Danimarka hükümeti, düzenli ve iyi planlanmış sıklıkla politik girişimlerini kamuoyuna sunuyor. Bu girişimleriyle Müslümanları şeytanlaştırmayı ve önemli toplumsal konulardan kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz günlerde Başbakan, Müslüman kadınlar odaklı bir komisyon kurulması gerektiğini belirtti. 5 Ekim Salı günü Danimarka parlamentosunun açılışında yaptığı konuşmada, “Bazı dini ve göçmen çevrelerinde birçok kız ve kadın, istedikleri hayatı yaşamak için özgürlük mücadelesi veriyor... Toplum olarak biz, ortak değerlerimizi, eşitlik ve özgürlüğü korumalıyız. Danimarka’da herkes bunları referans almalı. Bu nedenle kızların ve kadınların haklarını ve özgürlüklerini belirlemek için bir komisyon kurulmasını öneriyoruz” dedi.

Bir kez daha hükümet, Müslüman kadınları olumsuz betimliyor ve “Sosyal Kontrol” gibi politik kavramlar kisvesi altında İslam’ı sorunsallaştırıyor. Sözde Müslüman kadınları “Kurtarma” beyanı, Başbakan Healy Thorning Schmidt’in kitap yayımladığı bir zamana rastlıyor. Kitabında Schmidt, toplumun seçkin erkeklerinin cinsel istismarından bahsediyor. Dışişleri Bakanı Jeppe Kofoed ve en yakın politik yoldaşlarından biri olan Kopenhag eski Belediye Başkanı Frank Jensen, birkaç cinsel saldırı vakasına karıştı. Schmidt, bu skandalları gizlemek ve bu insanları iktidarda tutmak için elinden geleni yaptı. Başbakanın konuşma yaptığı parlamento, cinsel istismar vakalarıyla boğuşuyor. Neredeyse parlamentodaki tüm partiler cinsel istismara karışmıştır!

Buna rağmen Başbakan, kadınların yaşadığı baskıyı “dini çevrelere” yamamaya çalışıyor! En büyük TV kanalları ve gazeteleri, büyük ölçüde cinsel taciz vakalarıyla anılmaktadır. Üniversitelerde de durum aynı. Yapılan bir çalışma, profesörler ve asistanlarının kız öğrencilerine cinsel istismarda bulunmak için pozisyonlarını kötüye kullandıklarını gösteriyor. Son yıllarda yapılan anketlere göre, Danimarka ve Batı toplumun neredeyse her kesiminde kadınları aşağılayıcı bakış açısı egemendir.

2014’te yapılan bir AB anketi, Danimarka’da her saniyede bir kadının tecavüze uğradığı ve cinsel taciz yaşadığını gösterdi. Müslümanların taklit etmesi gereken bu kadın düşmanlığı davranışı mı? Mette Frederiksen hangi “ortak değerler”den bahsediyor? Batının bakış açısına göre kadın bir obje değil mi? Başbakan, kendi evini düzenlemiyor ve hatta cinsel suçluların koruyucusu olarak nam salmıştır. Dahası, ülkedeki Müslümanlara yönelik sistematik psikolojik saldırılarına devam ediyor. Defalarca Müslümanların değerlerini ve yaşam biçimlerini sorunsallaştırmıştır. Neredeyse her siyasi problemde Müslümanları günah keçisi olarak yaftaladı. Uzun süredir dünyanın gözünde paramparça olan serencam köşkünden bir taş atmaktadır.

Kuran ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetinde geçen İslami değerler, kadınları onurlandırır, saygınlık kazandırıyor. Kadınlara onurla yaklaşmayan Müslümanların davranışları, hiçbir şekilde İslam’a atfedilemez. Kadına baskıcı yaklaşımlar, İslam’dan ziyade Batının karakteristik özelliğidir. Peş peşe hayata geçirilen siyasi inisiyatifler, Müslümanlara batılı yaşam biçimini dayatmayı ve Müslüman aileleri yıkmayı, Batılı aileleri parçaladığı gibi Müslüman aileleri de parçalamayı amaçlıyor. Bu yüzden Danimarka parlamentosunun kürsüsünden sürekli İslam’a ve Müslümanlara yönelik manipülatif ve nefret söylemlerinde bulunuluyor. Danimarka halkı İslam’ı önyargısız bir şekilde inceleme fırsatından yoksun bırakılıyor. Yalnızca İslam, ünlü #MeToo hareketinin gün yüzüne çıkardığı Batının kadına yönelik bakış açısından kadını kurtarabilir.