Müslümanlar, İsra ve Miraç’ın yıldönümünü ihya ederken genellikle Kur’an-ı Kerim’in İsra Suresi’nin şu ayetini okurlar:

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” ^{[İsra 1]} İşte bu ayet ve bu mucize, Mescid-i Aksa’yı Müslümanların akidesiyle ilişkilendirmiştir.

Ümmet, İsra ve Miraç’ın yıldönümünü ihya ederken, Mescid-i Aksa hâlâ mahzun ve esaret altındadır. Allah’ın en aşağılık yaratıklarının zincirlerine vurulmuş durumdadır. Sabah akşam Mescid-i Aksa’yı kirleten Allah’ın en aşağılık yaratıkları, Filistinli Müslümanların içinde namaz kılmasını engellemektedir.

Ümmet, İsra ve Miraç’ın yıldönümünü ihya ederken, Mescid-i Aksa’nın çevresi mücahitlerin, çocukların, kadınların ve yaşlıların şehit kanlarıyla yoğrulmuş; yıkım, göç, açlık ve korkunun karanlığı evlere çökmüştür.

Ümmet bu yıldönümünü ihya ederken, istatistikler, Gazze halkının 60 bin veya daha fazla şehit verdiğini, yüz binlerce kişinin yaralandığını ve on binlerce evin yıkıldığını bildirmektedir. Tüm bu zulümler, Allah’ın en korkak kulları olan Yahudilerin eliyle gerçekleştirilmiştir.

Ümmet bu yıldönümünü ihya ederken, Cenin Kampı sakinleri, atalarının 1948’deki acı göçünün aynısını yaşamaktadır. Gazze halkının bombardıman, yıkım ve katliam altındaki göçünü andıran bu sahne, seksen yıldır Yahudilere bırakılan Filistin halkının trajedisini gözler önüne seriyor.

Ümmet, bu yıldönümünü ihya ederken, Trump, Batı Şeria ve Gazze’de kalanları Ürdün ve Mısır’a göndermekle tehdit ediyor. Bu tehdide karşı sadece kınama ve lanetleme açıklamaları yapılıyor, “alternatif vatan” planı reddedilirken, gerçek bir özgürleştirme hareketine girişilmiyor.

Ümmet bu yıldönümü ihya ederken, Müslüman ülkelerdeki rejimler de aynı şekilde anmaya davet ediyorlar. Oysa İsra ve Miraç topraklarının büyük bir kısmını işgalci Yahudi varlığına teslim eden bu rejimlerdir. Bu rejimler, Filistin halkının oluk oluk akan kanlarını, evleri yerle bir eden, mahallelerini harabeye çeviren, nesil ve ekini yok eden bombardımanları, büyük-küçük herkesi dehşete düşüren korkuları, tarif edilemez bir açlığı, uzuvları ve kalpleri donduran soğukları sadece izlemekle yetinmişlerdir. Yöneticiler, katliamların ortaklarıdır, çünkü güç ve kuvvet ehlini, kardeşlerine yardımdan, Peygamberlerinin İsra’sını özgürleştirmekten, Mescid-i Aksa’yı gazaba uğrayanların pisliğinden temizlemekten alıkoymuşlardır!

Mescid-i Aksa, çevresi ve çevresindekiler, esaretin zifiri karanlığının üzerine çöktüğü ve küfür sözlerinin avlularını kararttığı kandillerini aydınlatmak için yağ gönderenlerden değil, bu yıldönümünü ananlardan, nefislerindeki cihat korunu tutuşturup Mescid-i Aksa’yı kurtarmak için yola koyulmalarını istiyor.

Mescid-i Aksa, çevresi ve çevresindekiler, Müslümanlardan yalnızca zikir halkaları ve dua beklemiyorlar, aksine Allah’ı anarak Mescid-i Aksa’ya giren, onu özgürleştiren ve Selahaddin Eyyubi’nin bu günlerde yaptığı gibi onu Yahudilerin pisliğinden temizleyen birlikler, alaylar ve tugaylar bekliyorlar.

Mescid-i Aksa, çevresi ve çevresindekiler, sadece ağlamakla, yas tutmakla, anmakla veya yemek ve içmekle desteklenmez. Mescid-i Aksa ve çevresine ancak سُبْحَانَالَّذِيأَسْرَىayetini okuyan, Allah’ın gece yürüttüğü Rasûlü örnek alan, Mescid-i Aksa’nın anahtarlarını teslim alan ve Mescid-i Aksa’yı kurtaran kimsenin izinden giden topluluk yardım edebilir. Bu Mübarek Toprağın özgürleştirilmesine çağrıda bulunanlar, çalışanlar ve seferber olanlardan başkası bu yıldönümünü kutlama hakkına sahip değildir.