حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HTu2013BAu20132013u2013MMBu2013TRu20130038 |
H. 25 Cumâde’s Sânî 1434 M. Pazar, 05 May 2013 |
-Basın Açıklaması- Guantanamo; Amerika'nın Alnındaki Hiçbir Zaman Temizlenmeyecek Olan Kara Bir Lekedir!
Modern asrın en kötü cezaevinin inşa edilmesinin üzerinden 11 yıldan daha fazla bir zamanın geçmesinin ardından Guantanamo cezaevi yönetimi, açlık grevine giren yüz kişinin içerisinden yirmi mahkum hakkında zorla beslenme kararı aldı. Nitekim Yemenli tutuklu Semîr Naci Hasan Makbel'in, avukatına sızdırılan ve Amerikan New York Times Gazetesi'nin 14 Nisan Pazar günü "Guantanamo Beni Öldürüyor" başlığı altında yayınladığı cezaevinin derinliklerinden göz yaşları arasında gönderdiği makalede, "onurumu kazanancıya kadar asla yemeyeceğini" söylemiş ve makalenin içerisinde cezaevinin hastanesinde hasta yatarken sekiz subayın üzerine saldırdıkları ve midesindeki beslenme tüplerini burnundan ittikleri sırada çektiği dayanılmaz acılarını anlatmıştır. Ve şöyle demiştir: "Asla unutmayacağım... Ne kadar acı çektiğimi tarif edemem." Müteakiben şöyle demiştir: "11 yıl üç aydır Guantanamo'da tutuluyorum ve daha herhangi bir suç ile itham edilmedim. Ve herhangi bir yargılamada da bulunmadım." Avukatlar, açlık grevinin bir saygısızlık mesabesinde gördükleri için mahkumların koleksiyonlarının ve Mushaflarının denetlenmesi operasyonunu protesto etmek için gerçekleştiğini söylüyorlar.
Tıp Dünya Federasyonu bu mektuba, zorla beslenmeye "ahlak dışı bir üslup olarak" itibar ettiği yanıtını vermiştir. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde Tıbbi İşler Uzmanı "Vincent Akopino", "Kişinin zorla beslenmesinin sadece ahlakî bir ihlali teşkil etmediğini, bilakis bir işkence veya kötü muamele olarak itibar edilebileceğini" söylemiştir.
16 Nisan'da İnsan Hakları Gurubu, 560 küsur sahifelik bir çalışma yayınlayarak Amerikan Başkanı George W. Bush döneminde takip edilen ve şu ana kadar devam eden sorgulama uygulamalarını kınamıştır. Aynı zamanda İnsan Hakları İzleme Örgütü Danışmanı "Laura Peter'in", "İşkence eylemlerinin varlığını çürütmeye dönük kanıtların kabul edilemez" olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca rapor, "En üst kademede ve en yüksek pozisyonda bulunan üst düzey devlet yetkililerinin, yaygın yasadışı ve uygun olmayan sorgulama tekniklerine izin verilmesinin temel sorumluluğunu taşıdıklarıyla" sonuçlandırılmıştır." Bunun yanı sıra çalışma, ortada "işkencenin etkisi ve diğer kötü muamele altında çıkarılan birçok bilgilerin olduğu" şeklinde sonlandırılmıştır.
07.01.2012'de New York Times Gazetesi, eski bir Alman mahkum olan "Mert Kurnaz'ın" yazmış olduğu günlüklerden alıntılar yayınlamıştır. Zira o, şöyle demiştir: "Başım suyun içerisine batırıldı ve ellerim tavana bağlanarak günlerce asılı kaldı ve acı katlanılmaz bir hal aldı."
Bu vahşetler bununla da sınırlı kalmamış, dahası mahkum Salah Ali es-Selmî, 2006 yılında cansız bir vücut olarak ailesine dönmüş ve Amerikan otoriteleri de onun intihar ettiğini iddia etmişlerdir. Ancak İsviçre Tıp Komitesi, vücudunun önemli organlarının olmadığını ifşa etmiştir. 08 Eylül 2012 günü hücresinde ölü bulunan ve sebebinin intihar olduğu söylenen Yemenli Adnan Ferhan eş-Şerabî de aynı akıbetle karşılaşmıştır. Nitekim bu kapsamda bu iddialardan herhangi biri belgelenmeksizin altı "intihar" durumu gerçekleşmiştir.
Bundan daha önce de Alman "Süddeutsche Zeitung" Gazetesi, 19.12.2010'da iki Amerikan İnsan Hakları Örgütü'nün, "Guantanamo'da bulunan tüm tutuklulara, herhangi bir tıbbi gerekçe olmaksızın çok ciddi yan etkisi olan ilaçlar verilmesinden ve bu tutukluların, Amerikan ordusu ile onunla ilgisi olan şirketler tarafından üretilen ilaçların denendiği bir alan olarak kullanılmasından" dolayı Amerikan Savunma Bakanlığı "Pentagon'u" kınadıklarını yazmıştı. Nitekim küresel şer devletinin başkanı Barak Obama'nın, başkanlığı üstlendiği ilk yıl içerisinde Guantanamo cezaevini kapatma sözü vermesinin üzerinden dört yıl geçmesinin ardından kötü üne sahip olan cezaevinin kalmaya devam etmesi, Batılı hadaratın gerçek yüzünü ifşa etmiştir.
Amerika ortadan kaldırmak istediği her şeyi kaldırmaktadır. Ancak Amerika ile onun ajan kuyrukları çok iyi bilsinler ki şer devleti bir saatlik, İslam Devleti ise kıyamete kadar olup onun iğrenç eylemleri kirli kara sayfalarına yazılacak ve hadaratının çöküşüne tanık olacak olan tarihin sayfalarından silinmeyecektir. Bunun olması içinse öncelikle Müslümanların azimli olmaları, kollarını sıvamaları, aralarında Hizb-ut Tahrir şebâbının da olduğu Ümmetin muhlisleriyle birlikte çalışmaları gerekir ki insanlık Amerika'nın zulüm ve zalimliğinden kurtulsun, bölgeler Amerika'nın pisliğinden ve necisliğinden temizlensin ve İslam'ın adaleti ve onun Rabbani hoşgörüsüyle yeryüzünün dört bir tarafı temizliğine geri dönsün.
إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُواْ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُواْ فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ ٱلْحَرِيقِ "Şüphesiz inanmış erkeklerle ve inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır." [el-Burûc 10]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |