Kutsal Filistin topraklarını işgalinden bu yana Yahudiler, Filistin halkına karşı sistematik baskı, katliam ve aşağılama politikası uyguluyorlar. Yahudilerin karanlık tarihi, kin, nefret ve katliamlarla doludur. Tarife bile gerek yoktur. Binlerce hatta on binlerce Müslümanı katlettiler, hapse attılar, işkence ettiler. Kadınlar ve çocuklar da katliam, tutuklama, yaralanma, yıkım ve sürgünden nasibini aldılar. Koca, kardeş, baba ya da çocukları veya hepsini birden kaybedenler bile oldu.

Kutsal Filistin topraklarında yaşanan son olaylar sırasında Murabıt kadınlar dâhil Filistin halkı, her şeyini ortaya koyarak Mescidi Aksa’yı savunup korudu. Hayatlarını ortaya koydular. Onca baskı ve uzaklaştırma girişimlerine rağmen Murabıt kadınlar, kararlılıkla, sebatla Mescidi Aksa’yı savundular. Ekim ayının başından beri Batı Şeria ve Gazze’de Yahudilerin kurşunları ve saldırıları sonucunda şehit düşenlerin sayısı şu ana dek 54’e ulaşmıştır. Aralarında çok sayıda kadın, kız ve çocuklar da var. İşgal ordusu ve yerleşimcilerin yakıcı ve zehirli gazları, dayakları, plastik ve gerçek mermileri sonucunda 5.500’den fazla kişi de yaralanmıştır. Çocuklar da dâhil gözaltına alınanları saymıyoruz bile. Bu aybaşından beri esir alınan çocukların sayısı 280’ne ulaşmıştır. Yani tutukluların yaklaşık %30’u çocuktur... Her yerde ve her gün işgal ordusu tarafından uygulanan terör, aşağılama ve işkence politikası da cabası.

Müslümanlar için Mescidi Aksa, sadece taş ve minareden ibaret değil. Aksine doğrudan akideleriyle ilintilidir. Mescidi Aksa, Müslümanların ilk kıblesi ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra topraklarıdır. Onu savunmak bütün Müslümanların ulusal ve milli bir görevi değil, şeri bir görevidir. Mescidi Aksa, sadece Filistin halkının meselesi değil, bilakis İslami bir meseledir ve onu savunmak, kurtarmak Müslümanların yöneticileri ve orduları üzerine farzdır... Bu olaylar, İslam akidesinin, bu ümmetin gönlünde, Batı ve avanelerinin tüm araç ve yöntemler kullanarak inançlarından uzaklaştırmak ve yozlaştırmak için çalıştıkları yirmi yaşlarındaki gençlerin kalbinde hâlâ güçlü ve sapasağlam olduğunu kanıtlamıştır.

Evet... Mescidi Aksa ve Filistin’i savunmak, İslami bir farzdır. Bu farz, bir kez ve ilelebet Yahudi varlığının kökünü kazımakla yerine getirilir. Uluslararası toplum ya da uluslararası kuruluşlara başvurmakla ya da ümmet düşmanı ve elleri Müslümanların kanlarına bulaşmış güçleri konuşlandırmakla değil. Şehitler, bunun için tertemiz kanlarını kurban etmediler. Bunun için anneler bağırlarına taş basmadılar, evlatlarını Allah’a kurban etmediler. Sonra peki, Filistin’de cereyan eden trajediler, insanlık, çocuk ve kadın hakları ihlalleri karşısında kadın ve çocuk hakları savunuculuğu yaptıklarını iddia eden bu uluslararası örgütler nerede! Nerede uluslararası sözleşmeler? Niye bu sözleşmelerin başarısız hükümlerinin uygulanmasını talep etmiyorlar? Bu hükümler, sadece İslam ve onun hükümleri ile mücadele etmek için mi var? Şu ayeti anlamanın zamanı gelmedi mi?

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ “Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.” ^{[Bakara 171]}

Âlimler, çok büyük ve yüce bir makama sahiptir. Ama görevlerini ihmal ve savsaklamaları da aynı zamanda Allah ve Rasûlü katında bir o kadar büyük vebali gerektirir... Ümmetin sorunlarında nasıl ihmalkâr olabilirler? Kutsal topraklar ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra mekânında olup bitenler karşısında Mısır, Irak, Filistin, Ürdün ve Pakistan âlimleri nerede? Gerçek rolleri İslam’ı ve kutsal mekânları savunmak, özgür kadınların yardım çığlıklarına koşmak olan orduları teşvik edenler nerede? Bunun yerine niye Batı ve ajanlarının planlarını uygulamak için Müslüman kardeşlerine karşı savaşın farz olduğuna dair fetva veriyorlar? Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmak için nusret verebilecekler nerede? Onun Allah’ın bir vaadi ve Rasûl bir müjdesi olduğunu bilmiyorlar mı?

Tekrar açıkça vurgulamak adına diyoruz ki Raşidi Hilafet, Mescidi Aksa’nın kurtarıcısı ve özgür kadınların koruyucusudur. Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Kadın Kolları olarak biz, Yahudi varlığının soğukkanlılıkla yaptığı baskı, aşağılama ve katliam politikasına, güçlü İslam akidesinden hareket eden Filistinli kadın, çocuk ve gençlerin kindar işgal altında verdikleri kurbanlara ışık tutmak için bir kampanya düzenleyeceğiz. Bu kampanya ile uluslararası sözleşmeler ve kuruluşların bu kadın ve çocukların hayatlarını korumada başarısız olduğunu göstereceğiz. Mübarek topraklar ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inİsra mekânı karşısında Âlimlerin yüce görevine vurgu yapacağız. Yanı sıra o toprakları ve özgür kadınları savunmak için Müslüman orduların harekete geçme görevine ve bunu da Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vererek yapabileceklerini beyan edeceğiz. Çünkü Hilafet, çocuk ve özgür kadınları korumak, kutsal toprakları Yahudilerin pislik ve pasağından kurtarmanın tek yoludur. Ebu Umame’den rivayet edildiğine göre, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لا تزال طائفة من أمتي على الدين ظاهرين، لعدوهم قاهرين، لا يضرهم من خالفهم إلا ما أصابهم من لأواء، حتى يأتيهم أمر الله. وهم كذلك قالوا: يا رسول الله وأين هم؟ قال: ببيت المقدس وأكناف بيت المقدس

“Ümmetimden bir grup hak üzere savaşmaya devam edecektir. Onlar kendilerine düşmanca davrananlara karşı galiptirler. Onlar böyle iken Allah’ın emri gelene kadar kendilerine isabet eden bir takım sıkıntılar hariç, onlara karşı çıkan kimse onlara zarar veremeyecektir. Dediler ki: Ey Allah’ın Rasûlü onlar neredeler? “Beytu’l Makdis’te ve Beytu’l Makdis’in etrafında” buyurdu.” ^{[Ahmed ve Taberânî]}