşimi olan kapitalizmi daha insancıl hale getirilmesi konuşuluyor. Zaten ağır olan vergi yüküne bir de zenginlik vergilerinin eklenmesi, muhtemelen kısa vadede popülerlik kazanacaktır. Ama esasen sorunu çözmeyecektir. Çünkü sorun, gerçek gücü insanlara geri verme niyetinde olmayan seçkinlerin tasarladığı eğreti sistemden kaynaklı istikrarsızlıktır. Demokraside hesap verebilirlik içi boş bir sözdür.

Kapitalizm krizdedir ve kapitalist elit sınıf bunu biliyor. Sıradan insanların çoğunluğunu, yolsuzluğu adalete teslim edecek ve hâkimiyetlerini sona erdirecek olan gerçek bir güçten mahrum etmek, tek savunmaları olmaya devam edecektir, zira laik ideolojiyi ve kapitalist sistemi, entelektüel olarak savunmanın hiçbir yolu yoktur. Hükümetin Koronavirüs pandemisine verdiği tepkilerin aşırı otoriter doğası, İngiltere’de Brexit sonrası hiçbir planlama olmadığı gibi, gerçek bir incelemeden de tamamen yoksundur. Yozlaşmış seçkinler için sistemde değişiklik yapma zamanıdır. Çok belirsiz bir gelecekte konumlarını güvence altına almayı umuyorlar.

Herkesin özellikle de Müslümanların, bu laik ideoloji ve yozlaşmış ekonomik modelin uygun olup olmadığını sorgulamalarının zamanı gelmiştir. İslami ekonomik sistem, adil bir sistemdir. Zenginlerin lüks ihtiyacından ziyade tüm insanların gereksinimlerini öncelik verir. Zenginliğin insanlar arasında dolaşımını sağlamak, kapitalizmin aksine İslam ekonomisinin temel hedefidir. Amaç, daha da zengin olmak ya da sürekli büyümek değildir, tersine insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaktır.

Sizi Hizb-ut Tahrir / Britanya’nın düzenleyeceği “Küresel İslam Düzeninin Dönüşü”başlıklı uluslararası çevrimiçi konferansına kaydolmaya ve katılmaya davet ediyoruz.

Konuşmacıların konuları:

-Pandemiden Black Lives Matter (Siyahların yaşamları değerlidir) hareketine: İnsanlık can havliyle bir alternatif arıyor

-Yeni bir ekonomi, yüzde birlik kesimin bile çıkarına değil.

-Hilafet sistemi ve insanların işlerini gütmek.

-Yeryüzünde İslam’ın liderliğini diriltmek ve sorumluluğumuz

31 Ekim Cumartesi saat 14.00 (yerel saat)

Kayıt ol: https://bit.ly/HTBConference2020