حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: LB-BA-2010-MB-TR-0001 |
H. 4 Safer 1431 M. Salı, 19 Ocak 2010 |
Milli Eğitim Bakanlığı, Öğrenciler Arasında Laiklik Mefhumunun Propagandasını Yapıyor
Milli Eğitim Bakanlığı, Lübnan'daki ortaöğretim okulu birinci ve ikinci sınıf talebelerine yönelik, "Sence laiklik Lübnan'daki içtimai ve siyasi hayatta demokrasiyi güçlendirmek için mi çalışmaktadır? Görüşünü örneklerle birlikte açıkla" sorusunun geçtiği bir yarışma kağıdı dağıtmıştır.
Bu sorunun -öğrencilerin vereceği görüşler dikkate alınmaksızın- orta ikinci sınıf öğrencilerine yöneltilmesi, laiklik düşüncesinin, hakikatte düşman milletlerden gelerek hala Lübnan'ın da bir parçası olduğu İslami ümmetin kimliğini ve hadaratını ortadan kaldırmak isteyen düşmanca bir fikir olmasına rağmen Müslümanların kültürüyle çelişmeyen tarafsız bir fikirmiş gibi pazarlanmakta olduğunu göstermektedir. -Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gelen- bu duyuru, Lübnan yetki organlarından bir organın yaptığı resmi-siyasi bir uygulama olup ona olan yaklaşımımız bu temel esas üzere olmalıdır.
Laiklikten maksat, toplumu laikliğe dönüştürmektir. "Laiklik" ıstılahı ise Batılı bir ıstılah olup tüm açıklığı ile dini hayattan ayıran, yani eğitim, basın ve kamu işlerinde diğer sektörlerin dahil olduğu toplum, devlet ve yasamadan ayırma anlamına gelen "dinsizliğin" düzmece bir tercümesidir. Şöyle ki din, mütedeyyin fertler nezdinde ibadetler ve ahlakla sınırlandırılmış olsun.
Laikliğin, ilahi yetkilendirme adı altında topluma ve siyasete tahakküm eden kilisenin ve kralların teokratik sistemine karşı yapılan inkılap sonucunda Batı'da ortaya çıkmış bir yaşam biçimi olduğu hiç kimseye gizli değildir. Bu laiklik, 1789 yılında yapılan büyük Fransız ihtilalıyla birlikte vakıa zemininde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ruhani, ahlaki ve insani değerlerin kaybolup maddi değerler ile bireyciliğin egemen olması ve dünya savaşlarını çıkaran bencil maddi çıkarların tahakküm etmesi de dahil bugün Batılı toplumların yaşadığı yaşam tarzı, sömürgecilik yarışında on milyonlarca insanın canına kıymıştır. Şöyle ki maksimum fiziksel zevklere ulaşmak olan saadet mefhumu, insanı orman kanunlarıyla yaşamaya iten hayvani bir yaşantı ortaya çıkarmıştır. Demokrasiye gelince; o ve laiklik bir paranın iki yüzü gibidir. Zira demokrasinin dayalı olduğu en önemli kaide, egemenliğin halka ait olmasıdır. Bunun manası ise yasama, yani toplumla alakalı nizamları ve kanunları koyma hakkına sahip olan bizzat halktır. Dini hayattan ayırmanın tabii bir neticesi olarak da Batılılarda bu kaide ortaya çıkmıştır.
Batı, önce fikri istila yoluyla laikliği İslami ülkelere transfer etmek için çaba sarf etmiş ardından da Birinci Dünya Savaşı'nda Hilafet Devleti'ne karşı zafer kazanmasının üzerine onu insanların yaşadığı bir vakıa olarak dayatmıştır. Zira İslami ülkeleri parçalara ayırmış, buralarda yapay yeni devletler kurmuş ve bunlar için kendi anayasa ve nizamlarından transfer edilmiş anayasalar ve nizamlar koymuştur. Böylece insanların toplum içerisindeki ilişkilerine onun kanunları tahakküm eder olmuştur. Bu da laikliğin, -Lübnan da dahil- İslami ülkelere dayatılması, Batının, İslam'ı yönetim ve toplum vakıasından kaldırmaya yönelik tarihi savaşında İslam hadaratına galip gelmesinin bir sonucu olduğu anlamına gelmekte olup ümmet içerisinde İslam'ın etkisinden geriye kalan şeyleri, İslam dünyasındaki kendisine bağlı rejimler, dernekler ve kurumların elleriyle kaldırmaya hala devam etmektedir.
