Bugün Pazartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Mısır, BAE, Bahreyn, Fas ve Yahudi varlığı dışişleri bakanları Necef Çölü’nde bir zirve düzenledi. Dört Arap dışişleri bakanı, Hadera kentinde 2 Filistinlinin 2 gaspçı Yahudi varlığı polis memurunu öldürmesi olayını “terör” saldırısı olarak niteleyerek kınadı. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, altı bakanın düzenlediği ortak basın toplantısında, “Her türlü şiddet ve terörü kınıyoruz. Bölgenin güvenlik ve istikrarını sağlamak kaçınılmaz. (İsrail) ile ilişkilerin normalleşmesinde yapıcı gelişmeler yaşandığını, bölgedeki güvenlik ve istikrar kavramlarda bir değişikliğin olduğunu görüyoruz... Şiddete, teröre ve tahrike başvurulmasını kınıyor, dini anlatıları çözüme kavuşturmanın ve terörle mücadele etmenin kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz.” dedi.

Bu arada Ürdün Kralı II. Abdullah, Ramallah’taki devlet başkanlığı sarayına geldi. Ürdün Kralı bu ziyaretiyle “Ramazan ayında özellikle Kudüs’te muhtemel gerginliğin dozunu düşürmeyi” amaçlıyor.

Genelde İslam ümmeti özelde Filistin halkı, Yahudi varlığı ile ilişkilerini normalleştiren Batı ajanı bu rejimlerin, Batının direktifleri ve planları doğrultusunda hareket ettiklerini açık ve net olarak görüyor. Mısır, BAE, Bahreyn ve Fas dışişleri bakanlarının bu seferberlikleri, Yahudi varlığına hizmet etmek ve gasp edilen mübarek toprakta zirveye katılarak pratikte Yahudi varlığını tanımak içindir. Yahudi varlığı ve işgalci askerlerini hedef alan her türlü meşru saldırıyı kınayan bu dört bakan, mübarek toprağın çoğunda Yahudi varlığının yaşam “hakkını” açıkça kabul etti. Toprağını, dinini ve kutsallarını savunanlara terörist yaftası vurarak, Hittin ve Ayn Calut’ta olduğu gibi mübarek toprağın özgürlüğünü zorunlu gören şeri, siyasi ve tarihi gerçekleri değiştirmeye çalıştılar.

Ürdün Kralı’nın Ramallah ziyaretini de aynı bağlamda değerlendirmek gerekir. Ümmetin Ramazan ayında Yahudi varlığına karşı olası seferberliğini, ümmeti bölmek ve Yahudi varlığını savunmak için kurulan tahtına bir tehdit olarak gördüğü için engelleme çabasında.

Bu güruhun zirvesi ve kralın ziyareti, Yahudi varlığını vaat edilen günden koruyamayacak. Selahaddin ve Kutuz gibi Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için Müslüman ordular harekete geçecekler, hainler ve normalleştiricilerin tahtlarını yerle yeksan ettikten sonra mübarek toprağı özgürlüğüne kavuşturacaklardır. İhanetleriyle ümmete meydan okuyan bu normalleştiriciler, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını gasp eden düşmanlarla sahabe ve şehitlerin kanıyla sulanmış mübarek toprakta düzenledikleri zirve ile ümmetin duygularını ajite ettiler.

Bu kaba ihanete, ümmetin duygularına, dinine ve kutsallıklarına aleni meydan okumaya verilecek yanıt, bu kukla rejimlerin kökünü kazımak ve ümmete ihanet eden tahtlarını ortadan kaldırmaktır. Ürdün, Mısır, Fas ve tüm Müslüman ordularının, bu hainleri kökünden söküp atmalarının, bu utancı ümmetin alnından silmelerinin, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmalarının, mübarek toprağı ve İslam ümmetini bu karanlık çağdan kurtarmalarının zamanı geldi. Yöneticiler, açıkça İslam’a, ümmete ve kutsallarına ihanet ve düşmanlık içerisinde.