27 Aralık 2014 tarihinde saat on sularında güvenlik güçlerinden beş kişi, hükümet yetkililerine ait kimlik kartları ile birlikte uluslararası Oş havaalanına baskın düzenledi. Kabarlar.org sitesinde yayımlanan polis açıklamasına göre baskıncılardan birinin elinde tabanca, diğerinin elinde ise kamera vardı. Üçüncü şahıs ise otomatik silah "Kalaşnikof" taşıyordu. Saldırganların hepsinin üzerinde "Özel Tim" üniforması vardı. Özel tim, herhangi bir engel olmadan gümrük kontrol noktalarını, güvenlik görevlilerini ve sınır muhafızlarını geçtiler. Başlangıçta "denetim" için geldiklerini ve gerekli resmi belgeler ile giriş yaptıklarını söylediler. Söz konusu kesimler, [yani gümrük görevlileri, sınır muhafızları ve güvenlik memuru kimse] normalde gerekli belge ibraz edilmeden bu salona girilmesine kimseye izin vermezler. Bu üç kesimin yetkilileri ancak operasyondan bittikten sonra haberdar etmeleri dikkate şayandır. Bu da bu birimin, özel görev için ve resmi belgelerle hükümet tarafından gönderildiğini gösterir. Aksi halde yukarıda adı geçen görevlilerin, hırsızlar ile işbirliği yapmak ya da en azından ihmal nedeniyle suçlanarak bu ihmal ve kusurdan dolayı soruşturmaya tabi olmaları gerekirdi. Ama böyle bir şey olmadı! 20 milyon dolar ele geçirildikten sonra aniden bu operasyona "Hırsızlık operasyonu" adı verildi.

Böyle bir operasyon ilk kez olmuyor. Aksine daha önce birkaç kez vatandaşlar yağmalanarak katledildiler. Hemen hemen tüm bu suçlar, ya yollarda ya da havaalanı dışında işlendi. Hükümet yetkililerinin parmağı olmadan böyle bir operasyon gerçekleşemez. Bu da basına yansımayan tüm soygun işlemlerinin arkasında hükümetten birilerinin parmağı olduğu anlamına gelir. Daha önce havaalanı dışında gerçekleşen soygun operasyonundan birinde kurbanlar tarafından suçlulardan birinin yakalandığını hatırlatmak isteriz. Yakalanan suçlunun soruşturulması ve sorgulanması sırasında elde edilen delillere göre polis yetkililerinin veya çocuklarının bu suça karıştıkları açığa çıktı. Ardından hem bu dosyanın, hem de kamuoyuna yansımayan diğer suçların üstü örtüldü!

Uzun zamandan beri Kırgızistan'da üretimin durduğu ve fabrikaların içler acısı bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Kırgızistan'ın toplam üretimi, hükümet içindeki hain güçlerin katıldığı bu soygunlar yüzünden neredeyse hiç artmıyor. Çünkü hükümet yetkililerinin yardımı olmadan bu tür çetelerin böyle soygunlar yapmaları hemen hemen olanaksızdır. Dolayısıyla bu suçların açığa çıkmamasının arkasındaki nedenin hükümet yetkilileri olduğunu anlamak o kadar zor olmasa gerek. Ayrıca bu çete [mafya], Kırgızistan liderliğinin gözleri ve kulakları önünde hem de onun sağladığı kolaylıklar ve yönlendirmeleri iş yapıyor. Örneğin bu gibi soygun operasyonlarına yönelik kasten tüm kapılar aralanıyor. Bütün bunlar, yatırımcıların ülkeden çıkışına ve vatandaşların da paralarını yurtdışına kaçırmalarına neden oluyor. Hiç kimse, kendi vatandaşlarını bile korumaktan aciz kalan bir hükümetin yönetimi altında yatırımcıları yatırım yapmaya zorlayamaz. O halde bu mafyanın belli siyasi amaçları var demektir.

