حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
No: MS-BA-2025-MB-TR-06 |
H. 5 Ramazan 1446 M. Çarşamba, 05 Mart 2025 |
Kahire Zirvesi, Arap Yöneticilerinin Mübarek Toprak Filistin’i Yüzüstü Bıraktıklarının Açık Bir Göstergesi
Kahire’de düzenlenen olağanüstü Arap Birliği zirvesi, İslam dünyasının kritik bir süreçten geçtiği, özellikle de Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik saldırılarının yoğunlaştığı ve Filistin meselesine ilişkin uluslararası baskıların arttığı bir dönemde gerçekleşti. Beklendiği gibi, zirve, kınama ve protesto ifadeleri içeren ve krizin köklerine inmek yerine yüzeysel çözümler öneren bir sonuç bildirisinin yayınlanmasıyla sona erdi. Peki, bu zirveyi nasıl değerlendirmeliyiz? Ve sonuçlarına karşı tutumumuz ne olmalı?
Arap yöneticileri, krizler tırmandığında olağanüstü zirveler düzenlemeye alışkınlar. Ancak bu zirveler siyasi veya askeri gerçeklikte köklü bir değişime yol açmıyor. Bu tür zirveler, halkın öfkesini yatıştırmak için “Arap dünyası harekete geçti” görüntüsü vermekten öteye gitmeyen ve Batılı güçlerin bölgedeki çıkarlarına dokunmayan şekilsel adımlardır. Son zirve de bu alışılmış tablonun dışında değildir. Yalnızca “Filistinlilerin zorla göç ettirilmesinin reddedilmesi” ve “Gazze’nin yeniden inşa edilmesi” yönünde bir bildiri yayımlandı. Öte yandan, zirve katılımcıları, Yahudilerin Batı’nın desteğiyle sürdürdüğü saldırıları durdurmak için hiçbir somut adım atmadılar.
Zirvede öne çıkan en kritik noktalardan biri, Birleşmiş Milletler kararlarına dayanan siyasi çözüme vurgu yapılmasıdır, oysa bu gerçeklikle bağdaşmamaktadır, çünkü bu kuruluş hiçbir zaman ümmetin yanında yer almamış, aksine Batı’nın sömürgeci projelerini hayata geçirmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Arap yöneticilerinin, iki devletli çözümü bir çıkış yolu olarak pazarlamaya devam etmeleri, halklara, uygulanabilir bir siyasi çözüm olduğu algısı vermek amacıyla devreye sokulan siyasi bir manipülasyondur. İşgal ise, yeni yerleşim yerleri kurmak projelerini hız kesmeden sürdürmekte ve o sözde devletin kurulmasına hiçbir fırsat ve alan bırakmamaktadır.
Zirve, Filistin sorununa kökten çözüm getiren unsuru tamamen görmezden geldi. Filistin’in Yahudilerden kurtarılması, ancak Allah yolunda cihatla ve Hilafetin kurulması ile mümkündür. Hilafet, işgali derinleştiren Batılı projelere angaje olmak yerine ümmeti tek bir bayrak altında toplayıp ordularını işgalci Yahudilere karşı savaşa yönlendirecektir.
Filistin sadece insani veya siyasi bir mesele değildir, aksine derhal uygulanması gereken ve terk edilmesi günah olan şeri hükümlerle bağlantılı inançsal bir meseledir. Dolayısıyla, Filistin’in bütünüyle özgürleştirilmesi, en başta çevre ülkeler ve özellikle de Mısır olmak üzere, özgürleştirilinceye kadar Müslüman ordularının derhal seferber edilmesini gerektiren ümmetin asli meselesidir.
“Gazze’nin yeniden imarı” zirvenin yoğunlaştığı ana temalardan biridir. Oysa Gazze’nin yeniden inşası söylemi, halkın öfkesini yatıştırmak ve Filistinlilere, işgalin askeri bir müdahaleyle sona erdirilmesi gerektiği gerçeğini unutturup, sorunun maddi yardımlarla çözülebileceği algısını oluşturmak için kullanılan bir taktiktir. İşgale son verilmeden yapılan yeniden inşa çalışmaları, mevcut durumu pekiştirmekten başka bir şey değildir; kaldı ki yapılan her şey eninde sonunda tekrar yıkılacaktır. Çözüm yardım dilenmekte değil, ümmeti ve ordularını Filistin’i kurtarmak için seferber etmekte yatmaktadır. Filistin’in kurtarılması, ümmetin ve ordularının, bilhassa Mısır ve ordusunun asli sorumluluğudur.
