Danimarka Parlamentosu, bugün yaptığı olağanüstü toplantısında oybirliğiyle bir kez daha Irak savaşına katılma kararı aldı. ABD önderliğinde Kuzey Irak'a yapılan saldırıya yardımcı olmak adına Danimarka, Kürt güçlerine hafif silahlar ve mühimmat temin etmek üzere kullanılacak Hercules C-130 tipi uçak ve ulaşım güvenliğini sağlamak için de 55 asker gönderecek. Bu kez ileri sürüklen bahane, Kuzey Irak'ta "insani krizin" varlığıdır. Ancak gerçek şu ki, insani krizler Batı siyasetçilerini uykusuz bırakan ve onları endişelendiren asla gerçek sebep olamaz. Irak ve Kuzey Irak'ın insani krizle boğuştuğu doğrudur, ancak Amerika ve Danimarka, 2003 yılında "Irak'a Özgürlük Operasyonu'ndan" bu yana Irak'ta binlerce insani krizlere neden olduğunu da hatırlamakta fayda vardır. Amerikan güçleri tarafından savaşta kullanılan nükleer savaş başlıklarından kaynaklanan radyasyon sonucunda bu güne kadar ağır doğum kusurları ile doğmuş binlerce Iraklı çocuk var. Ayrıca işgalin başlangıcından günümüze kadar bir milyondan fazla kişi de öldü.

Danimarka, 2005 yılında Irak'ın işgalinde Amerika'nın yanında yer aldığında, El-Kaide'nin eline geçebilecek kitlesel imha silahlarına sahip olduğu için Irak'ın büyük bir tehdit olduğu bahanesini ileri sürdü. Irak halkını da Batının iktidara getirdiği Saddam Hüseyin'den "kurtarma" sözünü verdi. Daha sonra bunun büyük bir yalan olduğu ve Batı politikacıların gerçek gündemi ortaya çıktı. Danimarka'nın bu savaşa katılması, Amerika'ya itaat ve bağımlılığın, pastadan pay kapma arzusunun bir parçasıdır. Ekonomik fayda, Maersk Line şirketinin kasalarına gitti. Siyaseten de Anders Fogh Rasmussen hayatında ulaşabileceği uluslararası en yüksek makama ulaştı. Ayak oyunları ile Danimarka, ikinci kez Irak savaşına katılmayı meşrulaştırmaya çalışıyor. Hâlbuki Batılı hükümetlerinin Müslüman dünyasına hiç bir fayda sağlamayacağını açıkça çok iyi biliyor. Dördüncü yılına giren Suriye devrimi karşısında Batının, sağır, dilsiz ve kör olduğunu görüyoruz. Batı, kimyasal silah kullanmamak koşuluyla katliamlarına devam etmesi için Beşşar'a yeşil ışık yaktı. İşte medya, sanki orkestra şefi şeklinde Kuzey Irak'ta bir dağda mahsur kalan 40 bin insana odaklanırken, ölü sayısı çeyrek milyona ulaşan Suriye vahşetini görmezden geliyor.

Bir yandan Danimarka, Müslüman dünyasında bir kez daha savaşa katılmak için canhıraş çalışırken, diğer yandan da anti-terör yasaları, idari sürgün ve gizli araştırmalar yoluyla İslam topraklarında gece gündüz İslam ile savaşmak için elinden çabayı sarf ettiğini şahit oluyoruz. Büyük olasılıkla bu konudaki yasama teklifi bu yıl içinde meclise sunulacak. Bazı Müslümanların oy verdiği bu politikacılar, bir kez daha İslam dünyasında savaşa katılmak için Danimarka'yı Irak'a gönderiyorlar. Danimarkalı siyasetçiler nezdinde Müslümanların kanının hiçbir değeri yoktur, sudan ucuzdur. Tarih, açıkça Danimarka hükümetinin Amerikan dış politikası ile aynı yaklaşıma sahip olduğunu gösteriyor. Kırmızı ya da mavi ya da mor gibi sadece renkler farklıdır. Dünya, asla Müslümanların haline üzülecek değil. Amerika yanlısı Danimarka hükümetinin ve beraberinde Amerikan maşası NATO'nun, Müslümanlara yardım etmelerini beklemek hayaldir.

Müslümanların hamisi, Birleşmiş Milletler ve insanlıklarını kaybeden hain Arap yöneticileri değil, sadece Allah Subhânehu ve Teâlâ'dır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem aracılığıyla başında Halife olan İslami Hilafetin kurulması ile emniyet ve güvenliğin gerçekleşeceğine dair Müslümanlara söz verdi. İnşaAllah yakında yeryüzünde kurulacak Hilafet Devleti, kırılmaz sağlam ve koruyucu bir kalkan olacaktır.

إنما الإمام جنة يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."