Binaenaleyh aşağıdaki hususları açıklamamız önemlidir:
Laiklik, İslam ile çelişen bir fikirdir. Zira dinin, hayattan, toplumdan ve devletten ayrılması anlamına gelmektedir. İslam'ı ise Allahuteala, ancak hayata bakış açısını içeren bir din, toplum ve devlet için bir nizam ve dolayısıyla yaşam için bir metot olarak inzal etmiştir. Allahuteala şöyle buyurmuştur:الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينً "İşte bugün, size dininizi kemale erdirdim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a razı oldum." [el-Mâ'ide 3]
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا "İnsanlar arasında, Allah'ın sana gösterdiği şekilde yönetesin diye sana kitabı hak ile indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma!" [en-Nisâ' 105] Dolayısıyla laikliği benimsemek ve ona inanmak; yönetim, iktisat, içtima, cihat, kısas ve had nizamları gibi toplumdaki insanların ilişkilerini düzenleyen İslam hükümlerini inkar etmek anlamına gelmektedir... İslam'ın kati hükümlerini inkar ise İslam'ın tümünü inkardır. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ "Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden böyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah, yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir." [el-Bakara 85]
Demokrasiye gelince; aynı şekilde o da İslam ile çelişmektedir. Zira İslam, kendi devlet başkanını seçme, gözetleme ve muhasebe etme hakkına sahip olması anlamında sultayı ümmete vermesine rağmen egemenliği şeriata vermiş ve Müslümanlara, nizamları ve kanunları seçme hakkı vermemiştir. Zira Müslümanların dinlerine imanı, Allahuteala'nın Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in üzerine inzal ettiği tüm şeriatına teslim olmalarını gerektirir. Dolayısıyla Allahuteala'nın, kitabı ve resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetinde kesinleştirdiği bir hususun -Milli Eğitim Bakanı'nın bu yarışmada yaptığı gibi- insanların görüşlerine sunulması haram kılınmış bir ameldir. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp içlerinden de bir sıkıntı duymaksızın verdiğin hükme tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." [en-Nîsa 65]
Sömürgeciliğin egemenliğinden bu yana ülkemizde evlatlarımıza okutulan eğitim müfredatı, onların kültürlerini ve şahsiyetlerini Batılı kültür ve Batılı şahsiyete göre şekillendirmek için konulmuştur. Bu da İslami şahsiyetin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Bu husus yeni bir şey değildir. Bu tür bir yarışmada yeni olan şey şudur ki Milli Eğitim Bakanlığı laikliği, medeni toplum, medeni kanun ve medeni mahkemeler gibi kapalı ifadeler ve başlıklarla pazarlarken gerçek ismini bir tarafa bırakın artık açık ismiyle pazarlamaya başlamıştır... Bundan maksat ise Müslümanların bağlı kalmaya devam ettikleri haramlardan geriye kalanların mubah kılınması anlamına gelmektedir. Ülkemizdeki Batılı sefaretlerin, bu tür projelere dikkat çektiği ve onun gözetim ile desteğini üstlendiği hiç kimseye gizli değildir.
Evlatlarımız ve diğer Müslümanlar laikliğin, dinin hayat işlerinden ayrılması anlamına geldiğinin, onun kabulünün ise İslam ile şeriatının inkarı anlamına geldiğinin farkında olmalıdırlar. Demokrasi ise yasamayı şeriata değil halka vermektedir. Yani helal ile haramı, hak ile batılı ve hayır ile şerri birbirinden ayırmada söz sahibinin Allah'ın şeriatı olacağı yerde insanların çoğunluğuna ait olması demektir. Allahu Subhânehu şöyle buyurmuştur:وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَـذَا حَلاَلٌ وَهَـذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ "Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin. Aksi halde Allah'a karşı yalan iftira etmiş olursunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan iftira edenler asla iflah olmazlar." [en-Nahl 116] Dolayısıyla ne Müslüman bir alim ne de bir müftü, laikliğin ve demokrasinin bu manada alınmasının caiz olduğunu söylemeye cüret edemez. Lübnan'daki şeriat alimleri, aydınlar, partiler, siyasiler ve emir sahiplerinden olan Müslümanların tamamına, toplumda İslam'ın ve şeriatın yerini alan laikliği pekiştirmeye yönelik her türlü girişimin karşısında durmada büyük bir sorumluluk düşmekte ve insanları, özellikle de gelecek nesilleri daha fazla laiklik içerisinde boğmayı hedefleyen yeni girişimler karşısında engelleyici bir bariyer olarak durmakla muhataptırlar. Dahası bir hadarat ve hayat nizamı olması bakımından İslam'ın sahih görüntüsünün bu gençliğe ulaştırılması için çabalar birleştirilmelidir. Ardından onlar da böylece bu İslam'ı, hadaratı ve nizamı ile İslami hayat dairesinden çıkması sebebiyle belalar ile felaketlerin acısını çeken ümmeti kalkındırmaya dönük siyasi bir proje olarak taşımış olsunlar. Dahası akıllarını, bizzat Batılı akilleri bile tiksindirmeye başlamış olan Batılı laiklik ve çürümüş demokrasisiyle istila ettirmek yerine İslam'ı bir risalet olarak tüm dünyaya taşımış olsunlar. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنْ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ "Sizler, insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. Marufu emreder, münkerden nehy eder ve Allah'a iman edersiniz." [Âl-i ‘İmrân 110]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon Telefon: 03–155103 / 03–446709 www.tahrir.info |
Fax: 06–629524 E-Mail: ht@tahrir.info |