Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Suriye yolcusu şüphesiyle Huizen kasabasında Müslüman bir aile gözaltına alınmıştı. O zaman bu olay, tirat ve tantana ile dünya kamuoyuna duyurulmuştu. Hatta Het Gooi semtinin “Cihat yolcularına” evsahipliği yaptığı, Müslüman nüfusun yoğun olduğu şehirlerde ise durumun daha vahim olduğu gündeme gelmişti. Ancak bugün bu Müslüman ailenin bu suçlamalar ile hiçbir ilgisi olmadığı açığa çıktı.

Bu nedenlerden ötürü biz geçtiğimiz yıl çeşitli etkinlikler yapmış ve Hollanda hükümetinin sözde “Cihatçılık ile mücadele” politikasının baskıcı doğasını deşifre etmek ve açığa çıkarmak için “Hep birlikte İslam karşıtı politikaya karşı” adında yoğun bir kampanya yürütmüştük. Makaleler, basın açıklamaları, paneller, konferans ve seminerler yoluyla kampanyanın mesajını canı gönülden dinlemek isteyenlere çok kritik uyarılarda bulunmuştuk. Bu nedenle biz, önlemler paketi üzerinde pek ayrıntıya girmeyeceğiz. Onları resmi Web sayfamızda, Facebook ve YouTube’da bulunabilirsiniz. 

Şu an üzerinde durmak istediğimiz mesele, Müslüman topluluğun tüm bireylerini toplum için potansiyel tehlikeli olarak gören sert önlemler paketidir. Bu paket ile Müslümanlar, Müslüman olmak dışında elde hiçbir somut kanıt olmadan şüpheli olarak görülüyor. İşte bu vizyon doğrultusunda Huizen kasabasında Müslüman aile gözaltına alındı. Aile reisi, İslam’a göre yaşayan bir Müslümandı. Eşi de erkeklerle tokalaşmıyor ve başörtüsü takıyordu. Aile, Müslüman bir ülkede yaşama arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Bu, yetkililere göre radikalleşmenin bir sinyali olarak görüldü ve aileyi gözaltına almak için de yeterliydi.

Suçlamaya temel teşkil eden sözde ses kaydı ise “Arka planda yayın yapan ve çok berbat bir kaliteye sahip 17 saniyelik bir Arapça radyo veya televizyon haber kanalına” dayanıyordu. Arka planda olanlar duyulabiliyorsa, aslında bu, onların dinlendiğinin açık bir göstergesidir. O zaman soru şudur: İlk etapta onları gölge gibi takip etmenin gerçek nedeni neydi? Görünüşe göre ortada olmayan bu eylemlerin neresi ulusal güvenliğe tehlike teşkil ediyor? Bu eylemler, inançları ve hayatlarını İslam’a göre düzenlemenin bir gereği değil midir? 

Mağdurlar, kendilerinin “tünel vizyon “ ile ilişkilendirilerek kendilerine yapılan haksızlığı açıkça formüle ettiler. Korku tarafından beslenen tünel vizyon, İslam’a ve Müslümanlara karşı kasıtlı uygulanan İslam karşıtı politikanın bir sonucudur. Bu ailenin daha sonra masum ilan edilmesinin kamuoyu üzerinde hiçbir etkisi olmaz. Halkın büyük çoğunluğunun hafızasında kalan tek şey, “Cihat” veya “Hilafet yolcuları” gibi şeytanlaştırılan kavramlardır. 

Ayrıca biz, bu yaklaşımın ve tüm şiddetiyle baskıcı politikaların devam ettiği ve gitgide daha tehlikeli boyutlar aldığına inanıyoruz. Bu ailenin durumunda olduğu gibi genel izlenim, şüpheleri doğrulamak için bir kanıt aranıyor. Kanıt olarak sunulan bozuk bir ses kaydından hareketle de bugün şüpheler teyit ediliyor ve Müslümanların düşüncelerine yasak koymanın bir ispatı olarak kullanılıyor.

Son olarak biz, Müslüman aile hakkında hayırlar temenni ediyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın hem onları hem de tüm Müslüman aileleri her türlü kötülükten korumasını ümit ediyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ doğru yolda yürümek için hem bize hem de onlara güç ve kuvvet versin.