حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HTu2013BAu20132013u2013MMBu2013TRu20130056 |
H. 10 Ramazan 1434 M. Cumartesi, 20 Temmuz 2013 |
-Basın Açıklaması- Evet, Allah'ın İzniyle İslamî Hilafet Gelmektedir (27.06.2013 Tarihinde Suudi El-Vatan Gazetesinde Yayınlanan "İslamî Hilafet Gelmektedir!" Makalesine Cevap)
El-Vatan Gazetesindeki Kerim Kardeşler,
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Veberakatuh;
Ve ba'd; basın mesleği gereğince kendisine atıfta bulunulan makaleye yönelik aşağıdaki cevabı yayınlamanızı rica ediyoruz. Çünkü hak, tâbi olmayı daha çok hak etmektedir:
-Söz konusu makalede, Hilafet Devleti'ne yönelik doğru bir nitelendirmede bulunulmadığı gibi onun farziyetinin ve hakikatinin bilincinde olunmadığı da çok açıktır. Aslında Kur'an nasları, birçok nasslarda İslam ile yönetimi vacip kılmıştır. Sonra sünnet-i şerife sözlü ve fiili olarak gelerek, bu yönetimi ikame etmenin metodunun Hilafet olduğunu açıklamıştır. Zira yaratılanların en faziletsi olan SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:
كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الأوَّلِ فَالأوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğulları, nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir nebi vefat edince, bir diğer nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır." Dediler ki: "Öyleyse bize ne emredersiniz?" Dedi ki: "İlk olana, ilk olana biatinize sadakat gösterin. Muhakkak ki Allah size karşı görevlerini yerine getirip getirmediklerini onlardan soracaktır." [Muslim rivayet etti]
Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:
إذا بويع لخليفتين فاقتلوا الآخر منهما "İki Halife'ye biat edildiğinde onlardan ikincisini öldürün." [Muslim rivayet etti]
Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:
مَنْ خَلَعَ يَدًا مِنْ طَاعَةٍ لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لا حُجَّةَ لَهُ وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً "Her kim itaatten elini çekerse, ahirette kendisi için hiçbir delil bulunmadan Allah ile buluşacaktır. Ve her kim de boynunda biat halkası olmaksızın ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur." [Muslim rivayet etti]
Yukarıdaki nasslarda geçtiği üzere bir Müslümanın biati sadece Müslümanların Halifesi'ne olur. Zira SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in fiilleri, bu sözlere mutabık olarak gelmiştir. Dolayısıyla o, İslam Devleti'nin kurulmasına karşı bütün yağcılığı veya pazarlığı veya şartı reddetmiş, o ve ashabı bu yolda birtakım eziyetlere katlanmış ve ilk günden İslam Devleti kuruluncaya ve İslam hükümleriyle yönetilinceye kadar sabretmiştir. Sonra SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in vefatının, sonra Ebi Bekir ve Ömer [Radıyalahu Anhuma]'nın vefatlarının ardından Müslümanların bir Halife'ye biat etmesi üzerine sahabe icma etmiştir. Hatta onlar [Rıdvanullahi Aleyhim], Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in vefatından sonra Ebi Bekir'e biat edinceye ve Hilafet işinden mutmain oluncaya kadar onun defnini geciktirmişlerdir. Nitekim bunlar, bu Hilafet'in ve onu ortaya çıkarmak için çalışmanın vacip olduğuna, İslam'da yönetim sisteminin Hilafet olup yönetim sisteminin insanların taktirlerine veya tercihlerine terk edilmediğine dair açık ve kapsamlı delillerdir...
