Budistlerden bir gurup, 10 Ağustos 2013 Cumartesi günü başkent Kolombiya'nın merkez mahallerinin birinde üç katlı mescit ile çevresindeki evlere saldırdılar. Bu olay, hiçbir şekilde münferit bir olay değildir. Zira son aylarda Müşrik Budistlerden bir gurup, Müslümanları ve Nasranileri hedef alan sistematik saldırı kampanyası düzenlemektedirler. Nitekim 2013 yılının Ocak ayında, Budist Rahiplerden bir gurup Hukuk Fakültesine baskın düzenlemişler ve sınav sonuçlarının Müslümanların lehine olduğunu iddia ederek çığlık atmaya ve bağırmaya başlamışlardı.

Birkaç hafta sonra polis tarafından kışkırtılıp desteklenen Budist Rahiplerin, içeride kesilen danaların başkentte yasadışı olarak kabul edildiği iddiasıyla kesimevine saldırdıkları ortaya çıkmıştır. Hakeza Sri Lanka'daki Müslümanlara dönük giderek artan düşmancıl saldırı dalgası, ülkedeki Budistler tarafından yürütülmektedir. Zira nüfuzun %70'i Budistlerden oluşurken, Müslümanlar da %10 oranıyla ikinci sırada yer almaktadırlar ki bu Müslümanlar da yedinci yüz yılda ülkeye gelen Müslüman tacirlerin torunlarıdır.

Gerçekten Müşriklerin tüm çeşit ve sınıflarına, tamamen Allah Azze ve Celle'nin şu nitelendirmesi intibak etmektedir:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ "İman edenlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisinin, Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu görürsün." ^{[el-Mâide 82]}

Dolayısıyla "Budist Güç Kuvvetleri" [Bodo Bala Sina/BBS] olarak adlandırılan ve hükümet tarafından desteklenen Budistlerin en belirgin gurubu, meseleyi korkunç bir şekilde tırmandırmaktadır. Nitekim bu saldırılar, sadece polisin kışkırtması, polisin saldırıyı yapanları destekleyip koruması ve onlara finansal yardım sağlamasıyla sınırlı kalmamış, bilakis tüm bunlarında da ötesine geçilerek Cumhurbaşkanı'nın kardeşi olan Savunma Bakanı Gotabhaya Rajapakse, BBS gurubuna ait yeni eğitim okulunun açılış törenine şeref konuğu olarak katılmıştır. Dolayısıyla bu meydana gelenler, Hindistan Yarımadası'nda bin yılı aşkın hüküm süren ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in İslam Devleti'nde gayrimüslimlerin korunmasını gerekli kılan hadisinin tatbik edildiği yönetimi döneminde İslam'ın tüm dinlere sağladığı adaletten tamamen uzaktır. Zira SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmaktadır:

من آذى ذمياً فقد آذاني "Kim bir zimmiye eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur."

Dolayısıyla bu da İslam dünyasındaki silahlı kuvvetlerin toplam sayısının altı milyona ulaştığı bir zamanda toplam Sri Lanka güçlerinin sayısı sadece üç yüz bin, yani İslam dünyasındaki silahlı kuvvetlerinin 20:1 oranında olmasına rağmen üzerlerine saldırılan Müslümanların damarlarındaki kanlarını kaynamaya sevketmektedir. Bu Müslüman silahlı kuvvetlerinin en yakın olanı ise nükleer silahlarla donatılmış kuvvet güçlerinin sayısı yedi yüz bine ulaşan Pakistan Silahlı Kuvvetleri'dir. Ama Hilafet Devleti'nin gölgesinde, ne deniz ne de mesafenin uzaklığı zalimi cezadan koruyacak hiçbir şey olmayacaktır. İşte Hindistan Müslümanları Müşriklerin saldırısına maruz kaldıklarında Hilafet Devleti'ne bağlı silahlı kuvvetler Muhammed İbn-ul Kasım liderliğinde Körfez'e seferber edilmiştir. Dolayısıyla zulmü nehyetmişler ve İslami yönetimin nurunu getirmişlerdir. Ama bugünkü yöneticiler, Müslümanların yarasına tuz basmaktadırlar. Zira onların, saldırıları sadece kınadıklarını ve reddettiklerini görmekteyiz. Hem de gerek Budistleri gerekse sadece Müslümanlara zarar veren diğerlerini engellemek için yeterli bir güce sahip oldukları bir sırada.

Sri Lanka'daki Müslümanların zulüm görmesi, onlar için Hilafetin geri dönmesine acil ihtiyaçları olduğuna dair önemli bir hatırlatmadır. Dolayısıyla bu, silahlı kuvvetleri içerisindeki muhlisleri, Allah'ın izniyle geri döndüğünde ya nusretin ya da Allahu Teâlâ yolunda şehid olmanın olduğu iki iyilikten biri için kendilerine liderlik edecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak amacıyla Hizb-ut Tahrir'e nusret vermek için inisiyatif almaya sevketme mesabesindedir.