حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HTu2013BAu20132013u2013MMBu2013TRu20130015 |
H. 19 Rabi’-ul Âhir 1434 M. Cumartesi, 02 Mart 2013 |
-Basın Açıklaması- Yahudi Kerimov, Allah'a ve Müslümanlara Karşı Savaşını Yenilemekte Ve Muhammed Emin, Dilshod ve Diğer Birçok Hizb-ut Tahrir Şebâbını Yargılamaktadır
Allah düşmanı kasap katil Kerimov, baltacıları, istihbarat birimleri, gardiyanları ve hakimler ve savcılardan oluşan diğerleri Allah'a ve Hizb-ut Tahrir şebâbına karşı savaşlarını yenilemektedirler. Nitekim bu Özbekistan mahkeme salonları, hala günden güne Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın dostlarını cezalandırmak yoluyla O'na karşı savaş ilan etmeye odaklanmıştır. Zira Muhammed Emin, Dilshod ve Andican'daki diğer Hizb-ut Tahrir şebâbından her birine hüküm vermiştir ve bunların hepsi de Allah'ın yeryüzündeki kulları üzerinde O'nun şeriatının hakem olması için çalışmaktadırlar. İşkence, kötü muamele ve zulümden uzun bir sonra fikirlerinden vazgeçmeleri, Hizb-ut Tahrir'den ayrılmaları ve sonra da İslamî hayatı yeniden başlatmak için onunla birlikte çalışmaktan vazgeçmeleri amacıyla şebâbı soruşturma mahzenlerinde tutan işte bu mahkemedir. Ancak tüm bu uygulamaların, şebâbın kararlılıkları, dinlerine sımsıkı sarılmaları ve Allah'a söz verdikleri şey üzerinde yürümede ısrar etmeleri karşısında hiçbir faydası olmayacaktır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلاَّ أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan sırf Azîz-ul Hamîd olan Allah'a iman etmelerinden dolayı intikam aldılar." [el-Burûc 8]
Hizb-ut Tahrir şebâbı, mahkeme salonunda ve onun korkunç atmosferinde Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadıkları hak için aslanlar gibi durmuşlardır. Nitekim şebâb, yargıcın önünde Hizb-ut Tahrir'den ve Raşidi Hilafet'i kurmak için onunla birlikte çalışmaktan asla vazgeçmeyeceklerini, çünkü "Hilafet'in" olduğu İslamî Yönetim Sistemi'nin dışındaki her türlü sistemin tagutlar ve küfür sistemi olduğunu açıklamışlardır. Dahası yargıca ve savcılara meydan okumuşlar ve onları küfür sistemine hizmet etmekle suçlamışlar ve onlara, şu sözleriyle bu durumun fazla uzamayacağı uyarısında bulunmuşlardır: "Sizlerin bu durumu geçici bir durumdur. Çünkü bizler, İslam'a ve Müslümanlara karşı işlemiş olduklarınızdan dolayı sizleri ve efendiniz Kerimov'u hesaba çekecek ve bu cürümler nedeniyle sizlerden intikam alacak olan Hilafet Devleti'ni kurmanın eşiğindeyiz ve sizler o vakit şöyle feryat edeceksiniz; وَلاتَ حِينَ مَنَاصٍ (Halbuki artık kurtulma zamanı değildir) [Sad 3]"
Bu adam gibi tutumun, güçlü ve cesur iman dolu kelimelerin ve mahkeme salonunda yankılanan meydan okuyucu ifadelerin ardından yargıç ve savcılar cürümlerinden dolayı Rablerine tevbe etmek yerine onların daha da öfkelendiklerine ve benlik ve gururun gerek kendilerini gerekse efendilerini günaha sevkettiğini gördük.
وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالإِثْمِ "Böylesine "Allah'tan kork!" denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder." [Bakara 206]
Dolayısıyla bu da şebâba karşı katı hükümler vermeye sevketmiştir. Nitekim bazılarına 15 yıl ve diğer bazılarına da 5 ila 7 yıl arasında değişen hapis hükmü verilmiştir.
فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ "(Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter. O ne kötü bir yerdir!" [Bakara 206]
Bundan daha da kötüsü tutuklama, hapis, işkence ve kötü muamele sadece erkeklerle sınırlı kalmamakta dahası aynı şekilde iffetli kerime özgürlere kadar uzanmaktadır. Nitekim diktatör Kerimov ile onun tahtını taçlandıranlardan, "bizler kadınlara ve çocuklara karşı mücadele etmiyoruz(!)" sesleri yükselmesine rağmen vakıa bunu yalanlamakta ve tamamen bunun aksini söylemektedir. Zira Müslüman kadınlar, kafir Kerimov ile şebbihalarının cürümlerine teslim olmamışlar ve eşlerine, babalarına ve kardeşlerine uzanan işkence, zulüm ve hapis onlara da uzanmıştır. Nitekim üçü Margilon ve dördü de Andican bölgesinden olmak üzere Hizb-ut Tahrir şebâbatından olan bacılarımız tutuklanmışlardır... Bu yapmış oldukları kötülüklerden dolayı Allah zalimleri katletsin. Allah'tan bunun, kendisini sert bir şekilde hesaba çekecek olan Hilafet Devleti'nin mahkemesinin önüne sevketmemizden önce Karimov ile şebbihlarının son cürümleri olmasını temenni ediyoruz. Ahiretin azabı ise daha büyük ve daha şiddetlidir.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ "(Bilinmelidir ki) inkar edenlerin ne malları ne de evlatları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennnemin yakıtıdırlar." [Âli İmran 10]
Keşke mesele, Kerimov ile zebanilerinin şebâba karşı zulüm ve düşmanlıkla işlemiş oldukları bir iktidar dönemi geçirmeleri için şebâbın cezaevine atılmaları sınırlandırıldığında durdurulmuş olsa. Bilakis akla hayale gelmeyecek şekildeki işkence ve kötü muamele, mahkumiyet dönemleri boyunca şebâba bir ortak olarak kalmaya devam etmektedir. Nitekim hala Kerimov'un uşaklarının akılları, Hizb-ut Tahrir şebâbı ve diğerlerinden olan Müslüman mahkumlara karşı cürümsel işkence üslupları ve araçları üretmektedir. Hatta bu, namaz ve oruç gibi en basit ibadet amellerine kadar bile uzanmaktadır. Mesela Müslüman mahkumların namaz kılmalarını ve oruç tutmalarını yasaklamaktalar ve namaz kılarken ya da oruç tutarken gördükleri ya da bildikleri herkesi çok kötü bir şekilde cezalandırmaktadırlar. Örnekler bununla da sınırlı değildir. Zira Zhaslik 64/71 nolu cezaevinde geçen ramazan ayı boyunca oruç nedeniyle Müslümanlar cezalandırılmış ve onları, vermiş oldukları yemek istihkaklarından mahrum etmişlerdir. Bu da onların bir hafta boyunca sadece birkaç yudum suyla sahur yapmalarına neden olmuştur. İşte onlara aşırı zayıflama ve hastalıkların isabet etmesine yol açan bu husustur. Ayrıca kardeşler, bu zulmü protesto ettiklerinde coplarla ayaklarının altına 40-50 defa vurmaktadırlar. Bunun sonucunda onlardan bazılarını, cezaevi sağlık ünitesine götürmeye zorlamışlardır. Bunun ardından da her bir mahkuma günlük olarak sadece bir defa yemek vermeye başlamışlardır. Başka bir örnek ise; Margilon'de olan şebâbattan birinin akrabaları onu ziyarete geldiklerinde şâbın güçlükle nefes aldığı dikkatlerini çekmiş ve bunun nedenini sorduklarında onlara şöyle demiştir: "Ben uyurken ellerimi göğüslerimin üzerine koyduğumda gardiyanlar benim namaz kıldığımı sanmışlar ve acımasızca göğsüme vurarak ellerini namaz kılarken koyduğu yere koyarsan seni döveceğiz demişlerdir." Bundan daha kötüsü ise yatarken bile olsa iki gözünün açık olduğunu gördüklerinde, onu uykudan namaz için kalkmakla suçlayarak ceza olarak şiddetli bir şekilde dövmeleridir. Nitekim mesele, Novinska kentinin Zarafşan bölgesindeki 64/48 merkezlerine ulaşmıştır. Zira bazı şebâb, namaz kılmaları nedeniyle şehit olmuşlardır ki bunlardan biri de Allah'ın izniyle şehit olan kardeş Sabir'dir.