-Hilafet ve İmamet'in manası aynı olup İslam şeriatının hükümlerini tatbik etmek ve İslam davetini taşımak için tüm Müslümanların genel başkanlığıdır. Nitekim bu iki kelimenin manasının aynı olduğuna dair sahih hadisler de varit olmuştur. Mesela SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavli gibi:
وَمَنْ بَايَعَ إِمَامًا فَأَعْطَاهُ صَفْقَةَ يَدِهِ وَثَمَرَةَ قَلْبِهِ فَلْيُطِعْهُ إِنِ اسْتَطَاعَ فَإِنْ جَاءَ آخَرُ يُنَازِعُهُ فَاضْرِبُوا عُنُقَ الآخَرِ "Kim bir imama biat ederse avucunun içini, kalbinin meyvesini ona versin (canı gönülden ona bağlansın) ve gücü yettiğince ona itaat etsin. Eğer bir başkası gelirse (halifelik konusunda) onunla çekişirse, sonra gelenin boynunu vurun." [Muslim rivayet etti]
Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavli gibi:
إنما الإمام جنة يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam [Halife], bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."
Dolayısıyla ne kitapta ne de sünnette bunlardan herhangi birinin manasının diğerine muhalefet ettiği varit olmamıştır. Yazarın, neden tüm bu nassları göz ardı ettiğini de bilemiyoruz...
-Hilafet veya İmametin masumiyetle ilişkilendirilmesi yanlış ve saptırmadır. Zira Hilafet Devleti, beşerî bir devlet olup ilahî bir devlet değildir. Dolayısıyla Halife ve ondaki yönetim birimleri, günahsız değillerdir. Çünkü Halife beşer olup hata da edebilir isabet de edebilir. Dolayısıyla herhangi bir insanın düşmüş olduğu noksanlığa, unutkanlığa ve günaha Halife de düşebilir. Çünkü Halife insan olup ne nebi ne de resuldür. Dolayısıyla masumiyet sadece nebiler ve resuller için geçerlidir. Nitekim İmamın hata edebileceğine, unutabileceğine ve günah işleyebileceğine dair açık hadisler de varit olmuştur. Bununla birlikte Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], İslam ile hükmettiği, açık bir küfür hasıl olmadığı ve günah ile emretmediği sürece Halife'ye itaat edilmesini emretmiştir.
-Bu gibi objektif bir yazarın düşmesi caiz olmayan sistematik hatalardan biri, savunuculuğunu yaptığı bazı hatalar yoluyla herhangi bir fikir üzerinde karar vermesidir. Ayrıca onun, herhangi bir Müslümanın düşmesi caiz olmayan fıkhî hatalarından biri de şerî hükme, şerî nasslara binaen hüküm vermek ve nasslarda geçenlere teslim olmak yerine Müslümanların ona dönük kötü uygulamasıyla hüküm vermesidir. Oysa kendi çıkarlarını araştıran, özellikle Hilafet'e çağırmayan, onun İslam'ı uyguladığı iddiasında bulunmayan ve Hilafet hakkında metinlerden ve Müslümanların tarihinde İslam'ı gerçek bir şekilde tatbik eden devletin pratik deneyimlerinden hüküm veren bazı siyasî partiler yoluyla Hilafet hakkında hüküm verilmez. Ayrıca yazarın sunmuş olduğu modellerin herhangi birinde İslamî Hilafet'e izin verilmemekte, hatta yazar onu Hilafet'e saldırmak için bir sıçrama tahtası olarak almaktadır. Dahası Arap Baharı ülkeleri ve İran, sivil yönetim rejimleri ve Cumhuriyeti, yani demokrasiyi benimsemişlerdir. Aslında bu tür modellerle Hilafet'e değil demokrasiye, sivil devlete ve Cumhuriyete saldırılmalı ve bu modellerin başarısızlığından dolayı da İslamî Hilafet değil sivil yönetim ve demokrasi muhasebe edilmelidir. Vallahi bizler, yazarlarımızın ve gazetecilerimizin vakıa zemininde bulunmayan Hilafet'e saldırmakta ısrarcı olmalarına ve kurulduğunda olacak olmasını dikkate alarak Ümmetin sorunlarını ona atfetmelerine şaşıyoruz! Oysa onlar, acı gerçekten ve gerçek yaşamdan gafildirler ki bu da; sömürgeciliğin ülkemizden şekli olarak çıkmasından günümüze kadar bizlere hakim olan demokratik rejimlerin, krallığın ve Cumhuriyetin bizlere, sıkıntılardan, geri kalmışlıktan ve çöküşten başka bir şey getirmedikleri ve bizleri milletlerin kuyruğu kıldıklarıdır. Oysa Hilafet'in var olduğu zamanlarda, onun sayesinde 1300 yıldan daha fazla bir zaman dünyanın efendisi olduk. O halde neden gerçeklere karşı kör oluyor ve musibetimizin temelini göz ardı ediyoruz? Zira vakıanın onayladığı ve tarihin teyit ettiği hakikat, Hilafet'in bizleri dünyanın efendisi yaptığı ve onun ardından da milletlerin kuyruğu haline geldiğimizdir...
