Ülkenin tam da seçim sathi mailine girdiği bir dönemde sabah namazına giderken kurşuna dizilen Filistinli bir imamın hayatını kaybetmesinden ötürü şoke olduk. Kuala Lumpur Üniversitesi İngiltere-Malezya Enstitüsü (UniKL BMI) öğretim görevlisi 35 yaşındaki Dr. Fadi MR Albatsh Fatma, iki motosikletli tarafından yakın mesafeden ateş edilmesinin ardından olay yerinde hayatını kaybetti. Kuala Lumpur Polis Şefi Datuk Mazlan Lazım, televizyon (CCTV) kaydında imama ateş edilmeden önce apartman dairesi dışında kurbanı bekleyen motosiklet üzerinde iki kişinin olduğunu söyledi. Cinayet faktörünü saymazsak açık alanda işlenen bu suikastta bir kararlılık ve çok iyi planlamanın olduğu görülüyor.

Hizb-ut Tahrir / Malezya, kurbanın ailesine en derin başsağlığı dileklerini sunar. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu imtihan karşısında onlara güç ve sabır versin. Allah Subhânehu ve Teâlâ, kurbanın yaşamı boyunca işlediği tüm iyi amellerini kabul ve makbul etsin.

İki yıl önce de Kuzey Kore liderinin üvey kardeşi olan Kral Jong Nam’ın Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı’nda (KLIA) öldürülmesiyle şoke olmuştuk. Bu da açık alanda işlenmiş ve iyi planlanmış bir suikasttı. Malezya’da yabancılara yönelik düzenlenen en trajik ve sansasyonel cinayet, günümüze kadar ülkeyi derinden “sarsan” Moğol model Altantuya Shaariibuu cinayetidir. Bu ülkede yabancı vatandaşların öldürülmesine ek olarak düşük ve yüksek profilli Malezyalı vatandaşların da öldürülmesi yaygın bir fenomen haline geldiği görülüyor. İki yıl önce ülke, Jalan Genting Klang Setapak trafik ışığı yakınında yakın mesafeden dört motosikletçinin 16 kurşunuyla öldürülen bir adamın ölümüyle sersemlemişti. Arap-Malezya Bankacılık Grubu’nun (AmBank) kurucusu Said Ahmad Najadi’nin, 29 Temmuz 2013’te açık bir otoparkta suikasta maruz kalmasıyla ülke şoke olmuştu. Aynı yıl Gümrük Dairesi Müdür Yardımcısı Datuk Shaharuddin İbrahim, Putrajaya’daki trafik lambasında dururken iki motosikletçi tarafından vurularak öldürülmüştü.

Günümüzde Malezya’da açık alanlarda işlenen cinayetler, diğer cinayet türlerine ek olarak yaygın bir vaka haline gelmiştir. Bu cinayetler, birçok soruyu da gündeme getirdi ve insanların endişelenmesine sebep oldu. Malezya’da ateşli silahlara konulan katı yasalara rağmen bu katiller, bu kadar kolay şekilde silah ve mühimmatı nasıl bulabiliyor? Dürtü ve skandallarla ilgili sorular bir yana kapalı veya açık alanlarda olsun sürekli tehditlere maruz kalan savunmasız vatandaşların güvenliğini sağlamakta hükümet ve yetkililerin yeterli ve ciddi olup olmadıkları sorusunun yanı sıra bu soru da insanların zihnini meşgul etmektedir.

Birçok gazete, Filistinli İslami Cihat Şefi Halid El-Batş’ın da aktardığı gibi Filistinli İmamın suikastından Mossad’ın sorumlu olduğunu iddia etti. Khaled, yasadışı varlığın haber portalı Haaretz sitesine yaptığı açıklamada, Fadi’nin Filistinli bir mühendis olup Hamas hareketi mensubu olduğunu itiraf etti. Ancak Yahudi varlığının Savunma Bakanı, suikasttan Mossad’ın sorumlu olduğunu iddiasını reddetti.

Eğer suikastın arkasında gerçekten Mossad varsa, o zaman Filistin’in ana meselesine dönmeliyiz. Mossad’ın varlık nedeni, kâfir İngilizlerin yardımıyla iğrenç bir şekilde Filistin topraklarında kurulan (İsrail)’dir. Yasadışı Yahudi varlığı, şuan kâfir güçler özellikle ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çok iyi korunmaktadır. İşte bu, yani (İsrail) olarak bilinen yasadışı bir varlık kurmak için Yahudilerin zorla gasp ettiği Müslüman ülke, Filistin sorununun temelidir. Bu nedenle (İsrail) kökten sökülüp atılmadığı sürece Mossad her zaman var olacaktır ve Yahudi varlığı için iğrenç cinayetler işleyecektir. Filistin, ancak yöneticiler ve Müslüman orduların cihadı yoluyla kurtarılabilir ve ancak bu şekilde (İsrail) kökten sökülüp atılabilir. Filistin kurtarılmadığı sürece kutsal toprakların işgali devam edecek ve halkı da kâfirlerin kurbanı olmayı sürdürecektir. Bu durum sadece Filistin ile sınırlı değil, dünyanın her köşesinde durum aynı. İslam düşmanları ve ajanları, dünyada egemen olduğu sürece Müslümanlar ve ülkeleri için güvenlik ve barıştan bahsetmek abestir. Müslümanlar, ümmetin emniyet ve güvenliğini önemsemeyen bencil hükümdarlar, hainler ve Batı uşağı yöneticiler tarafından yönetildiği sürece Müslümanlar için barış ve güvenlik söz konusu olamaz. Gerçekten de Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti ile yöneten dindar bir Halife ve Veliyyül Emir olmadan Müslümanlar ve ülkeleri için güvenlik ve istikrar asla olmayacaktır.