Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HTu2013BAu20132011u2013MMBu2013TRu20130024 H. 25 Zilka’de 1432
M. Pazartesi, 24 Ekim 2011

Evet; Sivil Demokrasi İslam'a Taban Tabana Zıttır

21.10.2011 tarihinde Cuma hutbesinde Dr. Yusuf El-Kardavi Libya halkını ‘Sivil demokrat İslam cumhuriyeti'ni kurmaya davet etti. ‘'İslam ile sivil demokratik devlet kavramları arasında bir ihtilafın bulunmadığını'' söyleyen El-Kardavi Mısır'ı, Libya'yı ve Tunus'u içine alan bir birliğin kurulmasına davet ederek sözlerine şöyle devam etti: (İstikrarın mutlaka sağlanması gerekiyor. Belli bir örgütlenme şekline de gidilmelidir. Çünkü dünya örgütleniyor. Avrupa'yı ve Asya'yı gördük, bu tür örgütlenmelerin kendi halkına hayırdan başka bir şey getirdiğini görmedik. Neden hayırlı devrimciler de birbirleriyle örgütlenmesin?).

Biz başlangıç olarak Müslüman beldelerini birleştirmeye çağırıda bulunmayı takdir ediyoruz. Zira o şer'i bir vecibedir. Bu birlikteki olması geren husus ise onun Hilafet devleti altında olmasıdır.

Ancak biz burada dikkatleri çok tehlikeli bir mefhuma çekmek istiyoruz. Bu kavram öyle tehlikelidir ki bizi hem içinde bulunduğumuz bozuk ve ajan rejimlerin tahakkümü altında bırakacak hem de büyük bir günaha ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın azabına uğratacaktır -Allah bizi ve sizi korusun-. Bu tehlikeli mefhum ise ‘İslam ile sivil demokrasi arasında ihtilafın olmadığı' mefhumudur! Buna göre demokrasi, sadece seçim mekanizmasından ibaret oluyor. Bu seçimler insanlara yasama organında -mecliste- kendilerini temsil edecek kimseleri seçme imkânını sağlıyor. Bazıları da seçimleri şura meclisiyle eş anlamlı olarak kabul eder. Ancak şura şer'i bir mesele olup şer'i naslar onun yapılmasıyla ilgili hükümler getirmiştir.

Şüphesiz demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olduğunu görmek dengesiz ve eksik bir tespittir ki doğru bir şer'i hüküm verme hususunda yanlış bir sonuca sevk eder. Zira bir husus hakkında hüküm beyan etmek o hususu kavramanın bir parçasıdır.

Demokrasinin gerçeği ise sadece seçimlerden ibaret olmayıp dini hayattan ayıran laiklik inancından doğan bir yönetim sistemidir. Hangi değişik isim altında geçerse geçsin yasama organı, halk adına ve demokrasi kurucularının ‘Egemenlik halkındır' sözüne dayanarak yasama koyuyor. Bu ise İslam akidesine dayalı İslam şeriatı ve İslam'ın yasama anlayışıyla çelişmektedir. Bu akide ise hükmün ancak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya ait olup egemenliğin de şeriata ait olduğunu gerektirmektedir. Başkasına değildir.

Evet, İslam şuranın yapılmasını tavsiye etmiştir. Bu şura ümmet meclisi veya şura meclisinde ümmetin kendisini doğru şekilde temsil eden temsilcilerini seçmesine dayalıdır. Ancak şura meclisi veya yönetici olan halife şeriatın getirdiği hükümlerin dışında asla yasama yapamaz. Zira İslam şeriatının hükümleri Vahyin getirdiği İslam'ın yasama kaynaklarından alınmıştır.

Cumhuriyet sistemine gelince; o laik düzeninin bir ürünüdür. Bu sisteme göre bir avuç yönetim tabakası insanları köleleştirir. Bu köleleştirme süreci yasamadan başlayıp helal-haram hususunda insanı ilahlaştıran kanunları cebren koyana kadar devam eder. Hâlbuki bir imama veya Müslümanların halifesine biat etmenin gerekliliği hususu Resulullah'tan gelen şer'i naslar ve sahabenin icmasıyla sabit olmuştur.

