Ramazan ayı, içerisinde hidayet ve izzet gibi büyük olayların gerçekleştiği bir aydır. İnsanlığı en güzel uygarlık ile onurlandırmak için Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir. Tarihin akışını değiştiren, hak ile batıl arasını ayıran ve Yaratıcının (Furkan Günü) olarak nitelendirdiği Büyük Bedir Muharebesi bu ayda gerçekleşmiştir. Mekke’nin fethi ve Tarık bin Ziyad önderliğinde Endülüs’ün fethedildiği Buheyra destanı bu ayda olmuştur. Moğolların barbarlığına son veren Sultan Kutuz liderliğinde Ayn Calut Muharebesi bu ayda meydana gelmiştir. Frank ve diğer birçok orduyu yenilgiye uğratan Yusuf bin Taşfin liderliğindeki ez Zellaka Muharebesi bu ayda meydana gelmiştir...

Tüm bu destanlar ve zaferler Ramazan ayında gerçekleşti. O zaman ümmetin bir devleti ve bir sultanı vardı. Hilafet güneşi İslam topraklarında batar batmaz, bu mübarek ay ve diğer aylar, İslam ümmeti için trajediler ve acılar getirmeye başlamıştır. Ümmetin, sınırları koruyacağı, nur ve hidayeti yaymak için cihat bayrağını taşıyacağı orduları olmadığı gibi kendisini savunacak ve Batı’nın kuduz köpeklerinden koruyacak bir İmamı da yok!

Bugün Ramazan erkeklerle yüz yüze gelemeyecek kadar korkak olan gaspçı Yahudi varlığının gururlu Gazze’nin savunmasız halkına karşı işlediği en iğrenç insanlık suçuna tanık olmaktadır. Yahudi varlığı, İslam dünyasındaki suç ortakları olan yöneticilerin ihanetinden ve kışlalarında çakılıp kalan Müslüman orduların eylemsizliğinden emin olmamış olsaydı, taşkınlığına asla devam edemez, masum kadınları, yaşlıları ve çocukları öldürmekten zevk alamazdı. Eğer çocukların çığlıkları, yaslıların yardım çağrıları ve yaşlıların gözyaşları Müslüman orduları tahrik etmiyorsa, peki onları ne tahrik edecek olan şey nedir?

Müslüman bir kadının feryadıyla orduları seferber edecek bir çoban, küstah düşmana “Müminlerin Emiri Harun’dan Rum Köpeği Nikeforos’a! sözleriyle hitap eden bir Halife olmadığı için üzgünüz ey Ramazan. Ne yazık ki bu kimselerden sonra ümmete eziyet eden, kâfirlere karşı alçak gönüllü, müminlere karşı vakarlı, ümmetin düşmanlarını güçlendiren, ülkelerini heba eden ve zenginliklerini yağmalayan kimseler iktidara gelmiştir!

Ey Müslümanlar! Ey güç ve kuvvet ehli! Hizb-ut Tahrir olarak biz, kendimizi İslami hayatı yeniden başlatma, İslam beldelerini özellikle de Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını kurtarma ve onu tek bir devlette, Hilafet Devleti’nde birleştirme çalışmasına adamış biriyiz. Sizleri Rabbinizin emrine itaat etmeye, Şeriatını hâkim kılmaya, mazlum Müslümanlara yardım için Allah yolunda cihat etmeye ve yüce Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sı da dahil olmak üzere Müslüman ülkeleri kurtarmaya çağırıyoruz. Üzerinizdeki zilletten silkinin ve dininizle gurur duyun ki fetih ve zafer ayı eski Ramazanlar geri gelsin ve Allah Subhânehu ve Teâlâ huzurunda izzetli bir şekilde şahitlik yapalım.

وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ“De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” ^{[Tevbe 105]}