Bu iğrenç vahşî üsluplar, Hizb-ut Tahrir şebâbının azimetine bir zarar veremeyince ve onların fikirlerini terk etmeye mecbur bırakamayınca Kerimov, bundan daha aşağılayıcı ve daha iğrenç bir adıma başvurmuştur. Şöyle ki; sözde siyah cezaevleri inşa etmiştir. Bu da bu cezaevlerinin sorumluluğunu, özellikle "hırsızlar" olmak üzere sivil mahkumlar olarak adlandırılan kimselerin alması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu kimseler, cezaevinde kendilerine bir takım ayrıcalıkların verilmesini arzulayan ve tagutun ve davet taşıyıcılarına baskı uygulayan zebanilerinin maşası olmaktan hoşnut olan kimselerdir. Bu yüzden onlar, davet taşıyıcılarını dövmekteler ve en iğrenç üsluplar ve araçlarla onlara işkence etmektedirler. Hatta bir olay olduğunda veya davet taşıyıcılarından birisi şehit olduğunda sorumlu cellatlarını bu hususta temize çıkarmakta ve onlara hırsızlık ve suçlu nispetinde bulunmaktadırlar. Nitekim hırsızların davet taşıyıcılarına karşı işlemiş oldukları cürüme bir örnek Kashkadarya şehrindeki 51/64 IS cezaevinde gerçekleşmiştir. Zira kardeşimiz Şoheydar namazını eda ederken iki hırsız onu engellemek istedi. O da namazı tamamlamada ısrarcı olunca onu şiddetli bir şekilde dövdüler. Bu sırada cezaevi idaresinin başkanı geldi ve neden dayat diye sordu? "Hırsızlar", "o, yüzyıllık olanlardan biridir" şeklinde cevap verinde cezaevi başkanı şöyle karşılık verdi: "O zaman bu yüzyıllıkları parçalayın." Başkanın bu şekildeki açıklaması üzerine hırsızlar, Şoheydar'ı aklını kaybedecek kadar daha şiddetli ve iğrenç bir şekilde dövmüşler ve bunun ardından da bir gün Allah'ın izniyle -ki biz, hiç kimseyi Allah'a karşı temize çıkarmıyoruz- şehit olarak Rabbine kavuşmuştur.
Son olarak deriz ki; Kerimov'un, baltacılarının ve şabbihalarının akılları ne kadar işkence, zulüm ve kötü muamele üslupları ve araçları üretirse üretsinler tüm bunlar, kesinlikle Hizb-ut Tahrir şebâbının gücünü kıramayacağı gibi onların azimlerine de zarar veremeyecektir. Ayrıca bunlar, onların kalplerine umutsuzluk tohumları ekemeyecek ve onları, İslam'a ve Müslümanlara karşı işlemiş oldukları tüm cürümlerinden dolayı Kerimov ve zebanilerinden intikam alacak olan Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet'i kurmak yoluyla gece gündüz Rablerinin vaadinin ve resulleri [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesinin gerçekleşmesine ulaşmak için çalışmaya devam etmekten de vazgeçiremeyecektir.
Orta Asya ve dünyanın diğer taraflarındaki Hizb-ut Tahrir şebâbı olarak bizler, Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet ilan edilinceye kadar Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmamıza devam edeceğiz. İşte Hilafet sayesinde Allah, Amerika'nın, Rusya'nın ve Avrupa'nın kölesi olan zalimlerin tahtlarını sarsacaktır. Zira Allah, Hilafet sayesinde muhlis kullarını izzetlendirecek ve onların şanını yükseltecektir. Nitekim bunun velisi Allah'tır ve O, bunu yapmaya muktedirdir...
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيم وَعْدَ اللَّهِ لاَ يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ ُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir. İşte Allah'ın vaadi! Allah vaadinden asla dönmez, velakin insanların çoğu bunu bilmezler." [er-Rûm 4-5-6]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |