حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HT-BA-2024-MB-TR-40 |
H. 5 Cumâde’l Ûlâ 1446 M. Perşembe, 07 Kasım 2024 |
Batılı Kâfir Ülkelerdeki Seçimlere Katılım Çağrısı, Batılı Toplumlara Asimilasyon Çağrısıdır ve İslam Mesajının Tüm Dünyaya Taşınmasını Askıya Almaktır
Başkanlık ya da parlamento seçimleri olsun her seçim döneminde Müslüman topluluklar arasındaki pek çok aktivist, yüksek bir dille bu seçimlere katılmanın gerekliliğini vurgularlar. Şeyhler ve İslam merkezleri yöneticileri bu aktivistler, Müslümanların siyasi sürece aktif katılımını sağlamak amacıyla belirli siyasi partilere veya adaylara destek vermeleri için kampanyalar düzenliyorlar. Görüşlerine uymayan ve hoşlarına gitmeyen adaylar olsa bile boş oy kullanmak yerine seçmenlere oylarını kullanmaları gerektiğini telkin ediyorlar. Bu şeyhler, seçimlere katılmanın hem dini hem de milli bir görev olduğunu belirterek, Müslümanları oy kullanmaya teşvik ediyorlar. Bunlar, bu çağrının asıl amacının Müslümanlar olduğunu, oyları ve etkileri olmadığını galiba unutuyorlar. Mesela El Cezire, Amerikan seçimleri sırasında “Müslümanlar 7 eyalette seçim sonuçlarını belirleyebilecek potansiyelde” başlıklı yanıltıcı bir haber yayınladı. Haberde, sayıları az olsa da Müslüman toplulukların bazı durumlarda seçim sonuçlarını belirleyebilecek bir kapasitede oldukları ileri sürüldü. Raporda Müslümanların, Amerika’nın 336 milyonluk toplam nüfusuna göre 3,5 ila 4 milyonluk nüfusu ile nispeten küçük bir topluluk olduğu halde Pennsylvania, Michigan, Arizona, Nevada, Georgia, Kuzey Carolina ve Wisconsin gibi Demokrat ve Cumhuriyetçi parti oylarının başa baş gittiği salıncak eyaletlerde büyük bir etkiye sahip olmalarının beklendiği ifade edildi.
Birincisi: İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık besleyen kâfir Batı ülkelerinde böylesi bir çağrının yapılması gerçekten çok ilginç. İslam fıkhının temel ilkelerine aykırı olan bu fetvaların hiçbir dini dayanağı yoktur. Seçim, seçmen ile seçilen arasında bir vekalet akdi olduğuna göre, bu şeyhler, nasıl olur da bir Müslüman’ın, Allah’ın indirdiği hükümlere göre değil de ülkesinin anayasası, yasaları ve politikaları doğrultusunda hükmeden bir kâfire vekâlet vermesini caiz görebilir? Kaldı ki bu politikalar, her zaman İslam ümmetinin çıkarlarına zıt olmuştur. Daha da garip olan, bu apaçık gerçeği onlara hatırlattığınızda bunu görmezden gelmeleri ve ‘biz, iki kötünün en az kötüsünü seçiyoruz’ diyerek kendilerini savunmalarıdır. Hatta içlerinden biri, hiçbir şansı olmayan üçüncü bir adaya destek çağrısında bulunurken halkın ‘Ebu Cehil ile odun taşıyan kadın arasında’ bir seçim yapmak zorunda olduğunu ifade etmiştir. Daha da ilginci, bu şeyhler, şeri kural olduğunu düşündükleri “ehven-i şer” kuralını kullanırken, bazı alimlerin bu kuralı kullanmak için Müslümanların iki şerden birini seçmeye zorlanmış olması gerektiği şartını görmezden geliyorlar. Seçeneği olduğu halde yani mecbur ve zorlama olmadığı halde Müslümanların iki kötü seçenek arasında seçim yapması caiz değildir. Bu nedenle, Batı ülkelerindeki seçimlere katılım çağrısının, benimsemiş oldukları çürük kurala göre bile şeri dayanağı yoktur. Başta imamlar ve İslam merkezlerinin yöneticileri olmak üzere Batı’da yaşayan tüm Müslümanları, Allah’tan korkmaya, kendilerini küfür ile yönetecek kimseleri vekil tayin etmemeye, Batı’nın Müslümanlara karşı kurduğu entrika ve dünya çapında Müslümanları katletme projelerinin birer vekili olmamaya, Allah’ın şeriatına aykırı fetvalara kulak asmamaya, dünya nimetlerine ve konfora meyletmemeye ve hayali havuç-sopa politikasından korkmamaya çağırıyoruz.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَعِيداً“Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût’u tanımamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.” [Nisa 60]