Yeniden inşa, krizin devam ettirilmesinden başka bir şey değildir; zira yeniden imar saçmalığı ile Gazze, abluka ve sürekli tehdit altında kalmaya devam ederken, belirli devletler ve şirketler, yeniden inşa bahanesiyle aktarılan fonlardan ve yapılan anlaşmalardan devasa karlar elde edeceklerdir. Uluslararası ve Arap şirketleri projelere dahil olacaklar, milyarlarca dolarlık sözleşmeler kapacaklardır. İnşaat malzemelerinin girişini Yahudi varlığının kontrolünde olacak, bazen bu malzemeleri doğrudan kendi şirketlerinden tedarik edecektir. Böylece suçları nedeniyle gerçekleşen yeniden inşa sürecinden devasa kârlar elde edecektir. Buna ek olarak, başta işgalci varlığın en büyük ortağı olan ve Gazze Şeridi’ne giren her şeyi fiilen kontrol altında tutan Mısır olmak üzere, Arap ülkeleri de yeniden inşa sürecinden büyük karlar elde edeceklerdir.
Zirvenin sonuç bildirgesinde, işgalin Gazze halkına yönelik işlediği suçlarının ve saldırılarının durdurulması konusunda hiçbir somut adım yer almamıştır. Hatta, en azından kan dökülmesini geçici olarak durdurmak için diplomatik ilişkilerin kesilmesi, askeri iş birliğinin sonlandırılması veya güvenlik koordinasyonunun durdurulması gibi en basit adımlar bile atılmamıştır. İşgalci varlığı destekleyen ülkelere karşı ekonomik yaptırımlar uygulamak veya baskı kurmak gibi adımlar dahi gündeme alınmamıştır. Dahası, bazı Arap ülkeleri, direnişin safında yer almak yerine, işgalci ile direniş arasında bir köprü olmaya devam etmektedir. Mısır rejimi, Gazze halkına yönelik ablukayı sürdürmekte ve Batılı güçlerin dayatmalarını kabul etmeleri yönünde onlara sürekli baskı uygulamaktadır.
Bu zirvenin sonuçları, Arap yöneticilerinin çözümün bir parçası değil, bilakis sorunun ana kaynağı olduğunu gözler önüne sermektedir. Onlar, Batı’nın bölgedeki projelerini hayata geçiren işlevsel araçlardır. Eğer gerçekten Filistin’i kurtarmak gibi en ufak bir dertleri olsaydı, Müslüman ordularını hâlâ kışlalarında tutmak yerine Yahudi varlığının saldırılarını durdurmak için hemen seferber ederlerdi.
Zirvede yeni olan bir şey yok, aksine uzun başarısız zirveler serisinin yeni bir halkasıdır. Ümmetin acılarını dindirmek yerine acılarını daha da derinleştirmiştir. Bu zirve, söz konusu yönetimlerin gerçek kimliklerini halklarına ifşa etmeleri için yeni bir fırsattır. Halklar, kaderlerinin ihanet dolu girişimlerle değişmeyeceğini, ancak İslam’ı tekrar yönetimin merkezine koyan ve ümmeti kaybettiği onuruna kavuşturan fikrî ve siyasi bir devrimle değişeceğini artık fark etmelidir.
Ey Kinane askerleri! Sizler, Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran Selahaddin’in torunlarısınız. Sizler, Moğolların ilerleyişini durduran ve onları bozguna uğratan Muzaffer Kutuz ve Zahir Baybars’ın torunlarısınız. Siz ümmetin kalkanı ve destekçisi idiniz. Öyleyse hadi Allah’ın sizlere farz kıldığı görevi yerine getirin. Siz, Filistin’deki kardeşlerimize yardım etmeye ve topraklarını birkaç saat içinde özgürlüğüne kavuşturmaya muktedirsiniz. O halde, Allah aşkına üzerinize düşen bu kutsal sorumluluğu yerine getirin ve sizleri bu büyük şereften alıkoyan zararlı yöneticileri bertaraf edin. Bu yöneticileri ve onların imzaladığı tüm batıl kararları ve yozlaşmış anlaşmaları tarihin çöplüğüne atın. Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak ümmetin destekçisi olun. Bu devlet, sizleri İslam’ı ve Müslümanları desteklemek ve kutsal değerleri korumak için seferber edecektir. Allah’tan, bu büyük zaferin sizlerin eliyle ve sizin öncülüğünüzde gerçekleşmesini niyaz ediyoruz, ey Kinane askerleri!
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Mısır Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010 www.hizb.net/ |
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com |