24 Şubat 2022 ‘de NIA yetkilileri, Hilafet Devletinin önemi, tarihteki rolü ve İslam dünyası için geleceği hakkında konuşmalar yapan Ziyavudeen Bakavi’nin tutuklandığına dair PTI News aracılığıyla bilgi sızdırdılar. Hizb-ut Tahrir’in IŞİD’in bir uzantısı olduğu iddia edilerek, acımasız Yasadışı Faaliyetleri Önleme yasalarının uygulanması ima edildi. Daha da önemlisi, utanmaz bir yalanla kamuoyu kandırılmaya çalışılıyor. 70 yıllık entelektüel bir örgütün 20 yıllık militan bir grubun uzantısı olduğunu iddia ediliyor. Bu iddialar iki anlama gelir. Ya ülkenin en büyük soruşturma kurumunu ve bahsi geçen gazeteyi yöneten insanlar toy. Ya da terörizm yalanlarıyla kamuoyuna korku pompalanıyor. Her iki kurumun başındaki kişiler, herhalde haberleri okuyanların 5 yaşındaki çocuklar olduğunu sanıyor. Bu nedenle The Print sitesi editörü ve NIA direktörü hemen istifa etmeli.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi, 23 Nisan 2021, 04 Haziran 2021 ve 30 Eylül 2021 tarihlerinde kamuoyunu uyarmak amacıyla basın açıklamaları yayımladı. Açıklamalarda, NIA’daki yozlaşmış yetkililerin, Hizb-ut Tahrir hakkında kasıtlı yalanlar uydurdukları dile getirildi. Basın açıklamalarında, sosyal medya platformlarındaki Hilafet tartışmalarının, bildiri ve beyan bulundurulmasının “terörist” faaliyetlerle ilişkilendirme çabalarının başarısızlığı ortaya konuldu.

Yetkin bir bürokrat veya mesleğini seven profesyonel bir gazeteci, ünlü bilgi kaynaklarında bir araştırma yapsaydı, Hizb-ut Tahrir’in (HuT) entelektüel ve siyasi bir parti olduğu, İslam dünyasında Hilafeti yeniden kurmak için 1953 yılında değerli âlim Şeyh Takiyyuddin En Nebhani (Allah rahmet eylesin) tarafından kurulduğu gerçeğine kolayca erişebilirdi. Hizb-ut Tahrir, 2006’dan beri evrimleştiği ve mutasyona uğradığı bilinen IŞİD’in bir uzantısı olmadığı gibi IŞİD de Hizb-ut Tahrir’in bir uzantısı değil.

Hindistan’ın federal ve birlik bölgeleriyle ilişkisi olan, diğer uluslararası kuruluşlarla partnerliği bulunan bir ajansın tepesindeki adamların, bariz gerçeklere ve doğrulara erişememeleri gerçekten endişe verici. Bu olağanüstü gerçeklerin örtbas edilmesi, Hindistan’ın İngiltere’den bağımsızlığının 75. yılında Amerika’nın, BMGK’da iki yıllık daimi olmayan üyelik için Hindistan’ı aday gösterdiği bir zamana denk geliyor. Yine bu gerçeklerin örtbas edilmesi, Modi destekli Hindutva teröristlerinin 2002 yılında Gujarat Katliamı’nda binlerce Müslümanı katletmesinin 20. yıldönümüne rastlıyor. Bu katliamın Modi’yi Hindistan Başbakanlığına taşıdığını söylemeye gerek yok herhalde. Hindistan, ne binlerce Hintli öğrenciyi tehlikeye atan Rusya’nın Ukrayna saldırısını engelleyebilir ne de Avrupa’da Ukrayna krizi çıkaran, gezegeni nükleer savaş riskiyle karşı karşıya getiren ABD’ye sert çıkışabilir. ‘Devlet destekli terörizm’ konusunda ‘sert’ açıklamalar yapan Hindistan, ülkelerini ‘savunmak’ için sivillerin eline hafif ve orta ölçekli silahlar tutuşturan ABD ve Avrupa karşısında suspus olmakta.

Akıllı bir gözlemci için bu şaşırtıcı değil, çünkü Modi hükümetinin, Batı ile “işbirliği” yapan ve Amerika liderliğindeki Batı gündemini benimseyen NIA için seçtiği Uluslararası Ortaklar listesi var. FATF, UN1267 Yaptırım Listesi, FBI, CIA, Scotland Yard’dan oluşan ortaklar listesi, Amerika’nın ‘Terörle Mücadelede’ Modi liderliğindeki Hindistan’ı başarılı bir şekilde kullandığını açıkça gösteriyor. Modi, yaygın yolsuzluk, organize suç ve şiddetle mücadele yerine devlet kurumlarını Batı gündemiyle oyalıyor. Oysa Hindistan kendi ayakları üstünde durabilecek güçte. Batı gündemini yerine getirmek, Hindistan’ın federal, bölgesel ve küresel rolünü zayıflatacaktır.

İnsanlara gerçeği hatırlatmanın meyvelerini eninde sonunda devşireceğimize olan inancımız gereği, Hizb-ut Tahrir’in küresel çağrısını yineliyoruz. Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi, Hizb-ut Tahrir’in küresel siyasi bir parti olduğunu, fikri ve siyasi yolla Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için çalıştığını vurgular. Kurulduğu günden bu yana Hizb-ut Tahrir, incelemelerden sonra derin ve doğru düşüncelerin benimsendiğine, hayattaki yansımalarının kalplere huzur verdiğine inanır. Bu doğru yaklaşıma göre, bireysel ve kolektif davranışı mefhumlar belirler. Mefhumlar, davranışı yüksek ve kalkınmış bir davranışa dönüştürür.

İslam ve Hilafet, Hindistan halkı da dâhil olmak üzere insanlığı bugün içinde yaşadığı kaostan kurtarabilecek yegâne sistemdir. Yöneticiler, sırf koltuklarını ve tahtlarını korumak için kendi halklarını yok etmişlerdir. Bu nedenle halkını seven herkes, Hizb-ut Tahrir’in Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yaşam biçimine dayalı kapsamlı bakış açısına kulak vermeli. İslam, Hindistan Alt Kıtası’na adaletle hükmetmiş, İslam’ın yönetimi altındayken Hindistan Alt Kıtası’nda eşi benzeri görülmemiş barış, güvenlik ve refah hüküm sürmüştür. Allah’ın izniyle Müslümanların dünyayı yeniden ıslah edecekleri gün yakın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ“Onlar öyle kimselerdir ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten menederler. Bütün işlerin sonu Allah’a varır.”^{[Hac 41]}