İkincisi: Batılı seçimlere katılmak, kafir seküler sistemi kabul etmek anlamına gelir. Oysa Batı’da yaşayan Müslümanlar, Batılıları kapsamlı bir şekilde İslam’a davet etmekle, İslam’ı tüm insanlığa bir rahmet Risâlet’i olarak taşımakla ve sadece ibadetlere değil tüm İslam’a davet etmekle mükelleftir. İslam’a davet, yönetimde, ekonomide ve hayatın her alanında bir yaşam biçimine davet olmalıdır. İşte özellikle Batı uygarlığının büyük bir çöküş yaşadığı, halklarını mutsuz eden ve dünya için, bilhassa İslam ümmeti için bir bela ve lanete dönüşen seküler uygarlığın yozlaşmışlığından kurtaracak alternatif bir uygarlığa şiddetle ihtiyaç duyulduğu bir zamanda İslam’a davet tam olarak budur. Diğer bir deyişle İslam’a davet, Batı’nın mevcut adaletsiz seküler düzenini yüce İslam’la değiştirmeye davet olmalıdır. Bu durum, Batı’daki Müslümanların seküler sistemi reddettiklerini açıkça ilan etmelerini, siyasi makamlara aday olanlar da dahil olmak üzere İslam’ı Batı toplumuna bir uygarlık alternatif olarak sunmalarını, insanlara ve çıkarlarına hizmet edeceklerine dair ne kadar yalan söylerlerse söylesinler hiçbirini seçmemelerini zorunlu kılar! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَا يَسْمَعُ بِي أَحَدٌ مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ، يَهُودِيٌّ وَلَا نَصْرَانِيٌّ ثُمَّ يَمُوتُ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَّا كَانَ مِنْ أَصْحَابِ النَّا“Muhammed’in canı elinde olan zata yemin olsun ki; bu ümmetten Yahudi veya Hristiyan herhangi bir kimse beni duyar da sonra benimle gönderilen dine iman etmeden ölürse, mutlaka Cehennem ashabından olur” [Müslim]
Üçüncüsü: Batı’daki Müslüman toplulukların İslami bir çatı altında birleşip İslam’ı hidayet ve rahmet mesajı olarak taşımaları, onları Batı toplumlarında yapıcı bir konuma getirecektir. İslam’ın ilahi mesajını Batı’ya, özellikle de bir avuç kapitalist tarafından ezilen mazlum halklara taşımak farzdır. Kapitalistler, halklarını kıtalararası dev şirketlerin kodamanların çıkarlarına göre yönetiyorlar. Batılı halklara daveti taşımak farzdır, onları mutsuz eden ve Yüce Tanrı’nın gazabına uğramalarına neden olan yaşam tarzlarına katılmak değil. Ayrıca Müslümanların birliği, onları kendilerine ve İslam’a karşı komplo kuranların her türlü komplo ve kötülüklerinden de koruyacaktır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
فَعَلَيْكَ بِالْجَمَاعَةِ، فَإِنَّمَا يَأْكُلُ الذِّئْبُ مِنَ الْغَنَمِ الْقَاصِيَةَ “Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü kurt ancak sürüden ayrılan koyunu yer” [Ebu Davud] Örneğin, Amerika’daki on milyon Müslümanın kendilerini temsil eden ve kendilerinden bir sözcüsü olduğunda, bu, onları dikkate değer bir güç haline getirecek, seçimlere katılmış olsunlar ya da olmasınlar, vatandaşlık haklarını talep etmek ve Gazze’deki kardeşlerimizi öldüren silahların Yahudi varlığına verilmemesini istemek gibi talepleri meşru ve adil olduğu sürece haklarının çiğnenmesini engelleyecektir.
Dördüncüsü: Batı’da yaşayan Müslümanları, İslam’ın ve Müslümanların gerçek elçileri olmaya çağırıyoruz. Habeşistan’a hicret eden sahabe, özellikle de Cafer bin Ebu Talip, onların rol modeli olmalıdır. Batı toplumlarına tamamen uyum sağlamak, asimile olmak ve batının siyasi ritüellerini benimsemek değil. Batılı siyasi uygulamalarına uyum sağlamak, Müslümanlardan İslam’ı tüm insanlığa taşıma niteliğini yok edecektir. Müslümanları, Batılı halkları para imparatorlarına kulluktan kurtarmak, bölük bölük Allah’ın dinine girmelerini sağlamak için bu toplumlarda seçkin ve yapıcı olmaya çağırıyoruz. İslam daveti, bir akidedir, hayatın tüm yönlerini kapsayan bir yaşam sistemidir. Müslümanlar için içerisinde yaşadıkları ülkenin insanlarına karşı zimmetlerini temize çıkarmanın yolu budur. Ancak bu şekilde kıyamet günü insanlara mesajı ulaştırma konusunda gösterdikleri ihmal nedeniyle sorguya çekilmeyeceklerdir. Razı olduğu bir şekilde Allah’ın mesajını taşıyarak Rablerini rızasını elde edecekler hem kendilerini hem de gelecek nesilleri küfür hayatına ve ritüellerine asimilasyon belasından koruyacaklardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel, en inandırıcı yöntemlerle tartış. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları da, doğru yolu tutanları da en iyi bilendir.” [Nahl 125]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |