Geçtiğimiz hafta Rotterdam Zuid’deki Laleli Cami önünde domuz eti kızartmak isteyen İslam karşıtı Hollanda Pegida hareketi, çok sayıda karşıt gösterici tarafından kibarca def edildi. Yirmi kadar Pegida yanlısı, kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırarak en azından kaçmayı yeğlediler. Birçokları tarafından bu, İslam karşıtlarına karşı bir tür zafer olarak algılandı. Evet, belki öyle olabilir, ama eğer Müslüman topluluk olarak bizle, zafer edasıyla arkamıza yaslanır ve bu durumun sonu erdiğini düşünürsek, yanılmış oluruz. Şimdi her zamankinden daha fazla gelecek günler için kolları sıvamanın tam zamanıdır. Sadece Pegida gibi bir hareketten değil, bütün Avrupa’yı etkisi altına almış ve giderek artan bir İslam karşıtı tehditten bahsediyoruz.

Avusturya’da, son günlerde yedi cami kapatıldı ve altmış imam hakkında sınır dışı etme kararı verildi. İnsanları korkutmak ve ötekilerini susturmak için kullanılan muğlak politik kavramların arkasına saklanan Şansölye Kurz, alınan bu acımasız önlemleri kendince haklı göstermeye çalıştı. Düzenlenen basın toplantısında, “Ülkemizde paralel toplumlara, siyasal İslam’a ve radikalleşmeye yer yoktur.” şeklinde konuştu. Elbette ki bu, istenmeyen İslami norm, değer, yargı ve fikirlere karşı sert önlemlerin alınacağına dair dolambaçlı açıklamadan başka bir şey değildir. Bir yandan insanlara demokrasi ve özgürlükten dem vurulurken, öte yandan herkesin laik liberallerin belirlediği çerçeveye göre düşünmesi ve hareket etmesi istenmektedir.

Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron, Fransa İslam’ı üretmek için İslam’ı güncelleme sürecinde olduklarını açıkladı. Laik fikirler daha da eğilerek İslam buna göre güncellenmek isteniyor. Yaptığı açıklamada Macron, “Fransa’da İslam’ı ve yorumunu yeniden yapılandırmak için çalışıyoruz...” dedi. Bu, Fransa’nın 300 önemli şahsiyeti arasında yankı buldu. Eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, eski Başbakan Manuel Valls, (Paris eski belediye başkanı) Bertrand Delanoë, şarkıcı Charles Aznavour, aktör Gérard Depardieu gibi sanatçılar ve diğer etkili insanlar, Kuranı “güncellemek”, “anti-Semitizm” ve “anti-Hıristiyan” pasajlarını Kuran’dan çıkarmak için bir manifesto yayınladılar.

Danimarka’da son zamanlarda peçe yasağı yürürlükte. Onlara göre yüzünü örten kıyafetler giyen Müslüman bir kadın, suç işlemiştir ve 135 Avro para cezasına çarptırılacaktır. Aynı suçu dördüncü kez işlerse, para cezası 1350 Avroya kadar çıkabilecektir. Ancak tabii ki (soğuktan korunmak için) yüzünü şal ile örtenler ya da karnaval kıyafeti giyenler bundan muaftır. Böylece Danimarka, Fransa, Belçika, Avusturya ve Hollanda’nın peşinden gitmektedir. Danimarka ayrıca çok sayıda göçmenin yaşadığı yoksul bölgelerdeki çocuklara yardım adına yeni bir politika uygulamakta, demokrasi, eşitlik ve Noel gibi Hristiyan geleneklerinin öğretimini zorunlu görmektedir. Bazı bölgelerdeki çocuklar, ilk yaşlardan itibaren her hafta 25 saat boyunca laik beyin yıkama operasyonuna tabi tutulmaktadır! Bu mu demokrasi ve özgürlük?

Almanya’da, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki okullarda 14 yaşından küçük kızların başörtüsü takması yasaklanıyor. Memur ve çalışanların zaten başörtülü olmaları yasak ve 2017’den bu yana bu özellikle Müslüman öğretmenler için de geçerlidir. Şimdi bir adım daha ileri gidip Müslüman genç öğrencilerin okulda başörtüsü takmalarını da yasaklamak istiyorlar. Burada da laik normlar ve değerler empoze edilmekte, Müslümanlardan İslami kimliğin bir kısmını terk etmeleri talep edilmektedir.

Yukarıda saydıklarımız özellikle Avrupa’da İslam Müslümanları hedef alan uzun baskıcı önlemler listesinden sadece bir kısmıdır. Hollanda da bundan istisna değildir.

Avrupa’da İslam karşıtı duygular hızla artıyor ve bu duygular, dinlerinde uzlaşma, hatta İslam’ı terk ederek asimile olmaları umuduyla Müslüman topluluklara karşı daha yaftalayıcı ve ayrımcı tedbirler almak için bir gerekçe olarak kullanılıyor.

Ancak tüm bu olumsuz gelişmeler arasında çok olumlu gelişmeler de var. Baskıcı politika başarısız oldu ve Müslümanlar üzerinde olumsuz etki yarattı. Sosyal ve Kültürel Planlama Dairesi (SCP) tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre Müslümanlar gittikçe daha fazla dindarlaşıyor. Genç kuşaklar, ikna ve coşkuyla İslam’ı benimsiyorlar ve tabii ki bunu gelecek nesillere aktaracaklardır. İslam, onların hayatından ayrılmaz bir parçadır ve öyle de kalacaktır.

Müslüman topluluk bunu daha da geliştirmek ve korumak için mücadele etmeli, Müslümanları birleştirmek, baskıcı önlemleri faş etmek ve İslam’ı yaymak için bilinçli ve aktif bir şekilde çalışmalıdır.