Hizb-ut Tahrir / Kırgızistan, Cumhurbaşkanı Atambayev'e şunları hatırlatır:

Cezasız kalan tüm suçlar, yeni suçlara kapı aralar. Dürüst kabul edilen bu kişiler, birer suç makinesine dönüşsünler diye onlara elverişli koşullar yaratan sensin. Onlar, Özbek vatandaşlarını yağmaladılar ve hâlâ da milliyetçilik narası temelinde onları yağmalamaya devam ediyorlar. Adı suça karışmış hemen hemen tüm suçlular, tutuklandıktan ve suçları kamuoyuna yansıdıktan sonra bile devlet kuruluşlarında görevlerine devam ediyorlar. Şu günlerde Müslümanlara yönelik başlatılan kampanyanın ardından Müslümanlar devlet güdümlü bu çetelerin bir numaralı hedefi haline geldiler. Şimdi de onlar, tüccarları yağmalamaya başladılar. Tıpkı "köpekbalığının" küçük balıkları yuttuğu gibi. Sen onların bu suçlarına sessiz kalıyorsun. Onun için sen, bu çirkin suçlarda onların yar ve yardımcısısın. Hemen hemen tüm bu suçlar, senin emrin altında çalışan kişilerin parmağı ya da bizzat iştiraki ile işleniyor. Hırsızlar ve suçlulara karşı izlenen bu "yumuşak" politika, Kırgızistan çıkarlarına ciddi zarar veriyor. Dolayısıyla yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesine [sıkılaştırılmasına] dair açıklamalarınız, günden güne mafya ve hırsızlık suçları geliştiği için içi boş açıklamalardır.

Ey Kırgızistan halkı!

Hizb-ut Tahrir, sizin dikkatlerinizi şuna çekmek ister ki hükümetin, bu soyguncularla işbirliği kamuoyuna yansıdıktan sonra hükümet, sadık ve samimi insanları suçlayarak suçu onlara yıkmak istiyor. Bize radikal grup yaftası vurmaya çalışıyor ve biz onların ihanetini ortaya çıkardığımız için de bizi yargılıyor. Hizb ileride İslami yönetim kurmak istiyor suçlaması dışında başka hiç bir bahane bulamıyor. Kurulacak İslam Devletinin yolsuzluk yapanları suçlarından dolayı hesaba çekmesinden korkuyor.

Hizb-ut Tahrir, daima Müslümanların çıkarlarını benimser ve kendi çıkarlarını asla Müslümanların çıkarlarının önüne geçirmez. Biz biliyoruz ki Kırgızistan hükümetinin arkasında uluslararası güçler var ve Hizb, Hilafeti kurmak için Kırgızistan'da nusret talep ediyor gerekçesiyle bu güçler onu Hizb ile mücadeleye sevk ediyor. Biz bunu bildiğimiz için Kırgızistan hükümeti bizim birincil düşmanız değildir. Bilinmelidir ki Hizb, ne Kırgızistan'da ne de başka herhangi bir yerde asla fiziksel eylemlere başvurmaz. Aksine fikri çatışma ve siyasi mücadele yapar.

Hizb, şeri hükümlere uygun olarak ümmetin çıkarlarını korur. Bundan gözettiği tek amaç, Allah'ın rızasına nail olmaktır. Bu konuda kınayıcının kınamasından asla korkmaz. Hükümetin ona yönelik iftiraları onun azim ve kararlılığını zayıflatamaz. Aksine hüsrana uğrayan ve zavallı olanlar iftira atanlardır. Hizb, tüm siyasi eylemlerini ümmetin çıkarlarını korumak için gerçekleştirir. Tüm insanlara, hatta bize zulmeden güçlere yönelik gerçek ve samimi sözlerimiz muhasebe ve nasihat babındandır. Ki Rabbimize karşı mazeretimiz olsun. Umulur ki o zalimler sakınırlar.