Kahire’de 4 Mart 2025’te toplanan Olağanüstü Arap Birliği Zirvesi’nde, Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah es Sisi, Filistinlilerin topraklarında kalmasını sağlayacak Gazze’nin yeniden inşası planının onaylandığını duyurdu. Zirvenin sonuç bildirgesinde, “İsrail”in Filistin topraklarında demografik yapıyı değiştirme girişimlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğu vurgulandı. Ayrıca, Gazze’ye insani yardımların durdurulması ve sınır kapılarının kapatılması sert bir şekilde kınandı. Toplantıya katılan liderler, her zamanki gibi, “Başkenti Doğu Kudüs olan, 4 Haziran 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin Devleti kurulması gerektiği konusundaki kararlı duruşlarını” bir kez daha yinelediler. Bunun bölgede kalıcı barışı sağlamanın yegâne yolu olduğunu vurguladılar.

Ve böylece zirve, Gazze’deki kardeşlerimizin kanayan yaralarına merhem sürmeden dağıldı. Gazze halkına yönelik katliam, açlık ve kıyıma karşı hiçbir somut adım atılmadı. Yahudilerin ve Amerika’nın Gazze halkını cehennemle korkutmasına kulaklarını tıkadılar, adeta kör kesildiler; sanki savaş bitmiş ve saldırı durmuş gibi Gazze’deki savaşın ertesi gününü konuşmaya başladılar.

Arap yöneticilerinin bu tutumu, onların Gazze’yi desteklemek veya Yahudilerin saldırılarına karşı koymak gibi bir düşüncelerinin olmadığını gösteriyor. Onların tek derdi, Trump’ın Gazze halkını sürgün etme planına uygun bir “B Planı” oluşturmaktır! Çünkü Trump, onlara Hamas’ın yönetimden tamamen uzaklaştırılmasını ve sahneden silinmesini öngören, aynı zamanda Yahudilerin güvenliğini garanti altına alarak 7 Ekim 2023 olaylarının tekrarlanmasını önleyen bir plan sunmalarına izin vermiştir. Zirvede de teyit edildiği gibi, Mısır’ın sunduğu plan, 6 aylık bir geçiş sürecinde Gazze Şeridi’nin yönetimini üstlenecek, Filistin hükümeti çatısı altında çalışacak, fraksiyonel olmayan (teknokrat) bağımsız kişilerden oluşan bir komite kurulmasını ve nihayetinde Gazze’nin Filistin Yönetimi’ne devredilmesini öngörüyor.

İhanet ve entrikalarına bir yenisini ekleyerek, her zamanki gibi, zilletin ve teslimiyetin simgesi olan “barış projesine” ve “iki devletli çözüme” sadık kalacaklarını ilan ettiler! Ve böylece, bu mübarek ayın faziletli günlerinde, Allah’ın onların kalplerini ve kulaklarını mühürlediğini ve dolayısıyla öğüt almayacaklarını kendi ağızlarıyla itiraf etmiş oldular. Böylelikle, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözü onlar hakkında tam anlamıyla gerçekleşmiş oldu:

خَتَمَ اللهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinde de bir perde vardır. Ve onlar için büyük bir azap vardır.” ^{[Bakara 7]}

Bu yöneticiler, Amerika, Batı ve Yahudi varlığının kirli planlarını uygulamak için kullanılan birer kukladan başka bir şey olmadıklarını bir kez daha gözler önüne serdiler! Kendilerine izin verilmeyen meseleleri konuşmaktan bile acizler! Bu yüzden, zirveden önce Yahudi varlığı ile iletişime geçerek Gazze’ye yönelik askeri bir saldırının ertelenmesi için arabuluculuk yapıldığı yönündeki sızıntıların olması şaşırtıcı değil. En azından bu şekilde itibarlarını koruyabileceklerini düşündüler!

Gazze’nin, Yahudi ve Amerikan pençesinden kurtarılıp özgürleştirilmesi için ümmet ve ordularının kararlı bir hamlesine ve ciddi bir eylemine ihtiyacı var, işgali ve Yahudi egemenliğini devam ettirecek plan ve senaryolara değil. Aksi takdirde, şehitleri ve yaralıları saymaya, Amerika’ya uşaklığı, ümmete ve davasına ihaneti yeğleyen yöneticilerin varlığı ve iktidarında Yahudi varlığının küstahlığına ve kutsallarımızı kirletmesine tanıklık etmeye devam edeceğiz.