حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: LBu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130007 |
H. 11 Rabi’-ul Âhir 1434 M. Cuma, 22 Şubat 2013 |
-Basın Açıklaması- Ortak Kurulun Onayladığı Parlamento Seçimleri Yasa Tasarısı Projesi, Günahkar Azınlıklar İttifakı Liderleri Üretmeye ve Pazarlamaya Dayalı Düşmanca Bir Eylemdir
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Üstad Ahmed El-Kasas'ın, Ortodoks Birliktelik Adıyla Bilinen Parlamento Seçimleri Yasa Tasarısı Projesi Hakkında Hizbin Tutumunu Açıkladığı Basın Konferansında Yaptığı Konuşmanın Metni
Lübnan'daki parlamento seçimlerine dönük yeni bir yasanın geliştirilmesi hakkındaki tartışmanın sınırı, Ortak Kurul'un, Lübnan'da bulunan on sekiz (18) etnik guruba diğer guruplardan ayrı olarak kendi temsilcilerini seçme hakkı veren bir tasarı olan Ortodoks Birlikteliği olarak bilinen yasa tasarısını onaylamasıyla birlikte tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. İlan edilmesinden bu yana ve geçen Salı günü onaylanıncaya kadar bu önerinin ilan edilmesine iten amaç, kendilerinden bir çoğu Müslümanların oylarıyla parlamentoya ulaşan Nasranilere tüm milletvekillerini -ki onlar, parlamentonun yarısını oluşturmaktadırlar- kendilerinin seçmesine imkan vermesidir. Dolayısıyla bu yasanın, Taif Anlaşması'ndan bu yana olduğu gibi sözle değil de fiilen eşit bölünmeyi somutlaştırdığı görülmektedir.
Bizler kanaatimizi ifade edecek olursak, Lübnan varlığı anayasasında ne kadar değişiklik yaparsa yapsın ve yönetmelikleri ile yasalarını ne kadar değiştirirse değiştirsin istikrarlı bir yaşam sürdüremeyeceği gibi bağımsız bir devlet olmaya elverişli de olamayacaktır. Dolayısıyla onun için, tarih boyunca olduğu gibi yeniden çevresiyle bütünleşmesinden başka bir çözüm yoktur. İşte bu kanaatimize rağmen aşağıdaki mülahazaları kaydetmemiz bizim için kayda değerdir:
-Taif Anlaşması'ndan önce Müslümanlar ve Dürzilerle karşılaştırıldığında Nasrani Bakanları ile milletvekilleri beş, altı oranında olduğu zamanda bile Müslümanların sayısı Nasranilerin sayısından daha fazla olmasına rağmen on yıl boyunca ülke yöneticileri, bu denklemin sadece yeniden gözden geçirilmesi için tartışmayı bile kabul etmemişledir. Nitekim Nasranilerin galibiyetini ve onların temsil ve yönetimdeki hegemonyasını savunmak için 75 yılında iç savaş tutuştu. Dolayısıyla bu kara savaş ile uluslar arası ve bölgesel iradenin sonucunda güçler dengesi oluşmamış olsaydı, Nasraniler nüfuzun üçte birinden daha az olmasına rağmen Nasraniler ile Lübnan'ın diğer sakinleri arasındaki eşit paylaşıma karar veren 1990 yılındaki Taif Anlaşması imzalanmazdı. Bugün eşit paylaşıma karar veren Taif Anlaşması'na dayanan Mişal Avn, imza zamanında Taif Anlaşması'na en şiddetli muhalefet edenlerden, dahası bu bağlamda mevcut müttefiki (Esed rejimine) yıkıcı bir savaş açanlardan biri olmuştur. Çünkü bu anlaşma, hükümet ve parlamentodaki Nasranilerin (sayısal) üstünlüğünü iptal ediyordu. Nitekim bu tutumunun arkasında tek bir şey vardı ki o da; ırkçılık ve mezhepçilik.
-Her hangi bir ülkedeki insanların haklarından biri de kendi temsilcilerini seçmeleridir ve kendi dışındakilerin onların temsilcileri seçme hakları da yoktur. Çünkü milletvekili, insanların vekilidir. Bu yüzden onlar, kendi vekillerini seçmektedirler ve bu ülkedeki yönetim sisteminin doğası göz ardı edilerek hiçbir kimsenin onları temsil edenlerin dışındakileri vekil tayin etme hakkı yoktur. Bununla birlikte herhangi bir meclise yasa koyma hakkı verilmesini de reddediyoruz. Ancak mezkur yasa tasarısı, sadece bu yanıyla sınırlı değildir. Dahası o, parlamentodaki sandalyelerin yarısının Lübnan'daki seçmenlerin yaklaşık üçte birine verilmesi yoluyla halkın iradesinin aldatıldığı bir yasadır. Dolayısıyla şayet oy verme yaşı 18'e indirilirse belki de onların seçmenlerinin oranı dörtte birden daha aza düşecektir. Dolayısıyla da bunda, hiçbir şekilde hakkı olmayan bir gurubun saplantısı ve ülkedeki diğer insanların haklarının ihlal edilmesi vardır. Bu yüzden herhangi bir seçim yasasına karar veren hassas kuralın, herhangi bir gurubun milletvekili oranının, genel nüfus oranına eşit olması şeklinde olmasıdır. Dolayısıyla bu kurala göre, kesinlikle Nasraniler milletvekillerinin yarısına sahip olmayacaklardır.
-Nasranilerin liderlerini, egemenliği arzulamalarına ve başkalarının haklarına saldırmalarına sevkeden şey, tartışmalı bu iki gurup içerinde Müslümanlara liderlik edenlerin aşağılık tutumlardır.
Nitekim guruplardan biri, eşit paylaşıma dair ısrarında edepsizlik sınırına kadar ulaşmıştır. Hatta "ortada tek bir Hıristiyan olsa bile" onun sayımı durdurabileceğini açıklamıştır! İşte o bugün, elleriyle ektiğini biçmektedir. Zira içerisine siyasetteki yandaşlarını dahil eden bu serseri ittifak karşısında yetim gibi durmaktadır.
Diğer guruba gelince; siyasî rakiplerinin karşısındaki bozukluğu, sürekli olarak kendisine tutunduğunu açıkladığı elinde geriye kalan sevapları terk edecek ve siyasî kararda azınlığın çoğunluğa ağır basmasını reddeden tüm tarihsel sloganları unutacak dereceye kadar ulaşmış olup bu ayıbın kutsanması görüşü üzerinde yürümektedir. Peki ya niçin? Basitçe, yıllardır öncülüğünü yaptığı günahkar azınlıklar ittifakını güçlendirmek için! O halde bu yasa tasarısıyla devam etmeyi onaylamaları ve Şam ayaklanmasına ve Lübnan'daki destekçilerine savaş açmak için Lübnan Cephesini oluşturanlar bizzat kendileri olduğu halde diğerlerini de arkalarından sürüklemeleri sadece bir tesadüf müdür acaba?!
Fransa, 1920 yılında Lübnan devletini üretip onu da Marunilere teslim ettiğinde bu bağlamda yapacağını yapmıştır. Zira Hilafet Devleti'nin enkazı üzerine "böl ve yönet" kaidesine dayalı birçok mezhepçi varlıkları inşa etmiştir. Bunu da Müslümanları ve Müslümanlarla bir arada yaşayan gurupları bir araya getiren ve onlardan yüzyıllar boyunca güçlü ve heybetli bir ümmet oluşturan bu devletin geri dönmesini engellemek için yapmıştır. Bugünlerde, Fransa'nın daha birkaç gün önce korktuğunu açıkladığı bu devletin geri dönmesine dair işaretlerle birlikte, aynı şekilde karşısındaki mezhepçi ve ırkçı varlıkları güçlendirmek için ümmetin ayaklanmasına karşı küresel-bölgesel ittifaka ihtiyaç olduğunu vurgu yapılmaktadır. Nitekim bu komploda, İran yöneticileri anahtar bir rol oynamaktadırlar.
Binaenaleyh konuşmamızı, Lübnan ve diğer Şam ülkelerindeki mezheplerin evlatlarına yöneltiyoruz:
Ümmetimizin, Batı'nın dizginleri ellerinde tutmaları ve büyük bir çoğunluğa sahip olan Müslümanların onlara boyun eğmeleri için mezheplerin başlarından olan bazı açgözlülere otoriteye gelme imkanı verdiği ve bugün de bu yöntemin güçlendirilmesine geri dönüldüğü yaklaşık bir asırdır yaşamış olduğu durum, evet bu durum, kelimenin tam manasıyla istisnai bir durumdur. Nitekim tarihin mantığı ve mevcut durum, siz ve tüm dünya için bu ümmetin çok yakında kendi topraklarındaki sultanına ve egemenliğine geri döneceğini vurgulamaktadır. Ancak ümmetin düşmanlarının kini, onları kör etmekte, onları ümmete düşmanlığa ve işlerin normale geri dönmesini engellemeye sevketmektedir. O halde ufku gören akıl sahiplerinden olun ve Esed ailesinin, maiyetlerinin ve Suriye'deki kavimlerinin yaptığı gibi insanların kendilerine ve nesillerine düşmanlık beslediği kimselerden olmayın. Zira hiç kimse sizleri, yalancılığa ve aldatmaya ikna edemeyeceği gibi Lübnan'ın faydasına olan, Allahuteala'nın izniyle çok yakında gelmekte olan Suriye'nin geleceğini güçlendirmeniz gereken kalenizdir. Nitekim Lübnan, Şam ülkelerinin ayrılmaz bir parçası olup ne kadar kibirli olursa olsun ve ne kadar gururu gözlerini kör ederse etsin dünyadaki hiç mahlukun bizi, çağlar boyunca bizlerin ve sizlerin yuvası olan Şamımıza ilhak olmaktan vazgeçirmesine asla izin vermeyeceğiz.
Allahuteala, bizlere şöyle buyurmaktadır:
عَسَى اللَّهُ أَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةً وَاللَّهُ قَدِيرٌ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Olur ki Allah sizinle düşman olduklarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah Gafurdur ve Rahîm'dir. Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zalimlerin ta kendileridir." [Mumtehine 7-8-9]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon Telefon: 03–155103 / 03–446709 www.tahrir.info |
Fax: 06–629524 E-Mail: ht@tahrir.info |