Ana Hükümet Partisi, İslami Tesettüre Karşı Savaş Vaveylaları Atıyor

12 Ocak 2017 tarihli Berlingske gazetesinde bir makale kaleme alan iktidardaki Liberal Parti’nin Entegrasyon Sözcüsü Marcus Knuth, Danimarka okullarında başörtü takan Müslüman kökenli genç kızların sayısının gün geçtikçe arttığını gördükçe artık daha fazla sessiz kalamayacağını yazdı. “Başörtüsü, İslam’ın en karanlık ve en baskıcı simgelerinden biridir.” diyen sözcü, okullara, başörtülü eğitimi yasaklayan Lyngby Halk Eğitim Merkezi’ni örnek almaları gerektiğini söyledi. Halk Eğitim Merkezi’nce uygulanan yasak, Milli Eğitim Bakanlığı onaylıdır. Bakanlık, mevcut yasalara göre eğitim kurumlarının öğrencilere sınıflarda veya sınavlarda burka, peçe ve benzeri yüzü örten giysi giymelerini yasaklayabileceğini belirtti.

Başörtüsünü baskının bir sembolü olarak lanse eden ana hükümet partisi, yeni mevzuata gerek kalmadan diğer eğitim kurumlarında da bu yasağı genişletmek istiyor. Liberal Entegrasyon Sözcüsü şunları söyledi: “Devlet okulları, genç kızların başörtüsüyle daha fazla mücadele etmek zorunda. Ben, Danimarka’da ilkokulların özgür ve açık toplumu yansıtan bir sığınak olması gerektiğine inanıyorum.”

Başörtüsü ile mücadele bir kez daha göstermiştir ki aslında entegrasyon politikası, Müslümanları zorla asimile etmektir. Aynı zamanda sözcü, başörtüsünü bir sorun olarak tanımladı ve “İslam [Müslüman kızların] hayatına hâkim”dedi. Şüphe yok ki bu, bizzat İslam’ın kendisiyle mücadeledir.

Danimarkalı politikacılar, “İmam Yasası” ile kendi laik ideallerini dinamitliyorlar. Bunun Müslümanlara sahte özgürlüklerini empoze etmek için umutsuz bir adım olduğunu da biliyorlar.

Yasaklar ve baskılar, gerçeklerle yüzleşemeyen beceriksiz politikacılar için standart haline gelmiştir. Onlarca yıl süren entegrasyon çabalarına rağmen Müslümanlar, hâlâ İslami değerlere sımsıkı bağlıdır. Devam eden nefret politikalarına rağmen de binlerce Danimarkalı İslam’ı benimsemiştir.

Değerler, ikna yöntemiyle kabul edilir. İkiyüzlülüğü erdemlik sayan politikacıların yasakları, baskıları ya da ültimatomları ile değil. Biz, İslami değerlere iman ettiğimiz gibi Müslümanların İslami kimlik ve yaşam tarzlarını korumaya devam edeceklerinden de kesinlikle eminiz. Bu bağlamda Müslümanlar, sebat ederek ve güçlü argümanlarla toplum ve kamuoyu ile İslam konusunda tartışmalar yapmalıdır. Sözde entegrasyon adı altında zorla asimilasyon politikalarını reddetmelidir.