Suudi Arabistan’da kadınlar, toplumun tüm kesimleri gibi dinden uzak gelenek ve görenekler ile şeri hükümler karışımı bir Şeriatın uygulanmasının sonucu olarak çok sıkıntı çektiler ve çekiyorlar. Örneğin kadınlar aşağılanıyor, mertebe açısından erkeklerden daha aşağı görülüyor. Görüş ya da tartışması kayda değer bile alınmıyor. Onlara rolü ve ağırlığı olmayan toplumun sadece bireyleri olarak bakılıyor. Ayrıca mirastan da mahrum ediliyorlar. Boşanmış kadınların velayet hakkı dâhil hiçbir hakları yok. Kadınların evlenmelerine engel olunuyor. Aşırı mihr ve bazı evlilik gelenekleri, genç erkekleri evlilikten soğutuyor ve bundan da sorunlar doğuyor. Aile içi şiddet, zorla evlilik ve malını harcama yetkisinin olmaması gibi. Fitne gerekçesiyle ve dışarı çıktığında tacize uğrar bahanesiyle kadını eğitim ve çalışmaktan alıkoyanlar bile var. Müslüman bir ülke olduğunu iddia eden Suudi Arabistan’da, Şeriatla bağdaşmayan, hakları gasp edilen ve hazmedilen kadınlar, bugünlerde belediye seçimlerine katılıyorlar. Tarihte bu bir ilktir. Seçimlerin her derde deva ve ideal çözüm olacağını, seçimler yoluyla kadınların haklarına kavuşacağı ve belli ilerlemeler kaydedeceklerine inanılıyor. Oy kullanma hakkını elde ettikten sonra ilk kez bir seçime katılacak olan kadınlar gözetiminde 900 kadın aday belediye seçimlerine girecek.

Sanki ezici bir zafer gibi sembolleştirilen bu seçimler yoluyla gerçekten Suudi kadınlar haklarına kavuşacaklar mı? İhmal edilen yollar ve ulaşım araçları nedeniyle yollarda yürürken ölen pek çok kadın öğretmenin kanından dolayı yetkililer seçimler yoluyla hesaba çekilebilecek mi?

Seçimler, sorgulama getirecek mi? Çözüm sunacak mı? Hatta bu sorunun çözümü için çalışma talep edecek mi? Seçilmiş kadınlar, çobanın yokluğunda kendisi ve çocuklarına bakmak için mağaza ve kurumların kapısını çalan yoksul kadınların yanında duracak mı? Hem kadın hem de çocukların nerede bakım hakkı diye sorgulayabilecek mi? Ya da en azından neden onların temel ihtiyaçları karşılanmıyor diyebilecek mi? Seçilmiş kadınlar, belirli bir tabakanın değil, herkese bakım, koruma ve yeterlilik sağlanması için çalışacak mı? Kadınların onurunu korumak ve tüm ihtiyaçlarını karşılamak için uğraş verecek mi? Altyapı eksikliği nedeniyle yağmurdan evlerini kaybeden evsizler için barınak sağlayacak mı? Yoksa yükselen protesto seslerinden sonra Suudi hanedanının yıldızını parlatan sadece şekillerden mi ibaret olacaklar? Çünkü hanedanın yolsuzluk kokusu ve bağımlılığı neredeyse burunların direğini kıracak. Nerede olurlarsa olsunlar Müslüman kadınların parlamento veya belediye makamına ihtiyacı yok. Aksine kadınlar, Allah’ın Kitabı ve Rasûlü’nün Sünnetine göre yönetecek, izzetli ve onurlu bir hayat yaşayacak, istismar edilmeden gözetilecek, hem kendisini hem de onurunu savunacak, gururunu koruyacak, içtimai, ekonomik, siyasi haklarını eksiksiz verecek İlahi bir sisteme muhtaçtır.

Hizb-ut Tahrir Merkez Medya Bürosu Kadın Kolları olarak biz, genel olarak tüm Müslümanlara, özel olarak kadınlara, haklarını veren bu gibi aldatıcı taktiklere kanmamaları gerektiğini vurguluyoruz. İnsan yapımı sistemler, ne yaparsa yapsınlar kadınların refahını iyileştiremez, onurlarını koruyamaz. Çünkü onlar, insan yapımı yasalardır, çıkar ve yarar gözetirler. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Şeriatında adalet, gurur, haysiyet ve her türlü haklar güvence altındadır. Biz İslam Devletini, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini istiyoruz, onun özlemini çekiyoruz. Hilafetin refah ve çokça lütfundan, yöneticinin özveri ve samimiyetinden, ümmete olan aşırı düşkünlüğünden, ihtişam ve prestijinden nasiplenmek için onun kurulması yönünde gayret sarf ediyoruz. Sakın kırıntılar ile sevinmeyin, avunmayın. Aksine haklarınızı almak için çalışın. İslam, on dört yüzyıl önce yönetimden olmayan idari pozisyonları sizin için mubah kılmıştır ve hâlâ da bu haklar mahfuzdur. Ümmet meclisine üye olabilir, yöneticiyi muhasebe edebilir ve ona başvurabilirsiniz. Sadece belediye meclisine üye olmak değil. Haydi, bu yüce yapının kurulması için çalışın ki Allah’ın izniyle tüm bu iyiliklere nail olasınız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}