Son bir haftadır Danimarka medyası, bir kez daha İslam okullarını gündeme taşıdı. Sosyal Demokratların Entegrasyon İşleri Sözcüsü Dan Jørgensen, “Partisinin İslam okulları konusunda şuan sağcı Danimarka Halk Partisi ile aynı fikirde olduğunu” açıkladıktan sonra İslam okulları yeniden gündeme geldi. Her iki parti de yarıdan fazla öğrencisi Batı kökenli olmayan bağımsız okullara kamu sübvansiyonlarını keserek okulların kapatılmasını istiyor. Böylece Sosyal Demokratlar, İslam karşıtı girişimlerde hükümet ile rekabet etmektedir.

Geçen yıl hükümet, bağımsız okullar üzerindeki denetimi artırmak için bağımsız okullar yasasını değiştirmişti. Bu yasa ile “Öğrencilerin demokratik kültürünü geliştirmek ve güçlendirmek”için çalışmak okullara zorunlu hale gelmişti. Bütün bunlar, “İslam okullarını dizginleme” niyeti ile yapılmıştı. Ayrıca gözetmenler, öğretmenler, okul müdürleri veya veliler olmaksızın öğrencilerin “Demokrat zihniyetini” test ederek düşünce polisi gibi hareket edebiliyorlardı.

Şimdiki politikacılar da bağımsız İslam okullarını yeniden hedef tahtasına oturttular. Pek çok alanda yapılan çeşitli araştırmalar, bu okulların akademik olarak devlet okullarından daha iyi olduklarını göstermiş olsa da. Politikacılar, İslam okullarını hedef almak için sürekli gerekçeler ileri sürüyorlar. “Entegrasyon karşıtı” olmak, öğrencileri Batı ve laik değerler ile kültürlendirme zorunluluğu, “paralel toplum” oluşturma ile mücadele bu gerekçelerden sadece bir kaçıdır. Politikacılar, İslam okullarında Kuran eğitimi verilmesinin ve öğrencilere evlilik dışında cinsel ilişkiye girmeme tavsiyesinde bulunulmasının kabul edilemez olduğunu söylüyorlar.

Tüm bunlar ışığında Hizb-ut Tahrir / İskandinavya olarak biz, şunları vurgulamak isteriz:

1-    İslam okullarına yönelik yapılan karalama kampanyasının nedeni, İslam okulları olmasıdır. Danimarkalı politikacılar, Müslümanların, yaşam referansı olarak alıp İslam’a sımsıkı bağlanmalarını ve doğal olarak çocuklarını İslam’a göre büyütüp yetiştirmelerini sindiremiyorlar.

2-    Danimarkalı politikacılar, kendi değerlerine zerre kadar güvenmediklerini bir kez daha ortaya koydular. Bu kez İslam okullarına odaklanarak Müslümanları Batı kültürü ve hayat tarzına asimile etmek için totaliter yöntemlere başvuruyorlar. Böylece zavallı politikacılar, hem kendi zafiyetlerini hem de değerlerinin zayıflığını deşifre ediyorlar.

3-    İslam okullarına yönelik yapılan bu son saldırı, devam etmekte olan yasak ve baskının başka bir adımı olarak görülmelidir. Bu iki yöntem, Müslümanların kimlik ve değerlerine sadakati karşısında iktidardakilerin elinde kalan tek araçtır. “Özgürlük” idealleri fiyaskodur. Danimarka’nın tolerans ve açık fikirlilik efsanesine artık kimse inanmıyor. Söz konusu İslam ve Müslümanlar olunca yasalarını düşünmeden değiştirerek temel ilkelerine aykırı özel yasalar bile benimsiyorlar.

4-    Geçen yüzyılda İslam Devleti Hilafeti ilga ettikten sonra Batılı güçler, İslam dünyasını kolonize ettiler. Müfredat dikte ederek kültürlerini empoze etmek için eğitim sistemlerini laikleştirdiler. Bu yüzden aynı sömürgeci zihniyet ile hareket eden Danimarkalı politikacılar da, Müslüman çocukları İslam kimliklerinden soyutlamak için çabalıyor. “Entegrasyon”, “demokratik eğitim ve vatandaşlık”, sosyal kontrol ve paralel toplumlar ile mücadele gibi kavramlar kisvesi altında Müslüman çocuklara Batı kültürünü aşılıyorlar.

5-    Müslümanlar, İslam kimliklerini korumalı, bu uğurda sabır ve sebat etmelidir. Çünkü İslam, rasyonel delile dayalıdır ve yaratıcı tarafından gönderilen en son Risalet’tir. Doğal olarak da Batı dahil tüm insan yapımı değerlerden üstündür.

6-    İslam okullarının müdürleri ve sorumluları ne olursa olsun tehdit ve baskıya boyun eğmemelidir. Çocukların İslam kimliğini veya okulların İslam karakterini azaltmak için uzlaşı yoluna girilmemelidir. Müslümanlar, İslami değerler ile mücadele politika ve kültürünün egemen olduğu bir toplumda İslam kimliklerini korumaya yardımcı olacağı umuduyla çocuklarını İslam okullarına gönderiyorlar.