Zira; Rab'i bin A'amir (رضي الله عنه) adlı sahabe İslam nizamının özünü Pers İmparatorluğunun komutanı Rüstem ile yaptığı konuşma esnasında ortaya koydu. Pers komutanı Rüstem ona: Sizi buraya getiren şey nedir? diye Sorunca O şöyle cevap verdi: ‘Allah bizi; dilediği şekilde kulları, kula kulluktan Allah'a kulluk yapmaya, dünyanın darlığından genişliğine ve dinlerin zulmünden İslam'ın adaletine çıkarmak üzere gönderdi' dedi.

Son zamanlarda sıkça kullanılan ‘Sivil devlet' kavramına gelince; bu sadece laiklik çığırtkanlarının sıradan Müslümanları aldatmak için ortaya koydukları ölü bir çabadan başka bir şey değildir.

Şimdi bazıları çıkıp diyecek ki: Biz bundan İslam'ın kastettiği şura ve İslami demokrasi manasını demek istiyoruz!! Biz de bunlara diyoruz ki: Mesele sizin bundan ne kastettiğiniz meselesi değildir. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bizim kafirlere benzememizi yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ Ey iman edenler! "Râ'inâ" demeyin, "unzurnâ" deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kafirler için elem verici bir azap vardır. Bakara 104

İthal edilen kavramın İslami kavrama eş anlamlı olduğunu varsayalım/farz edelim. Öyle de olsa İslami manaya bağlı kalmamız söz konusuyken, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bizi insanları merci olarak kabul etmekten sakındırmıştır. Hele eğer adı geçen kavram (İslam'dan) farklı veya çelişki arz ediyor ise durum nasıl olur?

Bu bağlamda birlik-beraberlik hususunda kopuk ve eksik veya yüce dinimizin emrettiği şekle aykırı olarak çağrıları tuhaf karşılamak bizim hakkımızdır. Zira İslam Müslümanların tek bir halife altında birleşmesini gerekli kılmıştır. Bu halife ise onların dağılmışlığını geri toplar, onlara kol kanat gerer, dinin bütün hükümlerini tatbik etmek için gecesini gündüzüne katar. Dolayısıyla bütün ümmete ve bilhassa Mısır, Tunus ve Libya halkına, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını tatbik etmek üzere bir halifeye biat etmelerinin farz olduğunu hatırlatmak gerekir. Zira hilafeti ikame etmenin hayırlı oluşu batılı toplumların ürününden değil Rabbimize itaat etmekten kaynaklanır.

Daha düne kadar Doğu Avrupa'da Marksist sosyalist sistemin can çekişerek ölmesine tanıklık eden insanlık bu gün ise Batı'da kapitalist sistemin yıkılışına tanıklık etmektedirler. Bu sistemlerin her ikisi de bir avuç kesim için insanları köleleştirmeye dayanır. İnsanlık ise kendilerini içinde bulunduğu dar geçim ve sıkboğazdan kurtaracak ve dünya ve ahiretin genişliğine kavuşturacak İslam'ın yeni sökecek şafağını özlemle beklemektedirler. Bu durum ise Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını tatbik etmek ve Risaletini bütün insanlığa taşımak suretiyle yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kelimesini yüceltmek noktasında tevhit ümmeti için tarihi bir fırsattır. İşte Hizb-ut Tahrir de sizi tam olarak buna davet ediyor. Sizi; dünya ve ahirette Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın rızasını kazanmak için nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti ikame etmek üzere onunla beraber çalışmaya çağırıyor. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kulu ve peygamberi (صلى الله عليه وسلم) hilafeti müjdelemiştir. Hak [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmaktadır: وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir metod kıldık. Maide 48


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hi.zat.one
E-Mail: media [@] hi.zat.one

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER