Ebu Hurayra Peygamber Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den rivayet ettiğine göre

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ”İmam bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” ^{[Buhârî, Müslim]}

İslam, devleti insanları koruyucu bir kalkan olarak belirledi. Devlet, ön planda olmalı ve her türlü adaletsizlikten korumanın ana aktörü haline gelmelidir. Devlet, tüm tehlikelerin son derece farkında olmalıdır. Devletin bir kalkan olarak işlevi, İslam’ın siyasi kurumu olan İslam Devleti tarafından yürütülmüştür. 13 yüzyıl boyunca İslami yönetim altındaki tarihi kayıtlara göre, insanlar refah içinde yaşadılar ve çeşitli tehditlere karşı himaye edildiler. Anneler, asil nesiller yetiştirmek için çok önemli roller üstlendiler ve çocuklar haklarını tamamen elde ettiler.

Hilafet yıkıldıktan sonra Müslümanlar, kalkanlarını kaybettiler. Devlet, artık Müslümanları korumak için ön cephede değil. Artık devlet yok ve insanlar istismar ediliyor. Demokratik devlet, insanları korumakta başarısız oldu ve çeşitli sorunlar üretmeye devam ediyor. Anneler ve çocuklar korunması gerekirken ekonomik, siyasi ve kültürel sistemin kurbanı oldular. Kadını ekonomik olarak güçlendirme ve BM’nin yönergesi olan toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama programına bakın. Bu program, hiçbir zaman kadının sorunlarını çözmeyecek. Tam tersine bu program, sistematik sömürü şeklidir ve annelik fonksiyonunu etkiler. Benzer şekilde üreme sağlığı müfredatı ve sübyancıları kimyasal hadım etme yasası da çocuklara karşı şiddeti önleyemez. Çünkü laik medya ve davranış özgürlüğü prensibi var. Hatta pornografik kötü alışkanlıkların ve şiddetin yayılması tamamen yasaldır. O yüzden cinsel şiddeti önleme yasa tasarısı söylemi bile devletin bir çözüm üretmekte başarısız olduğunu teyit eder. Devletin politikaları, infertil yönetmelik üreten küresel kurallara göre hareket ediyor. O halde devletin koruyucu kalkan işlevi nerede? Devletin kalkana dönüşüne can atanlara ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın nimeti altında müreffeh bir yaşamın özlemini çekenlere Hizb-ut Tahrir / Endonezya Kadın Kolları olarak biz deriz ki:

1. Anneler ve çocuklar için tek koruyucu sistem, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletidir. Sadece Hilafet, yanıltıcı uluslararası programlara karşı koruma sağlayabilir ve yıkıcı medyayı ortadan kaldırabilir. Benzer şekilde Hilafet, kadınlara toplumda saygın bir konum veren tek sistemdir. Onlara temel işlevlerini gerçekleştirmeyi garanti eder. Asil bir Hadâratın koruyucusu haline gelecek nesiller yetiştirir.
2. İmanı gereği her Müslüman, İslam’ın insanın sorunlarını çözebilecek kapasiteye sahip olduğuna kanaat getirmelidir. İslam, zarara ya da başka yeni sorunlar yol açmaz. İslam sistemi, koruma, refah ve uyum sağlamak için insan hayatının bütün yönlerini yönetecek ayrıntıya sahiptir.
3. Toplumun tüm kesimi, kendi ve aile koşullarını iyileştirmek zorundadır. İslam Devletini yeniden kurmak için mücadele ederek ümmetin sorunlarının çözümüne ortak olmalıdır ki böylece hiçbir çaba boşa gitmemiş olsun.

Temel nedenlere yönelik kamu bilinci oluşturmak, anne ve çocukların kronik sorunları için çözümler üretmek amacıyla Hizb-ut Tahrir / Endonezya Kadın Kolları, 19-26 Aralık 2015’de Endonezya’nın 50’den fazla kentinde Archipelago Anneler Kongresi düzenleyecektir. Kongre, 30 binden fazla aydın anneleri, davetçi kadınları, İslami toplulukları, sivil toplum örgütlerine mensup aktivistleri, siyasi kuruluşları ve diğer önde gelen kadınları bir araya getirecektir. Kongre’de tartışma yanı sıra politika yapıcılara yönelik eleştiri ve tavsiyeler de olacaktır. Ayrıca kadınların, özellikle İslam’ı yüceltme ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini kurma faaliyetlerine katılma ruhu artırılacaktır. Hilafet, şiddeti sona erdirecek, gerçek koruma, refah ve izzet sağlayacaktır. Yüce Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerini hatırlayın:

قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُواْ عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدِّارِ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ“De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.” ^{[Enam 135]}