-Görünen o ki yazar, Hizb-ut Tahrir'in kültürünü ve kitaplarında yazılı olan fikirlerini ya göz ardı etmekte ya da görmezden gelmektedir. Oysa bunların içerisinde, Müslümanların tüm sorunları için ekonomik, içtimai ve siyasî çözümler bulunmakta olup bunların hepsi de şerî bir içtihatla şerî nasslardan istinbat edilmiştir. Ayrıca onun, tam teşekküllü bir devlet, yani siyasî ve kültürel kararlarıyla bağımsız bir ekonomisi olan sanayi ve tarımsal bir devlet için şerî delillerden istinbat edilmiş tam bir anayasası da vardır. Nitekim hizib tüm bunları, İslamî-siyasî partilere saldırmada genel bir üslup kullanmadan önce yazara inceleme çağrısında bulunduğumuz kendi kitaplarında yazmıştır. Ayrıca şayet yazar, hizbin (http://www.hizb-ut-tahrir.info) sitesini gözden geçirmiş olsaydı orada İran ve yeni Mısır anayasasının şerî olarak iptal edildiğine dair açık bir sunum bulacaktı. Hatta yazarın İslamî olarak itibar ettiği modeller, aslında yazarın makalesinin içerisinde propagandasını yapmış olduğu sivil demokratik modellerden öte bir şey değildir...
-Son olarak saygıdeğer yazara, "siyasî İslam" ve bunun dışında (ruhanî, sufî ve benzerleri) gibi diğer İslamlar olmak üzere İslam'ı iki kısma bölen oryantalistlerin vizyonunun tuzağına düşmemesini nasihat ederiz. Zira İslam, Allah'ın kulu ve Resulünün üzerine vahiyle inen, her iki dârda da kurtuluşun yolu olan Allah'ın şeriatının tatbik edilmesiyle yeryüzünü inşa eden ve beşerî rejimlerin aksine madde ile ruhun arasını ayırmayan hak bir dindir. Yine yazara, makalesinin başlığında olduğu gibi Hilafet'i şaşırtıcı bir şekilde ele almamasını veya makalenin içeriğinde olduğu gibi onun talep edilmesine karşı çıkıp kınamamasını nasihat ederiz. Çünkü Hilafet, Allah'ın bir vaadidir.
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَىٰ لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hâkim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaadetti." [Nur 55]
Ve Nebisi [SallAlahu Aleyhi ve Sellem]'in bir müjdesidir:
تكون النبوة فيكم ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعَها، ثم تكونُ خلافةٌ على منهاج النبوة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعُها إذا شاء اللّه أن يرفعَها، ثم تكون ملكا عاضا فيكون ما شاء الله أن يكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون ملكًا جبريّة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون خلافة على مِنهاج النبوة ثم سَكتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı Hanedanlık olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır." Sonra sustu. [Ahmed rivayet etti]
Tüm bunlardan da önce o, mezkur delillerin açıkladığı gibi Allah'ın her bir Müslümanın üzerindeki farzıdır ve Allah ve Resulüne iman eden bir Müslüman da tüm bunlara muhalefet edemez.
Ayrıca ona, açığa çıktığında hakka tâbi olan hak sahiplerinden olmasını ve bu cevabımızı hoşlanmayarak yayınladığı aynı köşesinde yayınlamasını nasihat ederiz. Zira Allah, hakkı bilip ona bağlanan, hatasını anlayan, Rabbine tevbe edip yardım dileyen kişiye merhamet eder...
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |